Yorgun Savaşçılar

Yusuf Yahya

08-12-2023 01:54

Son aylarda işten güçten, üzülerek ifade etmeliyim ki, en çok "illallah" eden branşın adı: Türkçe ve edebiyat... İngilizceyi de bunların yanına koyabiliriz.

Lakin en çok yüklenilenler, en çok istifade edilmesi gerekenler oluyor. Burada bir tezat söz konusu... Bir insanı ne kadar çok yorarsan o kadar az istifade edersin. Ne kadar az yorarsan o kadar çok istifade edersin. Ters orantı...

Gelin görün ki Türkçe ve edebiyat branşlarının bu ağırlığını, okullara ha bire yazı gönderenler nasıl hissedecek? İş başında olanın hissettiği sorumluluk ve ağırlık, yazı başında olanların çok da anlam ve önem veremeyeceği bir hadisedir. Burası hem düşündürücü hem de üzücüdür.

Samimiyetle ifade etmeliyim ki düşünüyorum, anlamaya çalışıyorum. Mesele, Türkçe ve edebiyat öğretmeninden hakikaten istifade mi yoksa laf olsun torba dolsun mu, dostlar alışverişte görsün mü? Eğer ki bu branşların gelişim önü açılacaksa yöntemin futbol tabiri ile "doldur boşalt" olmaması icap eder. Gelgelelim ki sahadaki durum paydaşları buna yönlendiriyor. Zira acele, telaş ve zaman sınırlaması had safhada... Sanki son dakikaları oynuyoruz.

Ah, ah şu sadeliği ve basitliği okullara yayabilsek de anlaşılır ve bilinçli kılsak eğitim öğretim ortamını. Çok şey yapmaya yeltenip ortamı allak bullak etmektense az şey hatta bir şey yapıp netice alabilmek daha mühim değil mi? Geri dönüt yok, takip hak getire, vitrine çıkarılanlar ise fiks menü gibi... Ezbere, biçimsel... Öz yok.

Duyduk duymadık demeyin ve herkese yayın: Bilhassa Türkçe ve edebiyat branşları, okullarında zaman ve fırsat bulamıyor. Hele hele bu dönem iyice işler çığırından çıktı. Belirli gün haftalar onlara havale, projeler onlara havale, sınavlar zaten haftalarını alıyor, idareye gelen yazıların birçoğu Türkçe ve edebiyat branşlarının eline tutuşturuluyor.

Efendiler, okullarda artık Türkçe ve edebiyat öğretmenlerinin büyük sorunları var. Bu sorunu üreten düşüncesiz yüklenmeler... Her branşın konfor alanı ve zamanı varken Türkçe ve edebiyat branşlarının bu alanları olmadığı gibi yakınlarına ayıracak zamanları da kalmadı. Başlarını kaldırıp da öğrencinin gözlerinin içine bakacak, meslektaşını gülerek selamlayacak zamanlarını alıyorsunuz. "Momo" eserindeki duman adamlar gibi zamanlarını çalıyorsunuz. Bu branşları, ya - mış gibi yapmaya ya da hiçbir şey yapmamaya zorluyorsunuz son kertede. Ve biliniz ki meslek enerjisi, iç motivasyon ile idare edenler de tükenmek üzere... Kafaları bir milyon. Motivasyon kaybı yaşıyorlar. Verimlilikleri günden güne düşüyor. Branşa hissettikleri aşk her geçen gün öldürülüyor. Branş ile aralarında müthiş bir soğukluk baş göstermeye başladı. Bilmem duydunuz mu? Haberiniz olsun. Çünkü sesleri işitilmiyor.

Sayın yetkililer, Türkçe ve edebiyat branşlarına azıcık soluklanma hakkı tanıyın. Eğer ki yazıdan ve uzaktan duyumsamıyorsanız lütfen okullara gidip hallerine bir bakın. Şöyle ki:

Bir Türkçe öğretmenine sene başı öğretmenler kurulunda yazmanlık verilerek işe başlanır. Belirli gün ve hafta programları ile iş yükü, şaha kalkmaya çalışır. Öğretmen, gık diyerek itiraz edip dişini gösterebiliyorsa bu atağı püskürtür. Püskürtür püskürtmesine fakat ders yılı içinde bu reaksiyonunun misliyle karşılığını görür. İlden, ilçeden ve bakanlıktan proje yazısı üstüne proje yazısı gelmektedir. Öğrencilerde okuma ve anlama zayıf olunca tepedekiler telaşa düşer. Maksat, vitrini düzeltmektir. Herkes bir şey yapmak ister. Tabii birbirinden habersiz olunca bilmezler aynı şeyleri yaptıklarını... Yalnızca isimleri farklıdır o yapılmak istenen şeylerin. Bir Türkçe öğretmenimiz bu bağlamda diyor ki:

"Müdürüm önce şiir ve kompozisyon yarışmaları yazısını tebliğ etti, teslim aldım. Bunun için en uygun öğrenciyi seçmek istiyordum. Bazı öğrencileri yanıma çağırdım. Öğrencilere yarışmalar hakkında bilgi verirken o esnada bir öğrenci sokuldu yanımıza ve müdürün çağırdığını iletti tarafıma. Müdürün yanına gittim, 'Dilimizin Zenginliği' yazısını teslim aldım. Zil çalmıştı, derse geçtim. Teneffüste şiir yazacak çocukları belirledim. Bu arada nöbetçi olduğum için bu işi koridorda yapıyordum. Göz ucuyla etrafı izliyordum. Ders zilinden sonra tuvalete indim. Tuvaletten çıkar çıkmaz sınıfa doğru koşarken müdürün seslendiğini işittim. Yanına vardım ve 'Ekrandan Kitaba' projesi yazısını teslim aldım. Öğle arası okulda olmadığım için bir yazı tebliğ edilmez diye düşünürken WhatsApp grubundan tarafıma bir yazı daha yollandığını gördüm, bu seferki yazının adı 'Okuma Vakti' idi. Öğleden sonra kafam derslerde değildi, yazıların planlamasındaydı. Sorumluluğun kaygısını iliklerimde hissediyordum. Bunları mesai saati dışında hallederim, diyerek eve havale ettim hepsini. Kafamı derse verebildim o an. Teneffüste nöbet görevimi ifa ederken WhatsApp’tan bir yazının daha şahsıma gönderildiği duydum. Bu sefer de 'Okuma Halkası' oluşturun deniyordu. Okuma ve dilin zenginliği ile ilgili yazıların içeriği aynı iken hiç kimse bunları birleştirip tek elden yürütmeyi akıl etmemiş mi diye düşünürken ağlayan bir öğrencinin şikayeti ile irkildim. O derece dalmışım yani. Neyse ki günü 5 yazı ile kapatmıştım. Gerçi ara tatil öncesini de 4 sınıfa girdiğim için 12 sınavla kapatmıştım. Dönemi de 24 sınavla kapatacaktım. Akşam eve vardığımda sorumluluğu iliklerime kadar hissettiğim için hemen bilgisayar başına geçip planlamalarla meşgul oldum. Ara ara sosyal medyaya bakınıyordum. Alan değişikliği haberi gördüm telefon ekranımda. Alan değişikliği düşünüyorum an itibarıyla. Saygılar... "

Efendiler, böyle sürerse Türkçe ve edebiyat öğretmenlerini kaybedersiniz. Hem de enerjik olanları...

Okulların lokomotifi olan bu branşları az yorun, çok istifade edin. Yorulan insan hiçbir işe kendisini yüzde yüz veremez. Hatta yüzde 1 bile veremez. O projelerinizin yüzde 1 ile yürütülmesini istemeyiniz. En iyi nasıl istifade ederimin yollarını arayınız. Bu branşlarda müfredatı sadeleştirme de bir yol bence…

Saygılarımla...

 

 

DİĞER YAZILARI 10 Mayıs Günü, Öğretmenin Gücü! 01-01-1970 03:00 Bir Canın Ardından  01-01-1970 03:00 Ruh Üfle! Of, Püf Deme! 01-01-1970 03:00 Kazuistik Müfredat mı? 01-01-1970 03:00 Yılan Hikayesi 01-01-1970 03:00 Öğrencinin ''Kendimi Öğrenmiyorum!'' Haykırışı 01-01-1970 03:00 Belediyeler Eğitimin Merkezinde Olsun! 01-01-1970 03:00 Sosyal Etkinlikler Karneye Girdi - Çıktı! 01-01-1970 03:00 Öğretmeni Güçlendirmek 01-01-1970 03:00 Müdür ve Öğretmenlerin Yetkisi Az, Sorumlulukları Fazla... 01-01-1970 03:00 MEB Yönetici Atama: Ne Varsa Eskilerde Var... 01-01-1970 03:00 Okullarda İş Günü 200 Gün Olacakmış. Eğitimde Asıl Mesele Nicelik mi, Nitelik mi? 01-01-1970 03:00 MEB Müfredatı: İyi İnsan Yetiştirecek mi? 01-01-1970 03:00 Yusuf Tekin, çocukları okulda daha fazla tutmakla övünüyor! 01-01-1970 03:00 Müfredat Revizyonu Üzerine 01-01-1970 03:00 Öğretmenler Kara Kara Düşünüyor! 01-01-1970 03:00 Okul Bazlı Performans Değerlendirme, Ama Nasıl? 01-01-1970 03:00 Herkes Bir Hava iken Netice Berhava 01-01-1970 03:00 Sil Baştan: Büyük Eğitim Devrimi 01-01-1970 03:00 Yusuf Tekin'in hızından nasiplenemeyen konular 01-01-1970 03:00 Değişiklerle Değişmeyen Bakanlık 01-01-1970 03:00 Mülakat 01-01-1970 03:00 Yeni Ders Yılı Başlarken… 01-01-1970 03:00 2 Yıllık Esaret: Toplu Sözleşme 01-01-1970 03:00 Siyah Beyaz Bir Eğitim Hikayesi 01-01-1970 03:00 Yeni DYK ile Toplu Sözleşmeye Dair Çıkarımlar 01-01-1970 03:00 Toplu Sözleşmede Hayali Bir Enstantane 01-01-1970 03:00 Memur Memnun Değil 01-01-1970 03:00 Güçlü Öğretmen Güçlü Türkiye  01-01-1970 03:00 Çocuklara değer aşılamanın en güzel yolu büyüklerin örnekliğidir 01-01-1970 03:00 Ziya Selçuk’tan Yusuf Tekin’e... 01-01-1970 03:00 Ali Yalçın’ın ihanet mi edelim sözleri ve memurların durumu 01-01-1970 03:00 Öğretmen Maaşını Yuvarlarsak 30 Bin TL 01-01-1970 03:00 Bu Okul Halleri, Hal Değil Artık! 01-01-1970 03:00 Dağlanan Yüreklerimize Terapi: Kafamızı Dağıtmak 01-01-1970 03:00 Milli Eğitim Müdürü ve Öğretmeni Koruma Kanunu 01-01-1970 03:00 Yetenek Tozu: Piyano Çalan Motokurye 01-01-1970 03:00 Boydan Boya Darboğaz Bir Eğitim Sistemi 01-01-1970 03:00 Kepçe Kepçe Müjde, Kaşık Kaşık Zam Oranı 01-01-1970 03:00 Yaz-Kış Kurs, Yaz-Kış Kurs 01-01-1970 03:00 Mersin Olayının Düşündürdükleri... 01-01-1970 03:00 Uzmanlık Sınavı, Öğretmeni Küçümsedi 01-01-1970 03:00 Uzmanlık Sınavı Öncesi Serenat 01-01-1970 03:00 Mahmut Özer'i Görünce Ziya Hoca'yı Anladı 01-01-1970 03:00 Sayı Kasan Sendikaların Armağanı: 19 Kasım 2022 01-01-1970 03:00 Ey Eğitim Sendikaları, Birleşin! 01-01-1970 03:00 Elimizin Altındaki Anayasa ile Yasalar 01-01-1970 03:00 14 Ekim İş Bırakma Terazisi: Sendikal Ağırlık Yapın! 01-01-1970 03:00 ''Müdür Görev Süresi 12 Yıl Olsun!'' Serenatı 01-01-1970 03:00 1 Ekim Uzmanlık ve Başöğretmenlik Beklenti Günü 01-01-1970 03:00 Bursluluk Sınavına Giremeyen Tek Maaşlı Öğretmen Çocukları  01-01-1970 03:00 Efendiler, Öğretmenlerin Dayanacak Gücü Kalmadı 01-01-1970 03:00 Üçü Bir arada: Müdür Odası, Özel Tuvalet, Değerler Odası 01-01-1970 03:00 Öğretmen kalabilmek... 01-01-1970 03:00 Etkisiz sendikalardan büyük bir istifa dalgası gelebilir 01-01-1970 03:00 Öğretmenlerin canına okumayın, can kulağı ile dinleyin! 01-01-1970 03:00 Siyasi emeller uğruna bu kesimlere prim vermeyin! 01-01-1970 03:00 Nagehan Alçı Yine Sahnede... 01-01-1970 03:00 Sınavı Kaldırın, Öğretmeni Bu Cendereden Kurtarın 01-01-1970 03:00 Önce Uzman Öğrencilik Sonra Uzman Öğretmenlik 01-01-1970 03:00 3 Vakte Kadar Uzmanlık ve Başöğretmenlik Sınavları İptal 01-01-1970 03:00 Çöp Adam 01-01-1970 03:00 Uzmanlık ve Başöğretmenlik Süreci: Sendikalar, Profesörler, Diğerleri 01-01-1970 03:00 Enes Kara’nın Ardından… 01-01-1970 03:00 MEB’de Neye ‘Tamam’ Neye ‘Devam’? 01-01-1970 03:00