Ölçme Değerlendirme: Prosedür Telaşesine Döndü

Öğretmenler, yeni yönetmeliğe göre yazılı sınavı nasıl yapacakları üzerinde kara kara düşünüyor.

Başlarını sağa çeviriyorlar, olmuyor, sola çeviriyorlar, olmuyor, dolu bardak almıyor, boş bardak dolmuyor, en sonunda da çokça sorgulayarak işi çığırından çıkarıyorlar, ayrıntılarda boğuluyorlar.

Öğretmenin önüne konan her yenilik, kargaşaya niçin gebe?

Ve öğretmenler neden bu kargaşayı büyütmeye meyilli? Önce birbirlerini etkiliyorlar sonra da tetikliyorlar? Detaylandırmak boğulmaktır.

Prof. Dr. Selçuk Şirin'in de dediği gibi: "Pratik, teoriği terbiye eder." Bazen sabretmek, beklemek ve deneye deneye düzeltmek bir yol tercihi olabilir.

Bu yolda sorumluluk yüklenmek de şart... Kenara çekilmemek önemli...

Pilot uygulama yokluğu da kesinlikle eleştirilmeli. Eğitim, yükü herkes omuzlarsa bir yere gelir.

Yoksa tek adamlarla eğitim yapboz tahtasına döner.

İçindekiler de her yeniliğe koşullanmış gardı ile muamele eder. Bunu kırmak gerekliliktir. Bu darboğaz ve kusur döngü hakikaten yorucu... Zaman ve enerji kaybı...

Öğretmenlerin işi, rayına koymaya çabalamaktır. Ellerinden geldiğince...

Daha fazla karışıklık için bir araya gelmek değildir aslolan. Kafa karışıklığıyla yol alınmaz. Kafa karışıklığı bocalatır ve elini kolunu bağlatır. Paldır küldür usul ve bakışın kazanımı ve hedefi olamaz.

Olsa olsa prosedür telaşesi olur. Ölçme ve değerlendirme ile ilgili süreç tam da böyledir.

Bu arada birlik sağlansın diye öğretmenin yazılı sınav kağıdına bile el atıldı. Tepeden atılan her el, ülkemizde senaryo ve prosedür yükünü ağırlaştırıyor.

Öğretmenler, görülen o ki günbegün yetki, etki vs. gücünü yitirecek. Tam anlamıyla merkezi bir eğitim sistemine evrilip çevriliyoruz.

Bakalım, Sayın Yusuf Tekin döneminin giriş, gelişme, sonuç bölümü nasıl olacak? Zira her şeye el atılmış durumda...

Saygılarımla...