Eğitim emekçilerinin baş etmek zorunda kaldığı sorunlar birçok başlık altında toplanabilir ve çok farklı çözüm önerileri getirilebilir. Ancak, sorunların sorun olduğu konusunda çoğunlukla uzlaşılması gerekir. Çünkü bazı sorunlar bazıları için fırsat olur ki, sahiplenilen fırsatlar sorunu derinleştirir ve kemikleştirirken sorun olararak kabulünü olanaksız kılar.

Eğitim emekçilerinin boğuştuğu sorunlar, bireysel ve toplumsal sonuçlar üreten eğitimin sorunlarına da neden oluşturur.

Eğitim bir bilim dalıdır ve eğitim emekçilerinin çalışmalarında bilimsel yöntem ve teknikleri kullanması beklenir. Bilimsel yöntemin, bilimsel gerçekliklerin ve bilimsel verilerin kullanılması konusunda uzlaşılırsa eğitim emekçilerininin ve eğitimin sorunlarının tanımlanmasında ve çözümünde de uzlaşılacaktır.

Aslında, eğitim emekçilerinin de eğitimin de sorunlarının özünde, eğitimin bir bilim dalı olması gerçeğinin ve bilimsel olması gerekliliğinin işine gelmeyeceğini bilen bir anlayış vardır. Bu anlayış eğitimde ve her alanda kısır döngüler üretir.

 

Eğitim emekçilerinin başlıca sorunları,

1-İşyerlerinden ve işinden kaynaklı sorunlar,
2-Örgütlenmeden ve sendikal örgütlerden kaynaklı sorunlar,
3-Mevzuattan ve sistemden kaynaklı sorunlar
olarak sınıflandırılabilir.

Her başlığın altına onlarca sorun yazılabilir. Bakıldığında, sorun üretmede bu başlıklar arasında neden sonuç ilişkisi olduğu da görülür.

 

1- İşyerlerinden ve işinden kaynaklı sorunlar

Bu sorunlar daha çok yönetici tutum ve davranışlarıyla ilgili sorunlar olmakla birlikte, eğitim emekçileri işyerlerinde, nedenleri farklı olan birçok sorunla baş etmek zorunda kalmaktadır.

Eğitimin olduğu gibi yönetimin de bilim olarak görülmemesi ve eğitim yöneticilerinin yöneticilik formasyonu aranmadan, liyakat önceliksiz belirlenmesi birçok soruna kaynaklık eder. Bu sorunlar, eğitim emekçilerinin memnuniyetini, güdülenmesini ve kurumsal bağlılığını düşürür. Bu sorunların sürekliliği, eğitim emekçilerinin yaşam kalitesini, verimliliğini ve kurumsal başarıyı da düşürür.

Ayrıntılı tanımlanmış görevler, yetkin görevliler, karar süreçlerine en geniş katılım, yönetimden(işverenden) bağımsız bir denetim değerlendirme organı ve sistem içinde,  sistemin ihtiyaçlarına göre, sürekli ve düzenli eğitimler verecek bir eğitim birimi işyeri kaynaklı sorunları en aza indirecektir. Böylece kişisel doyum, bireysel ve kurumsal verimlilik artacaktır.

 

2- Örgütlenmeden ve sendikal örgütlerden kaynaklı sorunlar

Bu başlık altında sayılabilecek sorunların asıl nedeni, eğitim emekçilerinin örgütlenmedeki sendika tercihleri ya da sendikasızlığı tercih etmeleridir.

İLO sözleşmesine aykırı olduğu halde (ki taraf olunan uluslarası sözleşmeler iç hukuk kurallarının üstündedir) 25.06.2001'de 4688 sayılı "grevsiz, toplu sözleşmesiz" sendika yasası, o zaman yönetim ortağı olan bir siyasi yapıyla organik bağı olan sendika tarafından desteklenmiştir. Bu yasayla kamu emekçilerinin değil, işverenin istekleri karşılanmıştır. Bu sendika o süreçteki tutumuyla, emekçilerin seğil, işverenin yanında konumlandığını, siyasete bağımlı sendikaların emekçilerden yana tavır koyamayacağını göstermiştir.
Yine bu süreçte, başka siyasi yapılarla organik bağı nedeniyle, onların isteklerini sendikal mücadelenin bir parçası yapmaya çalışan emek örgütünün, eğitim emekçilerinin ve emekçilerin örgütlü mücadelesini zayıflatarak sorunlara alan açtığı görülmüştür.
12 Eylül 2010 Anayasa değişikliğiyle, yine İLO sözleşmesine aykırı olduğu halde, "toplu sözleşmeli, ancak grevsiz" sendika yasası değişikliği yapılmıştır.

Bu süreçte on yıl gibi bir süre yetkili sendika olan bir başka sendika, toplu sözleşme masasında sürekli emekçilerin değil işverenin yanında konumlanarak siyasete bağımlı sendikacılığın emekçiler için ürettiği sorunları emekçilerin gözüne sokmuştur.

Tüm bunlara karşın eğitim işkolunda yetkili sebdika işverenin yanında konumlanan sendikadır. Daha ilginci, eğitim işkolunda en çok üyeye sahip sendikalar geçmişte ya da bu gün işverenin yanında konumlanan, siyasete bağımlı sendikalardır. Daha da ilginci, eğitim emekçilerinin en ağır sorunları emonomik sorunlarıdır. Kendileriyle birlikte aileleri de adil olmayan bir gelir dağılımıyla,  yoksulluk sınırının çok altında bir ücretle yaşamak zorunda bırakılmışken, onlar işverenin yanında konumlanan sendikaları bırakamamışlardır.
İşveren ya da işveren namzetlerinin yanında konumlanarak ve onlara yaslanarak mücadele yerine işbitiriciliği, promosyon ve salon sendikacılığını seçen sendikalar, liyakatsizliğin ve eğitim emekçilerinin yoksulluk sorununun nedenidirler.

Eğitim emekçilerinin ve emekçilerin yoksulluğu genellikle bir tercihin sonucudur; karar vericilerin emekle sermaye srasındaki tercihinin sonucu. Bu anlaşılabilir, ancak emek örgütlerinin işverenin yanında konumlanması anlaşılamaz. Emekçilerin işverenin yanında konumlanan sendikaları tercih etmesi hiç anlaşılamaz; çünkü sorunu üreten budur.

Bu sorunun çözümü, ILO sözleşmesine uygun bir sendika yasası, emek ve sınıf bilinciyle sendikacılık yapan sendikalar ve eğitim emekçilerinin bu sendikalarda örgütlenmesiyle mümkündür.

Eğitim emekçilerinin, siyasetten bağımsız, emekten ve bilimsellikten yana emek örgütlerinde örgütlenmeleri, o emek örgütlerinin doğru zeminlerdeki mücadelelerine  etkin katılımları hem kendi sorunlarının hem de eğitimin sorunlarının çözümünde belirleyici olacaktır.

 

3- Mevzuattan ve sistemden kaynaklı sorunlar

Eğitim emekçilerinin bağlı olduğu mevzuatın çok sık değişmesi, dağınık ve karmaşık olması, mevzuata ilişkin karar süreçlerine emek örgütlerinin katılımının sağlanmaması sorunlar üretmektedir.

Sistemin, bilim insanlarınca sistem bütünlüğü içinde, bireyleri ilgi ve yetenek alanlarına göre en üst düzeyde geliştirecek ve verimli kılacak biçimde düzenlenmemiş olması eğitim emekçilerinin işini güçleştiren bir sorundur.

Sistemin, ihtiyaç duyguğu alanlarda, eğitim emekçilerine gelişme olanakları sunarak liyakata dayalı seçimlerle sistem içinde değerlendirmeyişi de başka bir sorun nedenidir.

Sorun birse çözüm birden çoktur.
Aslolan, sorunu kabul etmek, doğru tanımlamak ve çözüm aramaktır.

Ramazan Yılmaz