Bursa’da çöplerle dolu bir evde 9 yaşında bir erkek çocuğunun olduğu fark edilince herkes şoke oldu.

Çocuk; zayıf, bitkin ve çok kötü bir haldeydi.

İddia odur ki zavallı çocuğu bu hale 1 yıla yakın bir süre mahkum eden öz teyzesi imiş.

Teyze olmuş ama insan olamamış bir canlı yani…

Biyolojik bakımdan anne, teyze, hala, dayı, amca, baba olmak kolaydır.

Gelin görün ki insan olmak asla biyolojik değildir.

İnsan olmak, insanlıktan nasiplenebilmektir.

Ve ciddi ciddi insan olmayı iktiza eder.

İnsanlıktan nasiplenebilmek için de vicdan bir kilometre taşıdır.

Vicdanı olmayan insanların iyi yönleri çıkarsaldır ve faydacılık izini sürer.

Bu tür insanların çıkarına, faydasına ya da damarına basıldığı an vicdanın esamesi okunmaz.

Gerçek yüzleri açıkça görülür.

Yukarıda söz ettiğimiz olayın karakterlerinden birisi olan teyzenin vicdanının yerinde yeller estiği apaçık ve ortadadır.

Çocuğun bulunduğu dairenin girişine ‘‘…Haneye tecavüz…’’ ibaresi ile topluma yasal sınır çekerken bir insanın -ki bu çocuktur- temel (anayasal) haklarını nasıl hırpaladığı ve kevgire çevirdiği nasipsizliğinin bir paradoksudur adeta.

Hal böyle olunca bir insanda esas olması icap eden vicdanın olmaması demek, bu insanın insanlıktan nasiplenecek şartlara ve duruma sahip olmadığını gösterir.

Yani vicdandan yoksunluk insanlıktan yoksunluktur aslında.

Temelsiz insan da diyebiliriz.

Bu insana neyi inşa ederseniz ediniz sonuç her daim akamet olacaktır.

Bu şartlar ve durum neticesinde de manevi mahrumiyetteki insanın gerçek dünyaya kötü tarafları tüm yönleriyle boca edilecektir.

Öyle de olduğu görülmektedir zaten.

Öte yandan vicdan yok ise bu teyze yaftalı kimsenin vicdan muhasebesi yapması da olanaksızdır ve imkan dahilinde değildir.

Çünkü vicdani bir zemin söz konusu değil.

Vicdan muhasebesini yapmak bu vaziyette bizlere düşüyor.

Kendisini sorumlu birey addeden herkese…

Problem bence münferit değil sadece.

‘‘Biz nasıl böyle olduk!’’ klişesine sığınmak da istemiyorum.

Zira bu klişede bir aymazlık yani gaflet hali söz konusudur.

Halbuki tüm kötülükler bizlerin yaşadığı çevrelerde olup bitiyor.

Nasıl olup bittiğini de çevreye duyarlı isek biliyor ya da farkında olmamız gayet tabii olanıdır.

Bilinmelidir ki dalalete ve kötülüklere, gaflet uykusunda olan insanların işte bu halleri fırsat ve imkan tanır; ve dalaleti-gafleti de onların görmezden gelme, neme lazımcı, bana ne gibi halleri yayar.

Yayıldıkça da toplumda kötülüğe karşı normalleşme meydana gelir.

Gelinen noktada toplumda kötülerin ve kötülüklerin prim yapıyor olduğunu görüyoruz.

Bu hava özellikle son 4-5 yıldır iyiden iyiye hissediliyor.

Esip gürleme, hoşgörüsüzlük, haksızken haklı duruma geçme çirkefliği, kötülükle üstünlük kurma popülaritesi vs… daha nicesi.

İnsan kötülerle ve kötülükle yoğruldukça hamuru da ona göre şekil alıyor.

Bu hamurun şekillenmesinde esas olan vicdan, böylelikle un ufak edilmiş olunuyor.

Özellikle yukarıda söz ettiğimiz kötü hava yüzünden…

İnsanlarda büyük bir manevi boşluk var.

İnsanların üzerlerine giydikleri yalnızca et ve kemik… Bunlardan ibaret…

Evrensel insani değerler hak getire…

İnsanoğlu vicdandan eser olmayan et ve kemik enkazında çöp adam gibi (İnsanlıktan nasiplenmemiş olan insan çöp adamdır. Sadece şekilden ve çizgiden müteşekkildir.) debelenirken Halil Konakçı isimli bir imam şöyle diyor:

‘‘Bak sokaklar ne hale geldi! Kasap dükkanı gibi. Et görmekten içimiz dışımıza çıkıyor artık. 100 yıl önce dedelerimizin yatak odasında göremediği kıyafetleri biz çarşıda pazarda plajda görüyoruz. Neden? Bu kadınların başında yok mu adamları, abileri, babaları, kocaları? Geçtim helali, haramı hadi buna inanmıyorsun. Tamam ateistsin, imanın zayıf... Ya hiç mi kıskanmıyorsun lan?’’

İmamlar, bu dille mi insanlardaki manevi boşluğu dolduracak?

Bu imamın derdi neden hep maddi boşluk?

Çöp adam, bu dille mi insanlıktan nasiplenmiş insan olacak?

Çöp adamdaki yoksunluk ve yokluk manevi iken niçin maddi olana dikkat çekiliyor?

Vicdanlar küle dönmüş, insanlar salt et ve kemikten müteşekkil çöp adam olmuş, ayrıca insan insanlık yolunda yaya kalmış iken imamlara yakışan bu kabadayıvari dil midir?

Çöp adamlar için insanlıktan nasiplenmiş insan olma projesi şart artık…

VİCDAN, HER DAİM KİLOMETRE TAŞIMIZDIR…

Saygılarımla…

 

Yusuf SEVİNGEN