Eğitim hizmet kolundaki sendikalar birbirleriyle eylem yarışına girdiler.
Öyle ki eğitim hizmet kolundaki sendikalar çocuklar gibi "benim eylemim senin eylemini yener" atışması içindeler.
Görülen o ki sendikalar birbirleriyle sırf sayısal bakımdan önde olabilmek için kapışıyorlar. Kapışırken de bunun doğal sonucu olarak tribünlere oynuyorlar. Yani öğretmenlerin duygularına...
Yalnız şunu kaçırıyorlar:
Efendiler, birbirinizle yarışmaktan ve tribünlere oynamaktan dolayı ayrışıyorsunuz. Ayrıştığınız için de gücünüze güç katamıyorsunuz. Bilakis örgütlü gücünüzü ve mücadelenizi gevşetiyorsunuz. Gevşettikçe de sendikal alanlarda azalıyor ve zayıflıyorsunuz. Bu durum da kamu işverenin işine geliyor ve sizleri çantada keklik bir pozisyonda ele alıyor.
Eylem kararı alan tüm sendikaların, öyle ya da böyle birbirlerine kol kanat germeleri iktiza ediyor. Şu şartlar altında eylemleri büyütmek ya da genişletmek elzemdir. Artık birbirimizle rekabet etmeyi bırakarak öğretmenlerin özlük ve mali haklarına odaklanmamız ve yoğunlaşmamız icap ediyor. Biliniz ki sendikaların birbirleriyle rekabeti hatta ideolojik saiklerle ayrışması siyasetin fazlasıyla işine geliyor. Bu bağlamda 1 Kasım günü eylem yapacak olan sendikayı da 2 Kasım günü eylem yapacak olan sendikaları da tebrik ederim. Eylemsizleri ise eyleme davet ediyoruz.
Öğretmenler öyle bir noktaya ve duruma geldiler ki bu şeraitte sendikaların birbirlerini yermeleri gereksiz ve anlamsız olarak düşünülmektedir. Zamanında bizler de bir kısım sendikaları sert bir şekilde eleştirdik. Lakin zaman bence kavga etme, ayrışma ve yerme dönemi değil. Küçümsemeyi de bırakalım. İnanınız öğretmenler zorda ve darda... Önlerine bir sınav konuluyor, o sınav öğretmenlere öğrenci öğretmen muamelesi çekiyor, insanların bu durum zoruna gidiyor, bu nedenle o sınavı kaldırmak için var gücümüzle topyekün yüklenmek mühim...
Öğretmeni geliştiren, öğretmeni yetiştiren ve öğretmenin önemsenip değer gördüğü her sürece varız. Gelin görün ki "Uzmanlık ve Başöğretmenlik" süreçleri hiç yakışık olmadı. Gerçekten ayıp ediyoruz. Yapmayın, etmeyin. Bu son çağrımızdır.
Öğretmen olmak için sınava girmek yetmiyor mu?
Öğretmene sınav üstüne sınav neyin nesi?
Her dönem, öğretmeni motive etmek yerine strese mi sokacağız?
Bazen insanın aklı almıyor düşündükçe.
Bakınız, öğretmenin maddi durumu içler acısı... Alım gücü inanılmaz zayıfladı. Bir de unvan çarpışmaları dönemi yaşanacak. Ortalık iyice karışacak. Benden demesi...
Öğretmenin ataması dert... Atandıktan sonra il dışı veya il içi yer değiştirmesi ayrı bir sıkıntı... Bazı branşlarda her vilayette doluluk var. Öğretmen adeta çakılı... Tabii plansızlığın bir neticesi bu da... Bakınız, azınlık birileri yolunu buluyor. Ne var ki kahir ekseriyet hem ilk atamada hem yer değiştirmelerde sıkıntılar yaşıyor.
Ey sendika başkanları, bırakın şu ayrı gayrılığı... Birbirinize laf yetiştirmeyi... Yüklenin hep beraber öğretmen için. Cumhuriyetin 99. yıl dönümünde siyasetin küçümsediği ve tepeden bakarak bıyık altından güldüğü sivil toplum örgütü olmayınız. Sadede geliniz.
Saygılarımla...