Üçü Bir arada: Müdür Odası, Özel Tuvalet, Değerler Odası

Yusuf Yahya

18-09-2022 00:59

O gün okul müdürü epey yorulmuştu. Çalışmaktan değildi tabii bu...

Taş atıp da kolu yorulmuyordu. Oturmaktan kaynaklanıyordu yorgunluğu. İnsan, makam koltuğuna oturdu mu kalkamıyordu. Makam koltuğu dedikleri dünya imtihanı çok acayip bir eşyaydı. Bir oturuyorsun, pir oturuyorsun. Sonra o koltukta resmen bir evrimi yaşıyorsun. Başkalaşıyorsun.

 

Neyse bizim okul müdürü makam koltuğunda otururken şu büyük (!) çalışmaları gerçekleştiriyordu:

1- WhatsApp gruplarına nöbetlere dair uyarı mesajları gönderiyordu.

2- Yine WhatsApp gruplarına sene başında teslim edilmesi gereken evrakların upuzun listesini yolluyordu. Sanal ortamda Tarkan gibi "Yolla" diyordu. Sanal gerçeklik tabiri idi içindeki bu durumu en iyi anlatan.

3- Bir başka WhatsApp grubuna LGS'ye girecek öğrencilerin daha bir üzerinde durulması, daha bir önem verilmesi icap ettiğini ifade ederek okkalı bir mesaj iletiyordu. İşi baştan sıkı tutmalıydı. Alimallah gevşekliğe mahal vermek, müdür ve okul imajı için telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilirdi.

4- Sene başı toplantıları önemliydi. Müdür o toplantıları sıcak yaz günlerinde iple çekiyordu. Ve nihayet kavuşmuştu o günlere. Yardımcısının hazırladığı sene başı toplantı günlerine, koltuğuna şöyle bir güzel kurulurken göz attı. Koltuğunda bir cihan devleti kuruyor edası ve havası içindeydi ara sıra. Düşünsenize tam o sırada içeri birisi girse karşısında bir padişah görebilirdi. Arkasına Osmanlı tuğrasını almış bir padişah... Neyse toplantıların koca 1 haftaya yayılmamasından ötürü yardımcısına kızdı, şıpıdık düzeltilmesi talimatı verdi. Hemencecik düzeltildi, beklemeye tahammülü yoktu çünkü. Ve koca bir haftaya yayılan, upuzun olacağı öngörülen toplantı takvim çizelgesini, bir tık ile yine WhatsApp grubu üzerinden ilgililere ulaştırdı.

5- Kulağı çekilmesi ve ince ince laf sokulması icap edilen öğretmenler yine WhatsApp grubu üzerinden odasına davet ediliyordu. Bu öğretmen milleti yer yer sert kayaya çarpmalıydı ki haddini ve mesuliyetini bilsin.

6- Okul müdürü çok çay içtiği için hizmetli arkadaşımız asıl görevlerini bırakarak ya da ihmal ederek okul müdürünün odasına ha bire çay taşıyordu. Hizmetli arkadaşımız, çay dışında müdürün özel isteklerini de markete vs. giderek temin etme derdine düşüyordu. Gerçi okul memuru da uzmanlığa girecek olan müdürün uzmanlık eğitim videolarının başında mesaisini tüketiyordu. Videolar bittikçe ilerletiyordu eğitimi. 2 hafta da uzmanlık eğitimlerini tamamladı garibim. Müdüre de bir er edasıyla "bitti" raporu verdi.

7- Okul müdürü iyice koltuğuna ısınmıştı. Koltuğundan bir türlü kopamıyordu. Bir elmanın iki yarısı gibiydiler. Koltuk biraz hafif olsaydı koltuğu koltuğunun altına alıp eve taşıması işten bile değildi. Öğretmenler kitap ve kalemlerinin olduğu çantasıyla, öğrenciler de hakeza öyle, müdür de koltuğuyla her sabah okula gelirken görülürdü böylece. Allah'tan koltuk ağır olduğu için taşınmaz şimdilik. Gerçi taşınabilir eşya resmiyette. Neyse...

8- Okul müdürü oturduğu yerden değerler eğitimi noktasında derin hayallere daldı. Acaba bu alanla ilgili neler yapılabilirdi? Mesela bencillik kötü bir duyguydu. İnsanlar üzerinde üstünlük kurma ya da insanlara tepeden bakma yani alçak gönüllülüğü yok sayma berbat bir hasletti. Öğrencilere kağıtlar üzerinde bu değerler anlatılmalıydı. Lakin kağıtlar fiyakalı ve renkli olmalıydı. Zira göz boyaması olmazsa olmazdı. Zaten bu değerler, kağıtları mesken tutan değerlerimizdi. Kağıttan dışarı adımı bırakın, emekleyemezdi dahi.

 

Okul müdürümüz, yine WhatsApp grubu üzerinden bu konu ile ilgili istişarede bulunmak üzere bir grup öğretmeni huzuruna çağırdı.

Öğretmenlerin fikirlerinden ziyade bu işi yürütmeleri daha önemliydi. Haberdar etmeliydi onları. Öğretmenlerin aklından ve fikrinden değil, beden gücünden yararlanacaktı. O kağıtlar kimler tarafından alınacak, kimler tarafından değerlerle bezenecekti, işte asıl mesele buydu. Kol gücü, müdürün oturduğu yerden ilettiği talimatlarla dinamik olmalıydı ki prosedür kağıtları havada uçuşabilsin. Öyle ya reklam ve lansman boyutu da devreye girebilsin. Neyse... Bizim müdür, kurulduğu koltuğunda kurduğu WhatsApp gruplarıyla padişah ya da bir kral gibiydi. Bir grup öğretmeni işte bu hava içinde huzuruna çağırdı. Öğretmenlere değerler konusunda muazzam bir nutuk çekti. Öğretmenlerin bir kısmı malum durumun farkındayken bir kısmı ise "aman efendim, öyledir efendim, münasiptir efendim" cevapları ile müdürün gözüne girme yarışı içindeydi. Ah, ah!.. Elbette müdür de bunun farkındaydı, o da onlara ona göre davranıyordu. Sana gösterilen muamele takındığın tavırdan ileri gelir, mucibince... Müdürün, irticalen yürüttüğü konuşması sırasında gayriihtiyari olsa gerek bir atasözü çıkıverdi ağzından. Lafla peynir gemisi yürümez, dedi birden. Yine bu konuşmanın akıntısına kendisini kaptırarak "Fatih'in karada gemileri yürüttüğü gibi biz de peynir gemilerini lafla değil değerlerle yürüteceğiz." demesin mi...

Bir kısım öğretmen ağzı açık müdürü izlerken diğer kısım öğretmen "aman efendim, öyledir efendim, münasiptir efendim, harikadır efendim, fevkaladedir efendim" diyerek bu derin ve muazzam fikri (!) alkışlıyorlardı. Fikir müdürden gelmişti, kağıttan yapılacak peynir gemilerini değerlerle yürütmek için gereken kol gücü de öğretmenlerden olacaktı. Müdür daha ne yapsın idi. Bu bakımdan öğretmenler, hemen bu iş için kolları sıvamalıydı. Müdürün beklemeye tahammülü yoktu. Bu değerler çalışması, müdürün odasının solundaki odanın her tarafında kendini gösterecekti. Ve değerler odasının görünen bir yerine büyük puntolarla "fikir müdürümüzden" yazılacaktı. Öğretmenlerin bir kısmı söylenerek diğer kısmı da müdürlerini yere göğe sığdıramayarak bu değerler odasını kısa bir sürede hazırlayıp izlemeye ya da seyretmeye uygun hale getirdiler. Akvaryuma benzer bir havuzun içinde bir balık gibi yüzüyordu değerlerle süslenmiş kağıttan peynir gemileri. Bir oyuncak gibi... Daha sonra değerler odası kapısına, bilinen bilumum değerlerin kendisini gösterdiği afişi giydirdiler. Oh, ne ala... Muazzam işte. Hatta ve hatta bu odanın açılışı bile yapıldı. Müdür, "Ya Allah, Bismillah! " diyerek değerler odasını okulun dikkatine ve ilgisine sundu.

Öte yandan "çalışkan müdür" diye nam salmalıydı müdürümüz. Onun için de bu değerler odasının gelene gidene, okula girip çıkana gösterilmesi çok mühimdi. Bunun için okulun giriş kapısına 2 öğrenci dikildi. Okula girenler, bu öğrencilerin refakati ile ilk olarak bu odayı ziyaret ediyordu. Böylelikle müdür kısa bir sürede bu uygulama ile amacına ulaşmış, "değerler uzmanı" olarak nam salmıştı. Değerler konusunda onun eline artık kimse su dökemezdi. Değerler ondan soruluyordu. Adalet, eşitlik, alçak gönüllülük, hümanizm vs... Herkesin dikkatini ve kesif ilgisini çeken müdürümüz, koltuğuna sevdalı ve aşık bir müdür olduğu için değerler konusunda bilgi ve tecrübelerini yüz yüze değil de odasındaki bilgisayarın başından uzaktan eğitim nimetiyle belli bir ücret karşılığında insanlara sunmalıydı. Öyle de oldu zaten.

Gel zaman git zaman müdürümüz WhatsApp gruplarından mesaj üstüne mesaj yağdırırken aklına çok çalıştığı düşüverdi. Bu kadar emek, her şeyi hak ediyordu. Alt kattaki tuvalete gitmek epey zamanını alıyordu. Kendisine özel bir tuvaleti de çoktan hak etmişti. Odasının sağ bitişiğine kendisine özel bir tuvalet yaptırırsa koltuğunda daha çok çalışmak için zaman kazanacaktı. Hakkıydı, o kadar da olmalıydı. Nitekim oldu da... Müdür, artık çok rahattı. İsmi yeterdi. Gerçi okulda cismini gören nadirdi. Bu rahatlık ile iyice havaya girdi.

Günün sonunda müdür odasının solunda bencilliği ve tepeden bakmayı alt eden değerler odası ile sağında özel tuvaleti gül gibi geçinip gidiyordu.

Not: Bu yazıdaki her şey hayal ürünüdür. Gerçekle katiyen ilgisi yoktur. Binaenaleyh kimse üzerine alınmasın ve heyecana kapılmasın.

Saygılarımla...

Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendisi sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir.
DİĞER YAZILARI Ruh Üfle! Of, Püf Deme! 01-01-1970 03:00 Kazuistik Müfredat mı? 01-01-1970 03:00 Yılan Hikayesi 01-01-1970 03:00 Öğrencinin ''Kendimi Öğrenmiyorum!'' Haykırışı 01-01-1970 03:00 Belediyeler Eğitimin Merkezinde Olsun! 01-01-1970 03:00 Sosyal Etkinlikler Karneye Girdi - Çıktı! 01-01-1970 03:00 Öğretmeni Güçlendirmek 01-01-1970 03:00 Müdür ve Öğretmenlerin Yetkisi Az, Sorumlulukları Fazla... 01-01-1970 03:00 MEB Yönetici Atama: Ne Varsa Eskilerde Var... 01-01-1970 03:00 Okullarda İş Günü 200 Gün Olacakmış. Eğitimde Asıl Mesele Nicelik mi, Nitelik mi? 01-01-1970 03:00 MEB Müfredatı: İyi İnsan Yetiştirecek mi? 01-01-1970 03:00 Yusuf Tekin, çocukları okulda daha fazla tutmakla övünüyor! 01-01-1970 03:00 Yorgun Savaşçılar 01-01-1970 03:00 Müfredat Revizyonu Üzerine 01-01-1970 03:00 Öğretmenler Kara Kara Düşünüyor! 01-01-1970 03:00 Okul Bazlı Performans Değerlendirme, Ama Nasıl? 01-01-1970 03:00 Herkes Bir Hava iken Netice Berhava 01-01-1970 03:00 Sil Baştan: Büyük Eğitim Devrimi 01-01-1970 03:00 Yusuf Tekin'in hızından nasiplenemeyen konular 01-01-1970 03:00 Değişiklerle Değişmeyen Bakanlık 01-01-1970 03:00 Mülakat 01-01-1970 03:00 Yeni Ders Yılı Başlarken… 01-01-1970 03:00 2 Yıllık Esaret: Toplu Sözleşme 01-01-1970 03:00 Siyah Beyaz Bir Eğitim Hikayesi 01-01-1970 03:00 Yeni DYK ile Toplu Sözleşmeye Dair Çıkarımlar 01-01-1970 03:00 Toplu Sözleşmede Hayali Bir Enstantane 01-01-1970 03:00 Memur Memnun Değil 01-01-1970 03:00 Güçlü Öğretmen Güçlü Türkiye  01-01-1970 03:00 Çocuklara değer aşılamanın en güzel yolu büyüklerin örnekliğidir 01-01-1970 03:00 Ziya Selçuk’tan Yusuf Tekin’e... 01-01-1970 03:00 Ali Yalçın’ın ihanet mi edelim sözleri ve memurların durumu 01-01-1970 03:00 Öğretmen Maaşını Yuvarlarsak 30 Bin TL 01-01-1970 03:00 Bu Okul Halleri, Hal Değil Artık! 01-01-1970 03:00 Dağlanan Yüreklerimize Terapi: Kafamızı Dağıtmak 01-01-1970 03:00 Milli Eğitim Müdürü ve Öğretmeni Koruma Kanunu 01-01-1970 03:00 Yetenek Tozu: Piyano Çalan Motokurye 01-01-1970 03:00 Boydan Boya Darboğaz Bir Eğitim Sistemi 01-01-1970 03:00 Kepçe Kepçe Müjde, Kaşık Kaşık Zam Oranı 01-01-1970 03:00 Yaz-Kış Kurs, Yaz-Kış Kurs 01-01-1970 03:00 Mersin Olayının Düşündürdükleri... 01-01-1970 03:00 Uzmanlık Sınavı, Öğretmeni Küçümsedi 01-01-1970 03:00 Uzmanlık Sınavı Öncesi Serenat 01-01-1970 03:00 Mahmut Özer'i Görünce Ziya Hoca'yı Anladı 01-01-1970 03:00 Sayı Kasan Sendikaların Armağanı: 19 Kasım 2022 01-01-1970 03:00 Ey Eğitim Sendikaları, Birleşin! 01-01-1970 03:00 Elimizin Altındaki Anayasa ile Yasalar 01-01-1970 03:00 14 Ekim İş Bırakma Terazisi: Sendikal Ağırlık Yapın! 01-01-1970 03:00 ''Müdür Görev Süresi 12 Yıl Olsun!'' Serenatı 01-01-1970 03:00 1 Ekim Uzmanlık ve Başöğretmenlik Beklenti Günü 01-01-1970 03:00 Bursluluk Sınavına Giremeyen Tek Maaşlı Öğretmen Çocukları  01-01-1970 03:00 Efendiler, Öğretmenlerin Dayanacak Gücü Kalmadı 01-01-1970 03:00 Öğretmen kalabilmek... 01-01-1970 03:00 Etkisiz sendikalardan büyük bir istifa dalgası gelebilir 01-01-1970 03:00 Öğretmenlerin canına okumayın, can kulağı ile dinleyin! 01-01-1970 03:00 Siyasi emeller uğruna bu kesimlere prim vermeyin! 01-01-1970 03:00 Nagehan Alçı Yine Sahnede... 01-01-1970 03:00 Sınavı Kaldırın, Öğretmeni Bu Cendereden Kurtarın 01-01-1970 03:00 Önce Uzman Öğrencilik Sonra Uzman Öğretmenlik 01-01-1970 03:00 3 Vakte Kadar Uzmanlık ve Başöğretmenlik Sınavları İptal 01-01-1970 03:00 Çöp Adam 01-01-1970 03:00 Uzmanlık ve Başöğretmenlik Süreci: Sendikalar, Profesörler, Diğerleri 01-01-1970 03:00 Enes Kara’nın Ardından… 01-01-1970 03:00 MEB’de Neye ‘Tamam’ Neye ‘Devam’? 01-01-1970 03:00