Siz Bizim Fonlandırdıklarımızdan mısınız, yoksa Fonlandıramadıklarımızdan mısınız?
Yusuf Tekin'in sosyal medyaya düşen sözleri şöyle:
"Sokaktaki 80 kişiden 1'i, MEB tarafından maaşı ödenen öğretmen statüsünde. Öğretmen başına öğrenci sayısı 30-40'lardan, 13-14'lere düştü. Dünyanın hiçbir tarafında bu kadar büyük bir öğretmen kitlesi, kamu tarafından fonlandırılmıyor."
Bu sözlere nerede bakarsanız bakın, kabul edilebilir değil. Sayın Tekin'in gergin bir anına mı denk geldi acaba? Sayın Tekin, önceki yazımda da söylediğim üzere kendisini kontrol edebilmeli. İnsanız, bazı zamanlarda kendimizi kontrol edemeyebiliriz. Lakin bakanlık gibi bir makamda iseniz sözleriniz çabuk yayıldığı gibi yanlış anlamaları da beraberinde getirebilir. Söz ağızdan çıkınca artık senin olmuyor. Dikkat, dikkat, dikkat!
Sayın Tekin, siz "fonlandırılan" öğretmenlerle yol yürüyorsunuz. Onları, emir eri değil de yol arkadaşı görüyorsanız lütfen daha dikkatli ve özenli davranınız. Yoksa birçok öğretmen size antipati beslemeye hazır. Bu antipati hali de her geçen gün artıyor. Öğretmenleri kendinizden uzaklaştırmayınız, kendinize yaklaştırınız. Çünkü öğretmene çok ihtiyacınız olacak çok. Onlar, sizin sahadaki karşılığınız... Onları kendinize emir eri ya da hiyerarşik köle olarak değil, öğretmen olarak bağlayınız. Bu bağlamda Ziya Hoca'ya başvurunuz, ondan destek alabilirsiniz.
Gelelim sözlerinize.
Sayın Tekin, bu kadar öğretmeni kim atadı? Yani sokakta gördüğümüz 80 kişiden 1'inin büyük çoğunluğunu... Son 20 yılda her öğretmen atamasında herkesin ağzı kulaklarına varıyordu. TV'ler mutlu aile karelerini servis ediyordu.
Birileri gururla ve kıvançla şu kadar öğretmen atadık diyordu. Seçim öncesi müjdeler veriliyordu. Kimse bu plansızlık ile buraya gelineceğini göremedi mi? Hayır, öngördü elbette. Lakin herkes işinin olmasına bakıyordu. Vatandaşın çocuğu atanıyordu, siyasetçi de atama sayısı üzerinden nutuk atıyordu.
Aslında Yusuf Tekin, sözleriyle son 20 yıldaki öğretmen atamalarına bayrak açıyor. Yani 80 kişide 1 kişi derken... Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar büyük öğretmen kitlesi yok, derken... Sayın Tekin, bu kadar büyük öğretmen kitlesi nasıl oluştu? Nüfus arttı, en az 3 çocuk söylemiyle, sınıflar kalabalıklaşınca öğretmen başına düşen öğrenci sayısı da arttı, çözüm öğretmen başına düşen öğrenci sayısını azaltmak için öğretmen atamaktı, öyle mi? Sizler de bazen yılda 2 ya da 3 kez öğretmen atadınız. Şimdi yılda 1 kez öğretmen atamasını öpüp başımıza koyuyoruz.
Sayın Tekin, ekonomik durum ve öğretmen yığılması sizi bu açıklamaları yapmaya itti. Biliyorum. Ekonomi kötü, artık eskisi gibi öğretmen alımı olmayacak yani öğretmen ataması yok. Öyle bir öğretmen yığılması var ki öğretmen yer değiştiremiyor, çakılı kalıyor. Bunlar sizleri her açıdan zorluyor. Burada suçlu, sorumlu, günahkar kim? Öğretmen olmak için üniversite okuyan çocuklar mı? Öğretmenlik hayali kuranlar mı? Sayın Tekin, eğer yeni atamalar yapmaya "fon" yetmiyorsa, öğretmen kitlesi çok büyük diyorsanız eğitim fakültelerini kapatınız. İhtiyaç kadar olsun eğitim fakülteleri... İş işten geçti fakat ekonomikçe konuşursak zararın neresinden dönülürse kardır.
Ey vatandaş, siyasi saiklerle yapılan hiçbir işin önü ardı düşünülmez. O işlerin sonuçlarını da vatandaşın çocukları çeker. Siyasilerin dün atadığı öğretmenler, bugün atanmayı bekleyenleri tırmalar. Siyasiler, hiç sorumluluk almaz. Halk da anlık işine gelenlere yarınını yani geleceğini vererek aldanır. Döngü böyledir. Herkes bilir, bile bile bu döngü devam eder. Söz gelimi dün Emine Teyze, kızı öğretmen olarak atandı ve sevindi. Gelin görün ki bugün Emine Teyze'nin öğretmenlik okuyan torunu öğretmen olarak atanamayacak. Üzülüyor, kahroluyor, isyan ediyor kendisi. Niye durum böyle?
- 80 kişiden 1'i öğretmen,
- Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar bir öğretmen kitlesi yok.
Siyasilerin günlük politikalarının peşine takılan büyük halk kitlesi bilsin ki artık öğretmen maaşı devlet yetkilimize yük gibi görünüyor. Devlet yetkilimiz, zorsunuyor. Yani ey ahali, öğretmene verilen ya da ayrılan para birilerinin demek ki ağrına gidiyor. Yazık ki yazık! Siyasiler, bilinçsizce öğretmen atar; sonucunu gelecek nesiller çeker. Gelecek nesiller, bundan habersizdir ve masumdur. Buna büyük kul hakkı denir. Çok oy almak için çok öğretmen atayıp sonra da fazla oldu demek... Yemeğin tuzu çoksa tuzu atan el mi, yoksa tuz mu sorumlu?
Öğretmen atamalarında en ballı yıllar, 2002-2020 arası olsa gerek, hele hele 2000'lerin başı... Ballının ballısı. O dönem öğretmen adayı olmak varmış. Bu dönem ise durum tam tersi... Demek ki şans faktörü önemli... Vah ki vah! Halbuki devlet, gelecek nesillerin istikbalini şansa bırakmamalı. Görülen o ki işleri şansa ve Allah 'a kalmış.
Geleceğe fon kalmalı fon, bugünden plansızca harcanırsa dün gibi, netice ortada görüldüğü üzere.
Eğitim ve sağlık gibi alanlarda ekonomik terimi olan "fon" mefhumu kullanılmamalı. Eğitim ve sağlık parasız olmalı. Parasal görünmemeli. Parayı ima edecek kavramlardan "fonlandırılmak" gibi kaçınılmalı. Ayrıca "fonlandırılmak" sözcüğünün çağrışımı da hiç iyi değil.
İyi o zaman oldu olacak atanamayan öğretmene, fonlandırılamayan öğretmen diyelim. Olsun bitsin...
Saygılarımla...