Eskiden zeytin taneleri toplanır, ezilerek harç yapılırdı. Keselere konulan bu harcı kadınlar ve kızlar sıcak su katarak teknelerde ayaklarıyla sıkarlardı. Tortu, su ve yağ kazana akardı.

Toplumları, her alanda iyi yetişmiş nitelikli beyinleri değiştirir, geliştirir ve kalkındırır. Onlar, kazanın yüzündeki zeytinyağıdır. Yağı aldığınızda geriye acı su ve tortu kalır. Yoksul ülkelerin kıt kaynaklarıyla yetiştirdiği seçkin beyinlerin yurtdışına gidişine beyin göçü demişler. Bu gidişler çoğunlukla emperyalist ülkelere olur ve bu bir emperyalist sömürüdür aslında.

Yoksul ülkelerde oluşturulan ya da oluşan iç koşullar sonucu maddi sermayenin yanısıra en değerli sermaye olan en nitelikli insan gücü de emperyalist ülkelere doğru akar. Bu ülkeler en büyük zenginliği sıfır maliyetle elde ederler. Her şeye rağmen ailelerin, eğitimcilerin ve eğitim sisteminin özveriyle, yoksul halkın kaynaklarıyla yetiştirdiği en değerli ürünleri başka sofraları zenginleştirir. Bu durum yıllardır böyle olagelmiş, herkes durumdan rahatsızlık ifade etmiş fakat gerekli önlemler alınmadığı için sürmektedir.

Atatürk döneminde yurt dışından gelen bilim insanları ve ülkemizden gönderilip eğitilip gelen ülke çocukları incelenirse sorunun çözümüne katkı yapabilir. Eğitim pahalı bir yatırımken, o pahalı yatırımın en değerli ürünlerini, en değerli ulusal sermayelerini elinde tutamayan ülkeler kalkınabilirler mi? İyi yetişmiş, yüksek nitelikli beyinler, beklentilerini karşılamayan standartlarla elde tutulamazlar çünkü çok daha yüksek standartlarla onları çağıranlar var.

Liyakatın esas alınmadığı, evrensel standartlara yakın sosyal, kültürel, siyasal ve ekonomik koşulların oluşturulmadığı ortamlarda mutlu olamayacağını düşünen beyinler kalmazlar. Hele ki ulusal bilinçten yoksunlarsa. Sorun belli, sorunun çözümü belli. Bizi biz yapan tercihlerimizdir.

Ramazan YILMAZ
guncelegitim.com