Karşı Devrimin Anti-Laik Mevzisi: "Eğitim Sistemi"

Aslında her şey, 30 Mart 2012 tarihinde TBMM'de yasalaşan ve eğitimde kökten bir değişikliğe neden olan ve kamuoyunda 4+4+4 olarak bilinen sistemle tersine dönmeye başladı. Eğer "karşı devrim" diye bir şey varsa, yaşadıklarımız tam da onu işaret ediyordu.

Değişiklik bir taraftan eğitimde içeriği bir taraftan da biçimi değiştiriyordu.
Biçim, çok bilindik "8 yıllık kesintisiz eğitimi" ortadan ikiye bölüyor ve 5 yıllık ilkokul sürecini 4'e indiriyor, 3 yıllık ortaokul sürecini de 4'e çıkartıyordu. Kıyametin koptuğu yer de tam burasıydı: 28 Şubat sürecinde kapatılmış olan "İmam Hatip Ortaokulları" yeniden açılıyor ve Türkiye'deki ortaokullar "İmam Hatip olanlar ve olmayanlar" olarak ikiye bölünüyordu. Bu tam bir yarılmaydı: Çünkü biçim içeriği de belirliyordu!

Biçimsel değişiklik ders programlarına da yansımıştı; seçmeli ders adı altında "inanç öğretisi" dayatması gerçekleşmişti ki bu "halkın inancı değil, iktidarın inancı" olarak karşımıza çıkacaktı. Kaldı ki adı "seçmeli" olan dersler okul idarelerince "zorunlu" hale getiriliyordu. İktidarın yaptığı bir "din öğretimi" değil açıkça bir "öğreti"ydi...

Böylelikle "imam hatip olmayan" okullarda da bir inanç dayatmasının önü açılmış oluyordu. İktidarın eğitim sistemine müdahalesi bununla da bitmedi: Ortaokulların içine "imam hatip sınıfları" açarak karmaşa derinleştirildi; ötekileştirme dayatmasındaki cesaretleri bir meydan okumaya dönüştü.
4'lük eğitim sisteminin bir diğer düzenlemesi "lise" dönemiyle ilgiliydi. "12 Yıllık Kesintili ve Zorunlu Eğitim"  görünüşte "lise" eğitimini de zorunlu hale getirmişti. Görünüşte diyoruz çünkü; somut bir okul ortamında olmasa da "açık" olarak lisede okuyacak yüz binlerce öğrenci öngörülüyordu.

Tipik bir "okulsuzlaşma" ve göstermelik eğitim sisteminin temelleri böylece atıldı. Bunun iki amacı vardı; birincisi, kız çocuklarını okula göndermek istemeyenlere kapı "açık" bırakılmıştı. İkincisi, maddi yetersizlikler nedeniyle okuyamayacak olan yoksul halk çocukları hem çalışıp hem de "açık lisede" okuyabileceklerdi. Demek ki hem cinsiyetçi ve hem de emek sömürüsü anlamına gelebilecek yeni bir "açılım" ile karşı karşıyaydık.

Biçim, içerik, cinsiyetçilik ve emek sömürüsü... AKP'nin eğitim politikaları birbirini besleyen bu bölümlerin ürünüydü.

Hiç kuşkusuz iktidar ve kadroları, bir anlayış için on yıllar öncesinde "eğitilmiş", hedefleri belirlenmiş ve yolları açılmış kadrolardı. Bir anlayış, bir siyaset kendisini geleceğe hazırlamıştı...

Bugün eğitim sistemi, iktidara seçmen ve oy devşirecek bir aygıta dönüşmüştür: Aygıt, uygulanan politikalara "rıza" gösterecek yeni kitleler üretmektedir.

Eğitimin İşlevi
Eğitim sistemini ele geçirmek yoluyla bir iktidar kurmak ya da kurulu iktidarı eğitim sistemini ele geçirme yoluyla güçlendirmek, demokrasinin ve eğitim sisteminin bir araca dönüşmesini resmeden güncel politik bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır.

Devrimci-ilerici ideolojileri olan örgütler, kendilerine eğer, uzun erimli stratejik planlar yapabilmiş ve uygulayabilmiş olsalardı, bugün karşı devrimin korkunç ilerleyişini değil, eşitlik ve özgürlük mücadelesinin geri dönülemez başarısını konuşuyor olacaktır.

Eğitim sistemleri hiç kuşkusuz, yalnızca iktidar olduğunuzda ele alacağınız bir konu değildir. Tam tersine eğitim, iktidar olmak için kullanılacak çok önemli bir araçtır. Doğal olarak aşağıdan yukarıya ya da halktan devlete doğru örgütlenmenin en önemli unsurlarından biri, eğitim yoluyla yeni kadrolar yaratmak ve kendinizi yeniden üretmektir.

Böylelikle sisteme içkin ama sisteme karşıt olan bir örgütlenme gerçekleştirilebilir. Kaldı ki anti-laik cephenin yaptığı tam da budur. Sistemin olanaklarından yararlanarak -ya da demokrasinin nimetlerinden yararlanarak- onu çökertmenin yolları bulunmuştur: Özünde iktidar için mücadele eden bu anlayış, iktidardan yararlanarak yükselmektedir...

Bu sonuç, eşitlik ve özgürlük mücadelesi verenler için önemli bir ders olarak karşımızda durmaktadır. Eğitim, yalnızca iktidara gelince ele alınacak bir konu değildir, tam tersine eğitim, iktidara gelmenin bir yolu olarak bizi beklemektedir...

Önder YILMAZ
Eğitimiş Genel Eğitim Sekreteri
15.05.2016