Boğaziçi Üniver-sitesi’nde pazar günü geleceğin lider adayı öğrencilerle bir araya geldik.

Kariyer Kulübü’nün öncülüğünde, 40’ı aşkın üniversiteden gelen lider adaylarıyla geleceği konuştuk.

Benden önce de hayatın içinden pek çok yöneticiyle uzun uzadıya söyleşiler yapmışlar.

Gençlerin böyle organizasyonlarla kendilerini geleceğe hazırlamaları çok önemli.

Müthiş deneyim kazanıyorlar.

Sadece, yönetenleri tanımakla kalmıyor, taşın altına ellerini de koyuyorlar...

Yaşıtları keyif yaparken, onlar salonlara kapanıp, geleceği sorguluyorlar...

Üniversitelerde her çeşit öğrenci var.

Dünya batsa umurunda olmayanlar çoğunlukta. Ama çok az da olsa öyle bir kesim var ki işte onlar, gelecek için umutlu olmamıza yetiyor da artıyor...

Gelelim Boğaziçi’ndeki lider adaylarına:

Suskundular, kendilerine güvenleri hem vardı hem yoktu, fazlasıyla önyargılıydılar, iddialılardı ama daha çok yol kat etmeleri gerekiyor. Çünkü hayat hiç de üniversiteden göründüğü kadar kolay değil!..

Ve şu çok önemli, sadece siyasette değil, eğitimden spora, bilimden ekonomiye, tarımdan teknolojiye, dünyada ben de varım diyen liderler yetiştirmeden geleceğe damga vuramayız!..

Keşke bu konulara çok daha fazla kafa yorulsa!..

Suskun üniversiteler?

Üniversitelerin çok farklı misyonları var.

Örneğin bilim insanı yetiştirmek, bölgenin ve ülkenin kalkınmasına katkıda bulunmak ya da meslek adamı yetiştirmek gibi. 

Peki bu misyonlarının ne kadarını yerine getiriyorlar?..

Hadi onlardan vazgeçtik, YÖK ne yapıyor?

YÖK’ün kuruluş amaçlarından biri de planlama yapmak.

Ülkenin ihtiyaçları ile gençlerin isteklerini dikkate alarak doğru kararlar almak.

İnsan gücü planlamasına ve bilim politikasına yön vermek.

Ama gelinen noktaya baktığımızda aldığı kararların, akıl ve bilim süzgecinden geçtiğini söylemek, fazlasıyla abartılı olur.

Hemen her alanda on binlerce istihdam fazlası gencimiz var. 

Demek ki, istihdam planlaması konusunda çok başarı olamadılar.

Dünyanın en iyi 100 üniversitesi arasına hiç giremedik. 

İlk 500’e bazen birkaç üniversitemiz giriyor. 

Hepsi o kadar. 

Yani bilimsel üretkenlik konusunda da çok yol kat etmiş sayılmayız.

Bulundukları bölge ya da ülkemizin kalkınması konusundaki paylarına gelince, yarattıkları katma değerin bilim ve teknoloji alanında olduğunu söylemek zor. 

Sevinenler sadece esnaf ve ev sahipleri...

İşte bu yüzden yükseköğretimdeki yapılanma modelimiz sil baştan yeniden ele alınmalıdır...

Bazı politikacıların ve YÖK başkanlarının dediği gibi, üniversiteler, meslek adamı yetiştirme kurumu değilse, peki nedir? 

Onu da açıklarlarsa seviniriz.

Bu arada fen ve edebiyat fakülteleri gibi yüz binlerce öğrenci alan ve mezun veren yükseköğretim kurumlarına, yeni iş alanları yaratmak zorundayız, yoksa yarın tümünün kapısına kilit vurmak zorunda kalabiliriz ki bu da bilime veda anlamına gelir.

Siyaset keşke biraz da bu konuya kafa yorsa ama nerdeeee?...

Özetin özeti: Bilim toplumu olmadan ve hemen her alanda liderler yetiştirmeden kalkınmamız mümkün değil. Ama maalesef bu durum hiçApple-tab-span" style="white-space:pre"> ama hiç kimsenin umurunda değil!..

Milliyet