Öğretmenlerin canına okumayın, can kulağı ile dinleyin!

Yusuf Yahya

31-08-2022 19:30

30 Ağustos Salı günü Ankara'da toplanan bir grup özel okul öğretmenine polisin orantısız güç kullanımı sonucunda ortaya çıkan görüntüler hakikaten insanı üzüntüye sevk ediyor. Öyle ki kimi polis amirlerinin öğretmeni aşağılayan ve onurunu kıran söz ve eylemleri de hem düşündürücü hem de endişe vericidir. Merak ediyorum bu polis amirleri kendilerini bir izleseler ya da kullandıkları dili bir işitseler ne hissedecekler? Ya da bu polis amirlerinin eşleri, bu görüntülerden sonra eşlerine ne diyecekler? Başkasına duyarlılık zor iştir. Yürek ve vicdan ister. 

Atananı ile atanmayanı ile devlette çalışanı ile özelde çalışanı ile tüm öğretmenlerimiz saygıyı ve nezaketi sonuna kadar hak ediyor. Ve nezaketi, saygıyı sonuna kadar hak eden bu öğretmenlerimizin hiç de hak etmedikleri bir muameleye maruz bırakılmaları tabii ki kamuoyunda geniş yankı uyandıracak idi. Nitekim öyle de oldu. Siyasetin bu olayı gündeme alması, kamuoyu oluşması zaviyesinden önemli... Gelgelelim olayın siyasallaşması bu öğretmenlerin meselelerini baltalar ve sabote eder. Olay, siyasi ana ve tali yollara sapar. Nitekim bazı siyasetçilerin iyi ya da kötü niyetle meseleye el atmış olmaları olayın siyasi bir konuya dönüşmesinin önünü açmıştır. Hele hele siyasi polemik yapılarak özel okul öğretmenlerinin meseleleri üzerinde tepinilmesi işi iyice zıvanadan çıkaracaktır. Gelinen noktada olay zaten siyasi ring alanında siyasetçilerin kozlarını paylaşmalarına vesile oluyor. Amenna siyasetçi meselelere eğilsin eğilmeye ama söz konusu meselenin dışına çıkılmadan yapılsın bu siyasi görev ya da sorumluluk. Yoksa aşina olduğumuz bu kayıkçı kavgalarının ortasında bir o yana bir bu yana bakakalırız. Ve elimiz boş döneriz. Boynumuzun ağrıması ve tutulması da yanımıza kar mı zarar mı kalır, onu da size bırakıyorum. 

Bilinmelidir ki özel okulda çalışan öğretmenlerimizin çok fazla yani yüklü sorunları ve dertleri bulunmaktadır. Özellikle maaş, sigorta vs. konularda bir öğretmenin hak etmediği muameleleri görmektedirler. İçi onları, dışı bizi yakar. Yakıcı sorunlar bence hemen hepsi. Yakıcı olmasına karşın öğretmenlerimiz seslerini duyurmakta zorlanıyorlar. Çünkü kendi yağlarında değil, serbest piyasanın alaz alaz ateşinde kavruluyorlar. Bundan dolayı onların bu sektör içinde hak etmedikleri muamelelere karşı bir tepki ve kamuoyu oluşturma, seslerini duyurma çabası mümkün mertebe anlayışla ve hoşgörü ile karşılanması icap ederken böyle bir muameleye maruz bırakılmaları demokratik ve hukuk devletinde kamu görevi gören polislere hiç mi hiç yakışmamıştır. Bu öğretmenlerimiz için de yaralayıcı ve can yakıcı olmuştur. Zaten gariplerim, serbest piyasanın alevlerinde kavruluyorlar. Bir de sığınmak ve imdat demek için vardıkları devlet kapısındaki muamele... Çaba içinde cabası oluyor. Onca yüklü sıkıntı omuzlarında iken bu tarz muameleler cidden ağır olmuştur. Bunu sağa ve sola evirip çevirmeden, siyasi rant devşirme niyeti içine de girmeden kabul edelim. 

Ey ahali, özel okul öğretmenlerimizin seslerinin duyurulmasına ivedi ihtiyaçları vardır ve özel okul öğretmenlerimizin dinlenilmeye gereksinimleri bulunmaktadır. Önemli, değerli görülüp gerçekten görülmeye ve dikkate alınmaya... Yok sayılmaya ya da '' Al bunu! " diye horlanmaya değil. Zaten kesif haksızlıklarla baş etmeye çalışan bu öğretmenlerimiz, bir de polisin incitici ve kırıcı tutumuna maruz bırakılınca üzüntü ve hayal kırıklığı yaşamaktadırlar. Bu öğretmenlerimize hak etmedikleri tutumu göstermek hiç kimseye yakışmaz. "Canım yanıyor." diye devlet kapısına gelip sığınanlara "Canın çıksın!" diye can yakıcı şekilde bilmukabele edilmez be kardeşim... Hakikaten orantılı güç çok ama çok mühim... İpin ucu kaçtığı an, durum vahamete sürükleniyor. Zarafet, zarafet, zarafet... 

Ne yazık ki Türkiye'nin şu anki siyasi atmosferinde ses çıkaran ve dinlenilmeye ihtiyaç duyan neredeyse her kesim, muhalif yaftasını yiyerek hücuma ya da püskürtülmeye maruz bırakılıyor. Halbuki bu kesimlerin derdi ve sıkıntısı seslerinin işitilmesi olmakla birlikte siyasetin ise sıkıntılarına ve dertlerine çözüm üretmeleri en büyük istekleridir. Ne var ki siyasiler, bu kesimlerin meselelerini siyasi konu haline getirerek ya işi yokuşa sürüyor ya da işlerin çığırından çıkmasına sebebiyet veriyor. Gelgitli bir hal... Kime güveneceğimiz konusunda şaştık kaldık valla. Hep bir hallederim teminatı ile öteleme halleri... Ah, ah! 

Malum uzmanlık ve başöğretmenlik sınavlarına ilişkin devlette görevli öğretmenlerimizin kamuoyu oluşturma ve ses çıkarma eylemleri ne yazık ki aynı siyasi durumla karşılaşarak sonuçsuz kalmıştır.  Devletteki ve özel okuldaki öğretmenlerimizin dayanışmasını bu olay için de bekliyorum öte yandan. Bu gibi hadiselerde zarar görenler öğretmenlerimiz olmakla beraber aynı zamanda eğitim camiasının tüm paydaşlarıdır da. Bence bu noktayı MEB gibi göz ardı etmemeliyiz. Eğitimin iç ve dış paydaşları, eğitimin şu ya da bu paydaşının sorunları karşısında aynı paydada olabilmeliler. Burasını çok önemli telakki ediyorum. 

Özel okul ya da devlet okulu fark etmez burada çalışan öğretmenlerimizin her daim inceliğe ihtiyaçları vardır. Bu incelik, onların anlaşılmasının önünü açacaktır. Gelişimleri ve olgunlaşmaları için de gereklidir. Yoksa kaba kuvvet ile ya da kaba sözler ile öğretmenlerimizi bugün püskürtebiliriz, yarınlarda kabalıklarımız öğretmenlerimizce bir bir yüzümüze vurulur. "Öğretmenler Unutmaz" etiketi ile yapılan sosyal medya paylaşımları da bu sözlerimizi destekler mahiyettedir. Bir siyasetçi, hangi partiden olursa olsun oy kaygısı içindeyse eğer toplumun her kesiminin derdi ve sıkıntısı ile hemhal olmalıdır. Bu bakımdan özel okul öğretmenlerimizin derdi ve sıkıntıları ile de hemhal olunmalıydı. Fakat görülüyor ki onların derdine ve sıkıntısına hücum ediliyor. Dertleri ve sıkıntıları duyulmasın diye özel okul öğretmenleri bastırılmaya çalışılıyor. Dediğimiz gibi bugün kaba güç ile bastırılabilir, yarın bu sorunlar ile yüzleşilir. Bu, doğanın kanunudur. Hep böyle olmuştur. Lakin insan ders almaz. Halının altına süpürülen süprüntü halı kaldırılınca doğal olarak meydana çıkacaktır, meydana çıkınca da mecburi olarak çözüm yolları bulunması için girişimler olacaktır. İşte o girişimler, şimdi olabilme cesaretine, öz güvenine ve olgunluğuna sahip olmalıdır. Yoksa zaman geçtikçe zorlaşıp anlamsızlaşacak. İş işten geçmiş olacak yani. Türkiye'de hep böyle oluyor da. Uyarsan da dil döksen de ne fayda... Şu bizdeki bildiğini okuma huyu var ya, can çıkar huy çıkmaz gibi doğrusu...

Bu bağlamda bir anekdotu paylaşmayı da sorumluluk addediyorum. Napolyon arkadaşına şöyle diyor bir gün: “Biliyor musun dünyada en çok sevdiğim şey nedir? Kaba kuvvet ile hiçbir şey kurulamamasıdır. Dünyada iki şey egemenliği elinde tutar: Biri kılıç, diğeri düşüncedir. Düşünce, kılıcı eninde sonunda yener." 

Bu anekdottan da anlaşılacağı üzere düşünce bugün yeniliyor gibi görünse de yarınlarda her zaman olduğu gibi galip gelecektir. Düşünceyi simgeleyen kalemdir ve kalemi tutan öğretmendir. Yani öğretmen, her daim galip gelecek olandır. Öğretmen, ilelebet namağluptur. Bu böyle biline... Onun içindir ki kaba güç eyyamcıdır. Bu eyyamcılığın elbette ki devşirdiği yani etrafına topladığı bir nüfus olacaktır. Kullandığı nüfuz da olabilir. Yalnız unutulmamalıdır ki bu nüfus çabuk dağılandır. Nüfuz ise fanidir. Zira kaba güç etrafına adam toplar ama etrafında adam tutamaz. Öğretmen, kalem ve düşünce bunlar ise etrafına adam topladığı gibi etrafında adam tutmasını da bilen asıl unsurlardır. Aslolanlardır yani. Lütfen bunları kolay harcamayınız. Bence bu güce inanılmalı. Bu gücün sesi ve soluğu bastırılmamalı, onlar dinlenilmeyi sonuna kadar hak ediyorlar.

Son sözüm ise şudur: Lütfen özel okul öğretmenlerinin yığılan ve biriken sorunlarını dinleyiniz artık. Yazıktır, günahtır. Ağırlıklarını alınız sırtlarından. Bu canları can kulağıyla dinleyelim, canlarına okumayalım.

Saygılarımla...
Yusuf Sevingen

Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendisi sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir.
DİĞER YAZILARI Ruh Üfle! Of, Püf Deme! 01-01-1970 03:00 Kazuistik Müfredat mı? 01-01-1970 03:00 Yılan Hikayesi 01-01-1970 03:00 Öğrencinin ''Kendimi Öğrenmiyorum!'' Haykırışı 01-01-1970 03:00 Belediyeler Eğitimin Merkezinde Olsun! 01-01-1970 03:00 Sosyal Etkinlikler Karneye Girdi - Çıktı! 01-01-1970 03:00 Öğretmeni Güçlendirmek 01-01-1970 03:00 Müdür ve Öğretmenlerin Yetkisi Az, Sorumlulukları Fazla... 01-01-1970 03:00 MEB Yönetici Atama: Ne Varsa Eskilerde Var... 01-01-1970 03:00 Okullarda İş Günü 200 Gün Olacakmış. Eğitimde Asıl Mesele Nicelik mi, Nitelik mi? 01-01-1970 03:00 MEB Müfredatı: İyi İnsan Yetiştirecek mi? 01-01-1970 03:00 Yusuf Tekin, çocukları okulda daha fazla tutmakla övünüyor! 01-01-1970 03:00 Yorgun Savaşçılar 01-01-1970 03:00 Müfredat Revizyonu Üzerine 01-01-1970 03:00 Öğretmenler Kara Kara Düşünüyor! 01-01-1970 03:00 Okul Bazlı Performans Değerlendirme, Ama Nasıl? 01-01-1970 03:00 Herkes Bir Hava iken Netice Berhava 01-01-1970 03:00 Sil Baştan: Büyük Eğitim Devrimi 01-01-1970 03:00 Yusuf Tekin'in hızından nasiplenemeyen konular 01-01-1970 03:00 Değişiklerle Değişmeyen Bakanlık 01-01-1970 03:00 Mülakat 01-01-1970 03:00 Yeni Ders Yılı Başlarken… 01-01-1970 03:00 2 Yıllık Esaret: Toplu Sözleşme 01-01-1970 03:00 Siyah Beyaz Bir Eğitim Hikayesi 01-01-1970 03:00 Yeni DYK ile Toplu Sözleşmeye Dair Çıkarımlar 01-01-1970 03:00 Toplu Sözleşmede Hayali Bir Enstantane 01-01-1970 03:00 Memur Memnun Değil 01-01-1970 03:00 Güçlü Öğretmen Güçlü Türkiye  01-01-1970 03:00 Çocuklara değer aşılamanın en güzel yolu büyüklerin örnekliğidir 01-01-1970 03:00 Ziya Selçuk’tan Yusuf Tekin’e... 01-01-1970 03:00 Ali Yalçın’ın ihanet mi edelim sözleri ve memurların durumu 01-01-1970 03:00 Öğretmen Maaşını Yuvarlarsak 30 Bin TL 01-01-1970 03:00 Bu Okul Halleri, Hal Değil Artık! 01-01-1970 03:00 Dağlanan Yüreklerimize Terapi: Kafamızı Dağıtmak 01-01-1970 03:00 Milli Eğitim Müdürü ve Öğretmeni Koruma Kanunu 01-01-1970 03:00 Yetenek Tozu: Piyano Çalan Motokurye 01-01-1970 03:00 Boydan Boya Darboğaz Bir Eğitim Sistemi 01-01-1970 03:00 Kepçe Kepçe Müjde, Kaşık Kaşık Zam Oranı 01-01-1970 03:00 Yaz-Kış Kurs, Yaz-Kış Kurs 01-01-1970 03:00 Mersin Olayının Düşündürdükleri... 01-01-1970 03:00 Uzmanlık Sınavı, Öğretmeni Küçümsedi 01-01-1970 03:00 Uzmanlık Sınavı Öncesi Serenat 01-01-1970 03:00 Mahmut Özer'i Görünce Ziya Hoca'yı Anladı 01-01-1970 03:00 Sayı Kasan Sendikaların Armağanı: 19 Kasım 2022 01-01-1970 03:00 Ey Eğitim Sendikaları, Birleşin! 01-01-1970 03:00 Elimizin Altındaki Anayasa ile Yasalar 01-01-1970 03:00 14 Ekim İş Bırakma Terazisi: Sendikal Ağırlık Yapın! 01-01-1970 03:00 ''Müdür Görev Süresi 12 Yıl Olsun!'' Serenatı 01-01-1970 03:00 1 Ekim Uzmanlık ve Başöğretmenlik Beklenti Günü 01-01-1970 03:00 Bursluluk Sınavına Giremeyen Tek Maaşlı Öğretmen Çocukları  01-01-1970 03:00 Efendiler, Öğretmenlerin Dayanacak Gücü Kalmadı 01-01-1970 03:00 Üçü Bir arada: Müdür Odası, Özel Tuvalet, Değerler Odası 01-01-1970 03:00 Öğretmen kalabilmek... 01-01-1970 03:00 Etkisiz sendikalardan büyük bir istifa dalgası gelebilir 01-01-1970 03:00 Siyasi emeller uğruna bu kesimlere prim vermeyin! 01-01-1970 03:00 Nagehan Alçı Yine Sahnede... 01-01-1970 03:00 Sınavı Kaldırın, Öğretmeni Bu Cendereden Kurtarın 01-01-1970 03:00 Önce Uzman Öğrencilik Sonra Uzman Öğretmenlik 01-01-1970 03:00 3 Vakte Kadar Uzmanlık ve Başöğretmenlik Sınavları İptal 01-01-1970 03:00 Çöp Adam 01-01-1970 03:00 Uzmanlık ve Başöğretmenlik Süreci: Sendikalar, Profesörler, Diğerleri 01-01-1970 03:00 Enes Kara’nın Ardından… 01-01-1970 03:00 MEB’de Neye ‘Tamam’ Neye ‘Devam’? 01-01-1970 03:00