Uzunca bir aradan sonra bir yazı yazayım dedim ama kazanın doğurduğuna inananlar yüzünden hayatımız zehir olmuş.

Nasrettin Hoca’nın fıkrasını okumuşsunuzdur.

Nasrettin Hoca bir gün komşusundan büyük bir kazan almış.  Komşusu kazanı istediğinde Nasrettin Hoca içine küçük bir tencere koymuş. Komşusuna:

- Senin kazan doğurdu demiş. Adam sevinçten ne yapacağını şaşırmış.

Nasrettin hoca bir gün kazanı tekrar almış. Adam kazanı sorduğunda Hoca;

- Senin kazan öldü, demiş.

- Hocam ne diyorsunuz. Kazanın canı var mı? Kazan hiç ölür mü, diye sorunca adam, Hoca:

-Kazanın doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne niye inanmıyorsun? diye yapıştırmış cevabı.

Kazanın doğurduğuna inananlar;

Açlık ve sefaletle yaşayanlar ekmek alacak para bulamazken oy verdiği kişilerin büyük bir şatafat ve lüks içinde yaşadığına hiç inanmadı,

Ataması yapılmayan öğretmen intiharlarına “gösterişçi intihar eylemi” benzetmesi yapanlar, ölenin ailesini, sevenlerini yasa boğan ölümde sorumlulukları olduğuna hiç inanmadı,

12-13 yaşında başarısız olduğunu için intihar eden öğrencinin ölümünde de sorumlukları olduğuna hiç inanmadı,

Özgürlük adı altında desteklenen uygulamaların birçoğunun eğitimi dinselleştirmek olduğuna bir türlü inanmadı,

Eğitimin parasız olduğuna inanıp yakınındaki okula kayıt yaptırabilmek için cebinden çıkan paranın eğitimin parasız olmadığı gerçeğine hiç inanmadı,

Kendi çıkarı için yandaş sendikaya üye olup, sadaka zammına veryansın edenler bu zammın bu kadar az olmasında kendi imzalarının da olduğuna hiç inanmadı,

Çocuklarınızı İmam Hatiplere yazdırın oradaki eğitim daha iyi diyenlerin çocuklarının yurt dışında en iyi okullarda okuduklarına bir türlü inanmadı,

Öğretmenin sıralı şekilde itibarsızlaştırılmasının temelinde dindar ve kindar nesil yetiştirme amacı olduğuna hiç inanmadı,

Dinsel eğitimden geçen çocukların ileride kendilerine her söyleneni yapacak, her söylenene biat edecek nesil olacağı gerçeğine de inanmadı,

Mezun olan öğrencinin sınavda başarılı olmasına rağmen işe alınmamasının nedeninin, eş, dost ve akrabaların torpille ve sınavsız şekilde işe yerleştirilmeleri gerçeğine hiç inanmadı,

Diyanetin babanın öz kızına şehvet duyabilir fetvasına karşı tepki gösterenleri dine karşılar diye nitelendirip saldırıyorsun ya gerçek İslam’ın  Kuran’dan öğrenilmesi gerektiğine hiç inanmadı,

Kadını ikinci, üçüncü sınıf vatandaş görüp hunharca katledenleri saygın tutum indirimi yapıp kısa bir süre yattıktan sonra geri çıkacak olmasının, kadın cinayetlerinin abartıldığını söyleyen politikacıların çok yanlış tercih olduğuna hiç inanmadı,

Kanser hastası olup sigara içenlerin ilaçlarının ücretsiz karşılanmayacağının yaşama hakkı ihlali olduğunun gerçeğine hiç varmadı, sosyal devlet ilkesinin çöktüğüne hiç inanmadı,

Liyakatsız kişilerin sırf yandaşlık kriterine göre kamu kurumlarının başına getirilmesinin devletin temellerine konulmuş bir bomba olduğuna hiç inanmadı,

Her fırsatta 3 çocuk talebinde bulunanların, kamuda çalışan eşleri bir araya getirmek için hiç çaba göstermediğini, aksine ayırmak için elinden geleni yaptığına hiç inanmadı,

Eğitim kalitesinin gün geçtikçe düştüğüne, okuma yazma bilmeyen öğrencinin bile mezun edilmesinin doğru olmadığına hiç inanmadı,  
 
Çocukların çok erken yaşta okula başlamasının travmalara yol açacağı gerçeğine karşı sus pus olanların, toplumsal bir travma ile karşı karşıya olduğu gerçeğine hiç inanmadı,  

Gerçek din ve vicdan hürriyetinin teminatının laiklik olduğu gerçeğini yaşanan tüm olumsuz olaylara rağmen hiç inanmadı,

Yaşanan acıların, şehitlerimizin, tecavüz edilen çocuklarımızın, öldürülen kadınlarımızın, içeri tıkılan gazetecilerimizin, ötekileştirilen halkımızın, çözüm süreci ile şımartılanların, paralı eğitim, paralı sağlığın, can güvenliğinin, yaşama hakkının, çocuk ölümlerinin, yoksulluğun, fakirliğin ve daha sayamadığımız bir sürü olayın sebebinin kendisi olduğuna hiç mi hiç inanmadı,

Velhasıl listeyi sayfalarca dolusu uzatmak mümkün ama bunlara da inanmadı Kazanın doğurduğuna inananlar;

Kazanın öldüğüne inananlar işiniz zor be kardeşim. Kolay gelsin… 

Emrah Mutluer