MEB, Sayın Tekin ile sert ve otoriter bir döneme girmiş bulunuyor. MEB'in bu bakımdan jakoben bir yönelim ile iş ve işlemleri gerçekleştireceği görüşündeyim. Daha dayatmacı ve öğretmen üzerinde yaptırımlı süreç başlıyor kanaatindeyim. Buna metazori de diyebiliriz. Öyle değil mi zaten? Görünen köy kılavuz istemez zannedersem.
Tekin'in başlattığı bu dalganın sonu ne olur ve nereye dayanır, hakikaten kestiremiyorum. Felaket tellalcisi de olmak istemem. Lakin ufukta görünen, bu iş ve işlemlerin pek hayra alamet olmadığı ve hayırlı olmayacağı yaygın görüştür. Sayın Tekin'in nefesleri kesen hızını Sayın Cumhurbaşkanı bile durduramaz bu saatten sonra. Şöyle ki;
Sayın Tekin, bürokrasiye oldukça hakim. Hatta titreten yani ürküten bir etki gücü var. Duruşu, bakışı bile bürokrasiyi hizaya sokabilir. Hakim olduğu bu bürokrasi Ziya Selçuk 'u epey yordu ve yıprattı. Ah Ziya Hoca'm ah! Bilemedik kıymetini. Yusuf Tekin bu hakim gücünden cesaret alarak MEB’de el atılmadık yer bırakmayacak gibi. Gelgelelim mesele el atmak değil, sonunu getirmek... İşi bitirebilmek. Biz kimleri gördük kimleri, hepsi başladı ya yarım bıraktı ya da zarar vererek çekip gitti. Önümüzdeki ders yılının bu bağlamda dönüm yılı olacağını düşünenlerdenim.
An itibarıyla öğretmenin gelişimi, eğitimi, yetişmesi vb. epey sorgulanır oldu. Buraya topyekun odaklanıldı. Öğretmenleri eğitmeliyiz telaşı sardı MEB'i. Hatta öğretmen alımlarında öğretmen adaylarının matruşka eleklerden geçirilmesi için akademilerin kurulacağı belirtiliyor. Öyle bir sürat ki mevcut öğretmenlerden hizmet süresi uygun olanların uzman ve başöğretmen olması için Akademik kariyer yapması öngörülüyor. Akademilerin bunun için de değerlendirilebileceği konuşuluyor. Bilahare son gelen bilgilere göre halihazırdaki öğretmenlerin denetimlerde yetersizliği kanaatine varılırsa önce akademiye yönlendirileceği, daha sonra yeniden denetime tabi tutulacağı, bu denetimde de yetersizse eğitim öğretim hizmet sınıfından çıkarılarak genel idare hizmet sınıfında değerlendirileceği paylaşılıyor. Öyle bir hız ki atanmış ya da atamayı bekleyen 7'den 70'e herkesi dipsiz bir kuyuya çekiyor. Bunun için de çepeçevre sarıyor, kuşatıyor, bir anafor oluşturuyor. Öğretmenin eğitimi ve yetişmesi için öğretmene operasyon gibi de düşünebilirsiniz öğretmenin üzerine dalga dalga gelen bu haletiruhiyeyi. Darboğazlarda ve kıstırılarak meslek icrasına doğru yüz tutan bu gidişat hakikaten öğretmenin de öğrencinin de hayrına olamaz. MEB, öğretmenlerin ensesinde boza mı pişirecek? Bu durum öğretmenin öz güvenini ve değerini azaltır, motivasyonunu düşürür, kaygı seviyesini artırır, itibarını daha da yerlere çeker, öğretmene psikolojik ve sosyolojik açıdan olumsuz cihette boyut atlatır. Ve öğretmen, çeperi korku duvarları ile örüleceği için asla çığır açamaz, emir eri gibi öğretmenlik ifa eder, bu ifa ise hiç kimseyi tatmin etmez ve bir anlam ifade etmez. Eğitim öğretim, sıkışır kalır bir alanda. Hükümranlık, öğretmeni geliştirmez aksine ters teper. Öğretmen; daha tedbirli, temkinli bir ruh haline girer. Ayağını denetime göre uzatır. Netameli olur ortam. Nedamet de yönetenlere kalır.
Bakınız;
Öğretmenler yeterlidir, demiyorum. Öğretmenler harikalar yaratıyor, demiyorum. Üniversiteler öğretmen adaylarına muhteşem eğitim veriyor, demiyorum. Herkesin yetersizliği olabilir. Zaten kişi kendini yeterli görürse orada gelişim durur. Lakin öğretmeni yetiştirmenin yolu bu mudur? Dayatarak, korkutarak, sindirerek mi olmalıdır? Elbette hayır. Sindirilen insanlarda kişilik zafiyetleri baş gösterir. Sindirme, öğretmenin onurlu ve yürekli bir birey olarak rol model alınmasını mı sağlar yoksa tam tersi mi?
Efendiler, öğretmen adaylarını ölme eşeğim ölme süreçleri ile hiç ama hiç iyi bir yola sokmuyorsunuz. Efendiler, eğitim fakültelerinin sayısını azaltarak ve öğretmenlik mesleğini cazip hale getirerek üniversite sınavında sıralaması iyi olan öğrencilere niçin göz kırpmıyorsunuz? Bu, yolun başında iken gösterilecek bir hamle değil mi? Sonradan hamle üstüne hamleye gerek kalmaz. Pekala, eğitim fakültelerinde verilen eğitimleri neden sorgulamıyorsunuz? Profesörleri de denetimden geçirseniz olmaz mı? Akademik özgürlüğün zerresi neden eğitim öğretim ortamına sirayet etmez? Öğretmenlerin kaçta kaçı mesleğini icra ederken özgür ve rahat hissediyor kendini? Efendiler, bu yol yol değil. Sonunda öğretmenler öğrencilerin ağzına sakız olacak: "Bizim öğretmen okur, döner döner bir daha okur." Yani bizim oğlandan bizim öğretmene evriliyor eğitim öğretim ortamı. Heyhat!
Öğretmenin yetersizliğini belgelendirmek ve paydaşlar nazarında gülünç duruma düşürmek kimseye bir şey kazandırmaz. Olan, öğretmene olur. Daha da kötü duruma getirirsiniz. Psikolojik cihette bilhassa... Akademide öğretmenler zihnini açmalı ve kendini yetiştirmeli. Ortam, imkan ve fırsat yaratılmalı. Kültürel ve sanatsal mesela. Bir öğretmen akademide kendisini iyi hissetmeli iken ne yazık ki yetersiz görülen bir öğretmen için akademi tedavi merkezi gibi algı yaratacaktır. Metazorinin bir parçası olan akademi istemiyoruz.
Efendiler, yapmayın etmeyin. Bu uygulama illerde farklılık gösterecektir. Çünkü kadrolar buna hazır değil. Veli ve öğrenci zihni de bunu bambaşka yere koyar. Kullanır da... Ön açmayın. Her haltı yiyen öğrencilerin okulunu bile değiştiremeyen sistemimiz, öğretmenleri yetersizsin diyerek kulağından çekip akademiye havale edecek.
Efendiler, gerçekten algısı bile korkutucu ve istismara müsait... Akademi gibi bir yerin algısı böyle mi olmalı? Bu hukuki dil ve usul hiç doğru değil. Bir yerden sonra öğretmen için akademi göz boyanan ve göz korkutan mekanlar olarak nam salacak. Metazori tutmadı diyelim ki bu sefer de prosedürün bir parçası olup çıkacak. Yani hedeflenenler yine olmayacak. Olan, yeni nesillere ve öğretmenlere olacak. Yazık ve günah!
Bir dönem -hatırlarsınız- öğretmenler performans değerlendirmesi için hop oturup hop kalkmıştı. Şimdi içine çekilecek vaziyet, bunun daha da ileri aşaması... Öğretmenleri çocuklar gibi akademiye yönlendirme ve hizmet sınıfını değiştirme hakikaten neyin nesi yahu? Ya başta öğretmen yapmayın ya da öğretmen yapmışsınız böyle acayip yollara girmeyin. Eğit babam eğit dayatması... Öğretmenleri kaybedersiniz. Öğretmenin denetimlerde nefesi daralır. Bu mu yani öğretmene layık gördüğünüz? Yapmayın etmeyin, değer vererek, öğretmen gibi görerek akademiye yönlendirin. Gelişimin önünü açmak bu değildir. Önce idarenin huzuruna çıkıp daha sonra rehberlik servisine gönderilerek işleme maruz kalan öğrenci gibi hissettirmeyin öğretmeni. Hey Allah'ım, daha ne günler göreceğiz! Çürük elmalar var diye öğretmenliği muamele bakımından öğrenci seviyesine düşürmeyin! En iyi öğrenciler, bu muameleyi görmek için mi öğretmenliğe yönelecek? Tabii ki hayır. 1 milyonuncu öğrencileri eğitim fakültesine al, sonra eğit babam eğit. Çözüm bu mu? Niçin kökten değil. Sorumluluğu, günahı öğretmenin sırtına yükleme sizinkisi. Öğretmeni çarmıha germek mi amacınız?
Öğretmenliği bu duruma düşürmeye hakkınız da hukukunuz da yok. Haberiniz ola! Sendikalar, ayağa kalkmalı!
Bilinmelidir ki öğretmen korku ile değil, ilgiyle ve değerle yüceltilir.
Akademiler öğretmenlerin rüyalarını süslemeli, kabus olmamalı. Buna da efendiler siz kafa yoracaksınız. Kafaya vurarak uygulamak en kolay yolu... Metazoriye hayır!
Saygılarımla...