Mülakat-mış gibidir Mülakat gibi Mülakat

Mülakat, karşılıklı görüşmedir.

İş yerleri işe alımlarda bu yönteme sıklıkla başvurur.

Kimsecikler de bu yöntemi tartışmaz.

Ne işveren ne de işe başvuran…

Zira işveren torpile geçit vermez.

Çünkü geçit verirse kendisi zarar edecektir.

Torpile geçit veriyorsa zararı göze alıyor demektir.

Bunu da hiç kimse göze almaz.

Zaten mülakat bir nevi yazılıdaki liyakatin sağlamasıdır.

Yazılıdaki intibanın sağlam temeller üzerine oturtulmasıdır.

Ne var ki mevzu, mülakatların memuriyete alımlarda kullanılması olunca fırtınalar kopar.

Mülakat, Türkiye’de en çok tartışılan konular arasına girer böylece.

Mülakatı çığırından çıkaran devlet sahasındaki siyasi kültürdür.

Nepotizm, neme lazımcılık, ideolojik saikler ve saire hepsi üst üste binince ortaya allak bullak bir durum çıkıyor.

Altüst oluyor her şey.

Mülakatların bu denli tartışılmasının hatta mülakatlara canhıraş bir şekilde geçit verilmemesinin nedeni ve kaynağı nedir o zaman?

Makul müdür?

Gayet makuldür ve anlaşılırdır.

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi oluşan siyasal kültürün normalleşen anormallikleri liyakati sağlam temeller üzerine oturtmak yerine mülakattan ötürü liyakati devre dışı bırakıyor.

Yani mülakatın sonucu liyakat olması lazımken oluşan siyasi iklim, atmosfer ve kültür ile mülakatın liyakat ile cepheleşmesi tamamıyla insan ürünü olarak ortaya çıkıyor.

Ne yazık ki insan ürünümüz, nepotizmi olağan hale getirdi. Hatta ve hatta kamusal alandaki insan kaynağımız, nepotizmin bir gereklilik olduğu kanaatinde… Nepotizmin sadakat ile ilintili bahanesi de çok… Güven ile ilgili gerekçeleri de dolu… Ah, ah, ah… Her gelenin bir bahane ile adam kayırmacılığı, adam alımcılığı…

Bu durum düzeltilmedikçe ve liyakat kültürü topluma yayılmadıkça memur ve öğretmen alımlarında mülakat emeğe kocaman bir hançerdir. Adaletin ruhuna Fatiha’dır.

Mülakat, en çok da adamı olmayan garibanları ürkütüyor.

O garibanların tüylerini diken diken ediyor.

Sayın Bakan Yusuf Tekin’in mülakat gibi mülakat açıklaması tatmin edici değildir. Mülakat gibi mülakat için öncelikle yukarıda söz ettiğimiz kültürün topluma yayılması lazımdır. Adam gibi mülakat yapılmalıdır. Adamcı mülakatlar yapılmamalıdır.

Okullara hizmet alımlarında bile siyasiler devreye girerken, bir öğretmen en küçük işinde dahi siyasi kanalıyla o işini halletmeye giderken mülakat yazılı sınavlara dinamittir.

Bir öğretmen arkadaşım diyor ki: ‘‘Şu şartlar altında mülakatlar, adamı olan vasıfsızların adamı olmayan vasıflıları dövdüğü bir arena olur.’’

Bu alanı insani hiçbir el kontrol edemez ve mülakatlar amacından saptırılır.

Kimseyi de engelleyemez hiç kimse. El elin adaletini türkü çağırarak arar durur. Zira memleket işini gördürüp gerisini düşünmeyenlerle dopdolu… Benim işim olsun da başkasından bana ne, diyenler lebalep… Bu hayat tarzı ve bakışı, adam gibi mülakatları yerin dibine sokar, adamını ise göklere çıkarır.

Sayın Bakan, mülakat gibi mülakat Türkiye’nin kültürüne ve felsefesine ağır gelir. Ağır geleceği için de mülakat-mış gibiye döner. Akla hayale gelmeyecek risklerle hıncahınçtır. Deneyimlerle sübuta ermiştir. Şu an için denemeye bile lüzum yoktur. Denemesi bedava değil, adamsız garibanlar için ağır bir bedeldir.

Hal böyle iken Sayın Yusuf Tekin, Sayın Cumhurbaşkanı’nın seçim öncesi çağrısına kulak vermelidir. Ne demişti Sayın Cumhurbaşkanı: ‘‘Kamuda mülakatı kaldıracağız.’’

Kamuda mülakatın altyapısını, kültürünü, iklimini hazır hale getirin.

Mülakatı ilk destekleyecek kişi benim…

Söz veriyorum, yalnız kötü bir huyum var, sözümü tutarım.

Bir de 45 dakikalık mülakat süreleri zamanın ruhuna ve insanın doğasına aykırı değil midir?

Yol yakınken dönün bu yoldan, hiç girmeyiniz bu yola.

Saygılarımla…