Sosyal Etkinlikler Karneye Girdi - Çıktı!

Yusuf Yahya

23-03-2024 13:40

MEB, karnelere sosyal etkinlikler için bir yer tahsis etti. İyi de etti. Yani sosyal etkinlikleri dersler gibi görünür kılma çabası. Sosyal etkinliklere değer ve anlam verildiğini ortaya koyma girişimi...

Zaten sistemin içinde sosyal etkinlikler mevcut, bu durum sosyal etkinliklere statü ve konum verme gibi düşünülebilir. Bu yeni şeklin yalnızı, aması, fakatı üzerimize üzerimize geliyor. Şöyle ki:

 

Yıllarca ilgi, yetenek, istek esaslı bir sistem dedik.

Akademik başarı bazıları için var olabilir, diye ifade ettik.

Ama bazıları akademik derslerde var olamıyor, diye de ekledik. Kendisini karnenin solunda gösteremeyenlere, karnenin sağı kendinizi göstermek için emrinize amade diyoruz bir nevi. "Kendine yoğunlaş"ın teşviki gibi de anlayabiliriz yeni durumu.

Amenna, bazılarına sistem içinde manalı alan ve yer açılmazsa o bazıları yitip gidiyor.

 

Anlamsızlaşıyor. Değersizleşiyor. Kayıyor bir yıldız gibi.

Birçok insan bunun böyle olduğunu biliyor olmasına rağmen göz göre göre çocukların gözlerindeki ışık söndürülüyor. Sönmüş bireyler, eğitim tezgahında elimizin altından kayarak geçip gidiyor. Onlara alternatifler yaratılamıyor. Bu çocukların hepsi bir kıvılcım iken sönmeleri ise sorumlu ve yetkili insanları yaralamalı.

Çocukları çoğu kez ilgileri, yetenekleri ve istekleri doğrultusunda yönlendiremiyoruz ne yazık ki. Sistemin açmazı, çıkmazı elleri kolları bağlayabiliyor. Bunun için eğitim sahası gerçekleri de handikap olup çıkıyor. Doğrular lafta yaşıyor. Yanlışlar ise adım adım ensemizde hayat buluyor. Endişe, kaygı, korku, telaş, bunalım, gerilim gibi duygular da ha bire filizleniyor. Ve eğitim ocağına incir ağacı dikiyoruz.

Sabredemiyoruz, güvenmiyoruz, fırsat ve zaman tanımıyoruz, böylece yönlendirmenin yerini eleme alıyor. Bir türlü her çocuğun ilgi ve yeteneğine göre önünü açamıyoruz. Ekseriyetle bir kısmının önünü açarken büyük kesimin önünü tıkıyoruz. Üzülerek belirtmeliyim ki sosyal etkinlikler sosyal medyada tıklanma almak için öğrenciyi araçsallaştırıyor. Etkinliğin öne çıkıp çocuğun geride kaldığı bir kimliğe bürünüyor. Bazen de öğretmenin kendisini gösterdiği bir yere evriliyor. Yine asıl anlamdan sapılıyor.

 

Böylece çocukları tüketiyoruz. Biz de tükeniyoruz.

Halbuki bu çocuklar üreterek ülkeye katkı sunamazlar mı? Üretebilmeleri için hakikat devreye girmeli. Sahte bir dünya yaratılmamalı. Sosyal medya özü itibarıyla sahteliğe prim veriyor. Yani sosyal etkinlikler, sosyal medyanın eline düşmemeli.

 

Kabul edelim, çocukları kimi zaman nicel vizyonlarımıza ve misyonlarımıza alet ediyoruz.

En sonunda Sayın Tekin, eğitim sahasında istatistik ve sayıyı reddettiğini belirtti. Belirtti belirtmesine fakat sahada sözlerinin bir karşılığı yok. İnsanlar, alışkanlıklarını ve bildiklerini terk edemiyor.

Herkes varsa yoksa sayı, sayı, sayı peşinde...

Yani okullar skor elde etme derdinde...

Bazı okullar skoru bırakıp kendi çaplarında sosyal, kültürel, sportif, sanatsal alanlara yönelse de beklendik geri dönütleri alamamaktalar. Ya da meseleleri görünürlük değil. Hedef kitle onlar için daha mühim.

Hal böyle olunca bir arkadaşımın şu sözleri manidar: "Okul, spor-sanat-kültür gibi alanlarda cirit atacağına LGS'de skor yapsın yeter de artar."

Bu bağlamda düşünüldüğünde iyi ve başarılı okul imajı için en kolay yol... 10 sahada mücadele etmek yerine tek sahada mücadele etmek...

 

Aslında yeni nesil karnelerde de bir çekişme yaşanacak.

Çocuğu bir taraftan akademik başarı sündürecek, diğer taraftan sosyal etkinlikler... İnşallah öğrenciler, ölçüyü kaçıran okullar yüzünden "bir de sosyal etkinlikleri başımıza sardılar" demezler. Malum en kötü huyumuz: Hurra! Bir şeyler ve sonra daha çok şey yapıp göstermeliyiz, telaşesi... Bu telaşın sirayeti, bilinci ve anlamı ortadan kaldırdığı gibi yapılan etkinliğin kalitesini ve değerini de düşürüyor.

Tabii bu durumda iki arada bir derede kalacak çocuk. Eğitim sahası gerçekleri ile karnedeki görüntüyü örtüştüremeyecek. Yeni karnelerdeki görüntü "görüntüden ibaret" kaldığı an çocuğun nazarında hala birçok şey oturmayacak.

Bilinmelidir ki çocuk, bu sistemin içinde ilgisine ve yeteneğine güvenirse yönelir. Yoksa ilgisi de yeteneği de öğretmeninin vitrine çıkmaktan öteye gidemez. Sosyal etkinlik çıkmazına girer. İlgisini ve yeteneğini özler. Hatta bıkkınlık ile sosyal etkinlikten soğuyabilir de. Bu bakımdan ölçülü olmak öne çıkıyor.

Anlattıklarımdan hareketle diyorum ki çocuklarımıza ilgilerini ve yeteneklerini iliklerine kadar yaşamaları için yaşamsal imkan, fırsat ve zamanlar tanıyalım.

 

Bugün sosyal etkinlik, davranış notları muamelesi görürse karnede yer alması bir değer ve anlam içermez.

Yani sosyal etkinliği sahanın kralı akademik derslerin karşısına koyarsanız akıbeti akamet ve hezimet olacaktır. Hele hele "Yarıştırma"dan kaçınılmalıdır. Halat çekme düellosuna dönmemelidir.

Karnenin kralı, halihazırdaki saha bağlamında düşünülürse ağababası sol taraftadır. Bu bakışı ve anlayışı değiştirmeden sosyal etkinliği sağ tarafa almak, göz göre göre onu gözden düşürmeye de hizmet edebilir.

Bu konu ne taraftarlık ne de karşıtlık ile değil, çocukların düğümlerini çözecek bir alternatif, eğitim ortamında farklılık yaratma, havayı değiştirme, bakış-anlayış-felsefe yenileme, yeniden yapılandırmada altyapı oluşturmanın önünü açma, yeniliğe hazırlık olarak değerlendirilmelidir. Çünkü günümüz ihtiyacı, çocuk bazlı seçenekleri çoğaltabilmektir. Deneyebilmesi, kendini bulabilmesi için yollar açabilmektir.

Ziya Selçuk "Bölünmüş Dünya " isimli son kitabında;

"Başarı, bireyi yaşamın gerçek anlamından uzaklaştıran, insanın daha iyi insan olmasına değil de skor peşinde olmasına hizmet eden zehirleyici bir araca dönüşmüş durumda." diyor.

 

Sosyal etkinlikler dilerim yol verir.

Eğitim sahası için ferahlatıcı bir alternatif olur.

Mahkumiyet, mecburiyet sarmalını da çözer.

Karneye girip yazıcıdan çıkmaz sadece...

 

Saygılarımla...

 

 

 

DİĞER YAZILARI Bir Canın Ardından  01-01-1970 03:00 Ruh Üfle! Of, Püf Deme! 01-01-1970 03:00 Kazuistik Müfredat mı? 01-01-1970 03:00 Yılan Hikayesi 01-01-1970 03:00 Öğrencinin ''Kendimi Öğrenmiyorum!'' Haykırışı 01-01-1970 03:00 Belediyeler Eğitimin Merkezinde Olsun! 01-01-1970 03:00 Öğretmeni Güçlendirmek 01-01-1970 03:00 Müdür ve Öğretmenlerin Yetkisi Az, Sorumlulukları Fazla... 01-01-1970 03:00 MEB Yönetici Atama: Ne Varsa Eskilerde Var... 01-01-1970 03:00 Okullarda İş Günü 200 Gün Olacakmış. Eğitimde Asıl Mesele Nicelik mi, Nitelik mi? 01-01-1970 03:00 MEB Müfredatı: İyi İnsan Yetiştirecek mi? 01-01-1970 03:00 Yusuf Tekin, çocukları okulda daha fazla tutmakla övünüyor! 01-01-1970 03:00 Yorgun Savaşçılar 01-01-1970 03:00 Müfredat Revizyonu Üzerine 01-01-1970 03:00 Öğretmenler Kara Kara Düşünüyor! 01-01-1970 03:00 Okul Bazlı Performans Değerlendirme, Ama Nasıl? 01-01-1970 03:00 Herkes Bir Hava iken Netice Berhava 01-01-1970 03:00 Sil Baştan: Büyük Eğitim Devrimi 01-01-1970 03:00 Yusuf Tekin'in hızından nasiplenemeyen konular 01-01-1970 03:00 Değişiklerle Değişmeyen Bakanlık 01-01-1970 03:00 Mülakat 01-01-1970 03:00 Yeni Ders Yılı Başlarken… 01-01-1970 03:00 2 Yıllık Esaret: Toplu Sözleşme 01-01-1970 03:00 Siyah Beyaz Bir Eğitim Hikayesi 01-01-1970 03:00 Yeni DYK ile Toplu Sözleşmeye Dair Çıkarımlar 01-01-1970 03:00 Toplu Sözleşmede Hayali Bir Enstantane 01-01-1970 03:00 Memur Memnun Değil 01-01-1970 03:00 Güçlü Öğretmen Güçlü Türkiye  01-01-1970 03:00 Çocuklara değer aşılamanın en güzel yolu büyüklerin örnekliğidir 01-01-1970 03:00 Ziya Selçuk’tan Yusuf Tekin’e... 01-01-1970 03:00 Ali Yalçın’ın ihanet mi edelim sözleri ve memurların durumu 01-01-1970 03:00 Öğretmen Maaşını Yuvarlarsak 30 Bin TL 01-01-1970 03:00 Bu Okul Halleri, Hal Değil Artık! 01-01-1970 03:00 Dağlanan Yüreklerimize Terapi: Kafamızı Dağıtmak 01-01-1970 03:00 Milli Eğitim Müdürü ve Öğretmeni Koruma Kanunu 01-01-1970 03:00 Yetenek Tozu: Piyano Çalan Motokurye 01-01-1970 03:00 Boydan Boya Darboğaz Bir Eğitim Sistemi 01-01-1970 03:00 Kepçe Kepçe Müjde, Kaşık Kaşık Zam Oranı 01-01-1970 03:00 Yaz-Kış Kurs, Yaz-Kış Kurs 01-01-1970 03:00 Mersin Olayının Düşündürdükleri... 01-01-1970 03:00 Uzmanlık Sınavı, Öğretmeni Küçümsedi 01-01-1970 03:00 Uzmanlık Sınavı Öncesi Serenat 01-01-1970 03:00 Mahmut Özer'i Görünce Ziya Hoca'yı Anladı 01-01-1970 03:00 Sayı Kasan Sendikaların Armağanı: 19 Kasım 2022 01-01-1970 03:00 Ey Eğitim Sendikaları, Birleşin! 01-01-1970 03:00 Elimizin Altındaki Anayasa ile Yasalar 01-01-1970 03:00 14 Ekim İş Bırakma Terazisi: Sendikal Ağırlık Yapın! 01-01-1970 03:00 ''Müdür Görev Süresi 12 Yıl Olsun!'' Serenatı 01-01-1970 03:00 1 Ekim Uzmanlık ve Başöğretmenlik Beklenti Günü 01-01-1970 03:00 Bursluluk Sınavına Giremeyen Tek Maaşlı Öğretmen Çocukları  01-01-1970 03:00 Efendiler, Öğretmenlerin Dayanacak Gücü Kalmadı 01-01-1970 03:00 Üçü Bir arada: Müdür Odası, Özel Tuvalet, Değerler Odası 01-01-1970 03:00 Öğretmen kalabilmek... 01-01-1970 03:00 Etkisiz sendikalardan büyük bir istifa dalgası gelebilir 01-01-1970 03:00 Öğretmenlerin canına okumayın, can kulağı ile dinleyin! 01-01-1970 03:00 Siyasi emeller uğruna bu kesimlere prim vermeyin! 01-01-1970 03:00 Nagehan Alçı Yine Sahnede... 01-01-1970 03:00 Sınavı Kaldırın, Öğretmeni Bu Cendereden Kurtarın 01-01-1970 03:00 Önce Uzman Öğrencilik Sonra Uzman Öğretmenlik 01-01-1970 03:00 3 Vakte Kadar Uzmanlık ve Başöğretmenlik Sınavları İptal 01-01-1970 03:00 Çöp Adam 01-01-1970 03:00 Uzmanlık ve Başöğretmenlik Süreci: Sendikalar, Profesörler, Diğerleri 01-01-1970 03:00 Enes Kara’nın Ardından… 01-01-1970 03:00 MEB’de Neye ‘Tamam’ Neye ‘Devam’? 01-01-1970 03:00