Türkiye'de öğretmenlik, öteden beri kadınlar için en fazla istenilen bir meslektir. Hem kırsal alanda hem de hem de kentte kadınlar için istenilir bir mesleklerin başında, öğretmenlik mesleği gelmektedir.

2011/2012 öğretim yılında okul öncesi eğitimde çalışan 55.883 öğretmenin %94,7’si  (52.929), ilköğretimde çalışan 515.852 öğretmenin %53,7’si (276.998), ortaöğretimde çalışan 235.öğretmenin ise %43’ü (101.661) kadından oluşmaktadır. Bu oran kadın öğretmenlerin eğitim açısından sorunlarının ele alınmasını gerektirmektedir.
 
Özellikle, ilçelerde/ köylerde çalışan kadın öğretmenlerimizin konut sorunu başta gelmektedir. Lojmanın yeterli olmaması, kadın öğretmen için olumsuzlukları da beraberinde getirmektedir. Yine, sosyal ilişkileri, sürekli çevrenin denetimi altında olması, kadın öğretmenlerimizi olumsuz etkilemektedir.
 
Diğer taraftan, hamilelik, doğum izni gibi nedenlerce, okul yöneticilerinin öğretmenlere ilişkin algıları negatif olabilmektedir.
 
Meslekte bir üst statüye geçme bir ölçüde, motivasyon kaynağı olabilir. Ancak, ülkemizde her yönetim alanında olduğu gibi, eğitim yönetimi alanlarında erkek egemenliği hüküm sürmektedir. Orta dereceli okullarda yapılan bir çalışmaya göre; kadınların yöneticiler grubunun sadece %7.48’ini oluşturduğu ve bunların da tümünün merkez örgütünde görevli olduğu saptanmıştır.
Kadın öğretmenler, toplumun diğer kesimlerdeki kadınlar gibi annelik ve iyi eş olma rollerini benimsemekte, bu geleneksel rollerini, kamusal alandaki rollerden daha öncelikli görmekte, yönetici olmayı değil, öğretmen olmayı kendilerine daha fazla yakıştırmaktadırlar.
 
Ev içi sorumluklarda kuşatılmışlık, kadın öğretmende okuyup kendini geliştirecek zaman bırakmamakta, mesleğini sıradan etkileri dışına taşıyabilecek hizmetçi eğitim programlarına, konferanslara, araştırma geliştirme projelerine ya da sendikal örgütlenme etkinliklerine mesafeli duruşları gibi sorunlar yaşanmaktadır.