MEB Müfredatı: İyi İnsan Yetiştirecek mi?

Yusuf Yahya

02-02-2024 12:58

Ülkemizde son günlerde art arda meydana gelen olaylar üzücü olduğu kadar düşündürücüdür.

Bilhassa MEB camiası bunun üzerinde kafa yormalıdır. Yalnızca üzülmekle işimiz ya da vazifemiz bitmiyor. İnsanız, hisleniyoruz. Lakin hissetmek, düşünmeyi de gerekli kılmalıdır. His düşünce ile dolsun ki hassasiyetlerimiz, taşın altına ellerimizi ve gövdemizi koymaya yönlendirsin bizleri. Öyle değil mi?

Önce Ramazan Hoca ismiyle nam salmış bir yurttaşımızın öldürülmesi...

Akabinde de İzmir’de bir taksici abimizin hunharca katledilişi...

Peşe peşe gelen bu olaylar, bazı insanların hakikaten insan olmadıklarını ortaya koyuyor.

İnsan olmayanların, şeytan uşakları olduğunu göz ardı etmeyelim.

İfade ettiğimiz üzere bu eylemleri gerçekleştirenler insan olamaz. İnsanlıktan da nasiplerini almamış yaratıklar ve zavallı mendeburlar... Melun varlıklar...

Önümüze çıkan bu tip hadiseler, kahrolduğumuz bu tür fiiller, lanet okuduğumuz cani ruhlu müsveddeler... İşte tüm bunları bir araya getirdiğimizde MEB’in sorumluluğu gün yüzüne çıkıyor. Ve bu kocaman sorumluluk, bir ülkü olmalıdır. MEB, kendisine dava edinecekse bunu dava edinmelidir. Çünkü insanlar ölüyor. Sıradan ve güzel insanlar...

Böyle bir yükümlülüğü, MEB tepeden tırnağa sahiplenmek mecburiyetindedir. Bu sahipleniş; prosedürden, kağıt kürek işlerinden öte bir meseledir. Tamamıyla kalbi ve zihinsel... -mış gibi değil, külliyen hakiki pratikle tamama erer. Yoksa noksan kalır, işe yaramaz. Ve sokaklar, caddeler, toplu ulaşım araçları, parklar bahçeler, hatta ve hatta evimizin önleri kamu güvenliğini tehdit eden olaylarla bizleri yüz yüze getirebilir. Bu baş başa kalışın pişmanlığı için zamanımız da kalmayabilir. Bazen tanık bazen de mağdur durumunda kendimizi bulabiliriz.

Lütfen kulak veriniz, iyi insanların yaşam hakkı risk altındadır. Toplumsal normlarla yaşayan insanlar, bunalımın eşiğindedir. En önemlisi de bu insanlar kendi kabuklarından başka yaşam alanlarında rahat ve güvende değillerdir. Toplumdan elini eteğini çekmiş, inzivayı yeğlemiş olan bu insanlar sosyal hayatın dinamosu olmazsa sosyal hayat kötülerin hakimiyeti ve manipülasyonu altında tehlikeler barındırır. Toplum çözülür ve dağılır. Kim kime dum duma, Allah korusun, neticesi hortlar.

Düşünün ki anayasada temel haklarımız arasında yerini alan yaşam hakkımız bile ne idüğü belirsiz kimselerce çok rahat elimizden alınabiliyor. Ne idüğü belirsiz kimselerin ise bir boşluğun eseri olduğu aşikardır. Yolunu, yerini, anlamını bulamamışlar gün gelir boşluktan boşluğa savrulur, gemileri yakan ve hayattan beklentisi olmayan mermilere dönüşür. Can alır. Meydanı bu gibilere bırakacak mıyız? Hayır, o zaman devlet tüm kurumlarıyla bu gibilerin nefes alamayacağı bir sosyal hayatı dizayn etmelidir. MEB de çocuklarımızın yerini, anlamını bulduran, onları boşluğa düşürmeyen bireysel yol haritaları ile eğitim sahasını yeniden yapılandırmalıdır.

Bizi bulmaz, diye bir kanaatiniz olmasın. Her Türk vatandaşı bir gün gelir bu olayların içinde kendini buluverir. Onun içindir ki iyiyi teşvik, kötüyü tasfiye hayat felsefemiz olmalı. Kötü ve kötülük, toplumda filizlenmemeli, nefes dahi alamamalı.

Bundan dolayıdır ki herkes, başta MEB olmak üzere üzerine düşen görev ya da vazife ne ise bunun icabını yerine getirme derdi ve kaygısı içinde bulunmalıdır.

Şöyle ki;

MEB, yeni çıkacak müfredatının merkezine iyi insan yetiştirmeyi koydu.

İyi insan yetiştirme, aslında yukarıdaki neticelerin hasıl olmaması için önemli bir gaye... Yabana atılamaz, burun kıvrılamaz. Tabii sınavı merkeze alan bir sistemle paralel yürümesi imkansız... Ayrıca belirtme ihtiyacı duyuyorum bunu.

İyi insan yetiştirmeyi merkezine alan bir yapılandırma ve şekillendirme ile tüm paydaşların buna sahip çıkması malum hedefi taçlandırdığı gibi yükümlülüklerin üstlenilmesi yolunu da açar.

Bakınız, bir insan namaz esnasında arkasından bıçaklanıyor.

Biz su içene yılan dokunmaz diyerek büyüdük. Büyüklerimizin bu sözünü önemsedik ve ciddiye aldık.

Nasıl oldu da bırakın suyu, bir insan ibadet sırasında katledilebiliyor? Demek ki değerleri önemseyiş ve ciddiye alış kaybolmuş.

Kilisede ibadet sürerken bir insanımızın öldürülmesi de bu bağlamda değerlendirilebilir. Yine arkadan geliyorlar. Arkadan ateş ederek insanımızı katlediyorlar.

Dini değerlere saygı kalmamış, arkadan gelerek insanları sırtlarından hançerleme ya da vurma güven sarsıcı olduğu kadar toplumsal paranoyayı da tetiklemez mi?  Taksici abinin öldürülme şekli de insanın tüylerini diken diken ettiği gibi insanda her daim arkamızı kollayarak yaşamamız gerektiği hissini doğurmuyor mu? Sizce bu yaşam herkes için psikolojik yük değil mi?

Toplumsal güven duygusu, sosyal hayat açısından çok mühimdir. İnsanlar iyi olurlarsa ve birbirlerinden eminseler bu duygu oluşur. Yoksa sittinsene uğraşsanız faydasız...

Güven ve emin olma duygusunun oluşması için neler yapılabileceği üzerinde MEB camiasının durması icap etmez mi? Burada öne çıkması ve kolları sıvaması beklenen değil mi?

Taksici abinin insanlık namına soğukta üşümesin diye taksisine aldığı bir caninin, planlayıp tasarlayarak işlediği cinayet sarsmadı mı insanları? Akabinde o caninin, yaralı vaziyetteki taksici abinin yanına varıp bazı insanlara güvenmeyeceksin sözlerini kulağına fısıldaması ve kendine güven duya duya sakince taksiciyi gasp etmesi, bunları nasıl değerlendiriyoruz acaba?

Bakınız, toplumda inanılmaz seviyelere gelen bir değer çekilmesi söz konusu...  Değerleri minimize olan ya da hiç olmayan bir toplumun içinde cani ruhlular at koşturur. İyilik yerini kötülüğe bırakır. Olan iyi insanlara olur. İyi insanları koruyacak, düşünecek ve bu bağlamda sorumluluk duygusuyla topyekun adımlar atacak olan devlet teşkilatıdır. Ve en başta da MEB gelir. Çünkü herkes MEB tedrisatından geçer. O tedrisatı görmeyen yoktur. Artık vakit kaybedemeyiz. Ciddiye almalı ve önemsemeliyiz.

Çocuklarımıza saygıyı, doğruluğu, ahlakı, dürüstlüğü, 1 insanı öldürmenin tüm insanlığı öldürmüş gibi olunabileceğini toplumsal yaşamdan ve büyüklerden kopuk olmadan, onlarla uyumlu bir biçimde çelişkisiz ve yaşam örnekleriyle birlikte pratik bağlamda öğretmeden iyi insan yetiştiremeyiz.

Düz yolda insanların birbirini öldürdüğü ve bunun da normalleştiği bir ortama mahkum düşeriz.

SON PİŞMANLIK FAYDA ETMEZ...

İYİ İNSAN YETİŞTİRMEYE BAŞLAYALIM O ZAMAN...

Saygılarımla...

Yusuf Yahya

 

 

DİĞER YAZILARI Bir Canın Ardından  01-01-1970 03:00 Ruh Üfle! Of, Püf Deme! 01-01-1970 03:00 Kazuistik Müfredat mı? 01-01-1970 03:00 Yılan Hikayesi 01-01-1970 03:00 Öğrencinin ''Kendimi Öğrenmiyorum!'' Haykırışı 01-01-1970 03:00 Belediyeler Eğitimin Merkezinde Olsun! 01-01-1970 03:00 Sosyal Etkinlikler Karneye Girdi - Çıktı! 01-01-1970 03:00 Öğretmeni Güçlendirmek 01-01-1970 03:00 Müdür ve Öğretmenlerin Yetkisi Az, Sorumlulukları Fazla... 01-01-1970 03:00 MEB Yönetici Atama: Ne Varsa Eskilerde Var... 01-01-1970 03:00 Okullarda İş Günü 200 Gün Olacakmış. Eğitimde Asıl Mesele Nicelik mi, Nitelik mi? 01-01-1970 03:00 Yusuf Tekin, çocukları okulda daha fazla tutmakla övünüyor! 01-01-1970 03:00 Yorgun Savaşçılar 01-01-1970 03:00 Müfredat Revizyonu Üzerine 01-01-1970 03:00 Öğretmenler Kara Kara Düşünüyor! 01-01-1970 03:00 Okul Bazlı Performans Değerlendirme, Ama Nasıl? 01-01-1970 03:00 Herkes Bir Hava iken Netice Berhava 01-01-1970 03:00 Sil Baştan: Büyük Eğitim Devrimi 01-01-1970 03:00 Yusuf Tekin'in hızından nasiplenemeyen konular 01-01-1970 03:00 Değişiklerle Değişmeyen Bakanlık 01-01-1970 03:00 Mülakat 01-01-1970 03:00 Yeni Ders Yılı Başlarken… 01-01-1970 03:00 2 Yıllık Esaret: Toplu Sözleşme 01-01-1970 03:00 Siyah Beyaz Bir Eğitim Hikayesi 01-01-1970 03:00 Yeni DYK ile Toplu Sözleşmeye Dair Çıkarımlar 01-01-1970 03:00 Toplu Sözleşmede Hayali Bir Enstantane 01-01-1970 03:00 Memur Memnun Değil 01-01-1970 03:00 Güçlü Öğretmen Güçlü Türkiye  01-01-1970 03:00 Çocuklara değer aşılamanın en güzel yolu büyüklerin örnekliğidir 01-01-1970 03:00 Ziya Selçuk’tan Yusuf Tekin’e... 01-01-1970 03:00 Ali Yalçın’ın ihanet mi edelim sözleri ve memurların durumu 01-01-1970 03:00 Öğretmen Maaşını Yuvarlarsak 30 Bin TL 01-01-1970 03:00 Bu Okul Halleri, Hal Değil Artık! 01-01-1970 03:00 Dağlanan Yüreklerimize Terapi: Kafamızı Dağıtmak 01-01-1970 03:00 Milli Eğitim Müdürü ve Öğretmeni Koruma Kanunu 01-01-1970 03:00 Yetenek Tozu: Piyano Çalan Motokurye 01-01-1970 03:00 Boydan Boya Darboğaz Bir Eğitim Sistemi 01-01-1970 03:00 Kepçe Kepçe Müjde, Kaşık Kaşık Zam Oranı 01-01-1970 03:00 Yaz-Kış Kurs, Yaz-Kış Kurs 01-01-1970 03:00 Mersin Olayının Düşündürdükleri... 01-01-1970 03:00 Uzmanlık Sınavı, Öğretmeni Küçümsedi 01-01-1970 03:00 Uzmanlık Sınavı Öncesi Serenat 01-01-1970 03:00 Mahmut Özer'i Görünce Ziya Hoca'yı Anladı 01-01-1970 03:00 Sayı Kasan Sendikaların Armağanı: 19 Kasım 2022 01-01-1970 03:00 Ey Eğitim Sendikaları, Birleşin! 01-01-1970 03:00 Elimizin Altındaki Anayasa ile Yasalar 01-01-1970 03:00 14 Ekim İş Bırakma Terazisi: Sendikal Ağırlık Yapın! 01-01-1970 03:00 ''Müdür Görev Süresi 12 Yıl Olsun!'' Serenatı 01-01-1970 03:00 1 Ekim Uzmanlık ve Başöğretmenlik Beklenti Günü 01-01-1970 03:00 Bursluluk Sınavına Giremeyen Tek Maaşlı Öğretmen Çocukları  01-01-1970 03:00 Efendiler, Öğretmenlerin Dayanacak Gücü Kalmadı 01-01-1970 03:00 Üçü Bir arada: Müdür Odası, Özel Tuvalet, Değerler Odası 01-01-1970 03:00 Öğretmen kalabilmek... 01-01-1970 03:00 Etkisiz sendikalardan büyük bir istifa dalgası gelebilir 01-01-1970 03:00 Öğretmenlerin canına okumayın, can kulağı ile dinleyin! 01-01-1970 03:00 Siyasi emeller uğruna bu kesimlere prim vermeyin! 01-01-1970 03:00 Nagehan Alçı Yine Sahnede... 01-01-1970 03:00 Sınavı Kaldırın, Öğretmeni Bu Cendereden Kurtarın 01-01-1970 03:00 Önce Uzman Öğrencilik Sonra Uzman Öğretmenlik 01-01-1970 03:00 3 Vakte Kadar Uzmanlık ve Başöğretmenlik Sınavları İptal 01-01-1970 03:00 Çöp Adam 01-01-1970 03:00 Uzmanlık ve Başöğretmenlik Süreci: Sendikalar, Profesörler, Diğerleri 01-01-1970 03:00 Enes Kara’nın Ardından… 01-01-1970 03:00 MEB’de Neye ‘Tamam’ Neye ‘Devam’? 01-01-1970 03:00