Öğretmenlerimiz o kadar çok tepki vermesine ve kamuoyu oluşturmasına karşın kimsecikler bu tepkilere kulak vermedi. Basit ve önemsiz görüldü.
Göz ardı edilen ve kulak verilmeyen öğretmenlerimiz de an itibarıyla başlarının çaresine bakma derdine düştüler. Deneme sınavlarına yükleniyorlar. Bilahare 19 Kasım Cumartesi günü, saat 10.00'da sınava girmek için Milli Eğitim Bakanlığının yönlendirdiği site üzerinden sınav giriş belgelerini almakla meşguller... Dayatılan sürecin içinde mahkumiyet ile mecburiyeti yaşıyorlar. İki arada bir deredeler... İkircikli ruh halleriyle gelinen noktada kendilerini sürecin akışına bıraktılar. Süreç, nereye savurursa... Uzmanlığa mı yoksa sınavı kazanamayıp öğretmenliğe rücu mu ederler, bilinmez yani meçhul... Örnek soru tarzları dışına çıkılıp MEB ters köşe yaparsa epey öğretmen uzmanlığı göremeyip önümüzdeki yıllarda, yine aynı süreçte bir güzel kavrulacak.
Bu süreçte şunu öğrenmiş olduk:
Ne kadar tepki verilirse verilsin devlet kurumları istediklerini ve bildiklerini yapma gücünü haizler. Bu kudret, bir başka... Kimseyi tanımıyor ve görmüyor.
Öte yandan sendikacılığın tam bir fiyasko olduğu artık ortadadır. Sendikaların hiçbir etki gücüne sahip olmadığı apaçıktır. Ve bundan sonra öğretmen lehine gelişmelerde sendikalar kolay kolay rol üstlenemeyecek ve öne çıkamayacak. Çünkü kimse yemez. Her olumlu gelişme sonrası sendikaların bunu kendilerine mal eden tutumlarına ve sözlerine karnımız tok...
Uzmanlık ve başöğretmenlik süreçleri aslında sendikaları ve sendikacılığı sınamıştır. Bu sınavı da bilhassa iki büyük sendika kaybetmiştir.
Görülen şudur ki Türkiye'de hak mücadelesinde ve haksızlığa karşı kimsecikler hakikaten taşın altına gövdesini koymuyor. Her şey göstermelik... Yalnızca konuşuluyor yani tatavadan öte gitmiyor. Lafazanlık diz boyu. Daha vahim olanı ise köy yansa hiç kimsenin umurunda değil. Kimsecikler kendisine zarar gelmedikten sonra "yandım anam" demiyor. Herkes rutininde ve keyfinde... Konfor alanının dışına çıkan yok. Rahatını bozan da... MEB'i eylemleriyle ciddi ciddi rahatsız eden de... Kendisini riske atan, zora ve dara sokan söz konusu bile değil. Hal böyle olunca sendikacılık ve sendikalar içler acısı durumu yaşıyorlar son dönemde. Siyaset hepsinin ensesinde boza pişiriyor. Hiç birbirimizi kandırmayalım, herkes zaten birbirini çok iyi biliyor.
Şu an için en çok merak ettiğim olay ise öğretmenlere bu sınavlarda ilk hangi sendikalar başarı dileğinde bulunacak? Ya kendi başarısızlıkları ne olacak?
İlk hangi sendikalar sınav hatırlatmalarıyla sınava girecek olanlara rehberlik edecek?
Sınav saati, sınavda uyulması gereken kurallar, sınavda yanımızda bulundurulması gerekenler vs...
Ah, ah, sendikalar olmasaydı da durumumuz böyle olacaktı. Sendikalar oldu da ne oluyor ki?
Saygılarımla...