Eğitim Hikaye... (Mehmet VURAL)

Arşiv Yazılar

31-08-2015 07:55

EĞİTİM HİKAYE...

 

Eğitimi mi konuşuyoruz, tamam konuşalım..

Lakin önce muhataplarımızı tanımak ve bizleri nereye götürmek istediklerini bilmek zorundayız.. Kafası çok aklı az kalabalıklar yaratmaksa niyetleri, özgürlüklerimizi ellerimizden almak ve geleceğimizle oynamaksa, kusura bakmasınlar ama, onlara itiraz etmek zorundayız.

Bıraksınlar, sistem kötüymüş-mötüymüş ayaklarını.. Sistemle kimin, hangi derdinin olduğu hepimizin malumu.. Evet doğrudur, bu ülkede bütün sistemleri çürüten bir sürü neden var ve evvela onları ortadan kaldırmak gerekiyor. Lakin, problemin kendisi, o problemi asla çözemez..

Katıldığı yarışma programında kendisine sorulan soruyu cevaplayamayan zavallı kızcağızı niçin parçaladıkları malum. Üstelik yarışma heyecanı diye bir şey var, hem kaldı ki, o meydanda herkesin, her an dili tutulabilir.

Cehalet mi diyorsunuz, sistem mi kötü, öyleyse buyurunuz; sistemleri neler çürütüyor, şöyle kenarından da olsa bir bakmaya çalışalım. Verilebilecek binlerce örnekten sadeci birisidir anlatacaklarımız.. Sorulan soruya cevap verememekten değil, kitlesel bir akıl tutulmasından bahsedeceğiz.

Aylar önce bir kanaat önderi çıktı ve dedi ki; “Kanuni Sultan Süleyman kırk altı yıllık saltanatı boyunca sadece bir buçuk yıl sarayda kalmıştır!..”

Belli ki, sözün sahibinin sayılarla arası pek hoş değil..

Hani bilirsiniz, padişah, karşısına getirilen suçluya, “Vurun şuna yüz sopa!” demiş.

Korkudan tir-tir titreyen adam; “Padişahım!” demiş. “Siz, ya sayı saymasını bilmiyorsunuz ya da hiç sopa yememişsiniz!”

Kanaat önderi o sözü söyledikten sonra, milyonlarca insan “Muhteşem Süleyman” adlı diziyi bir daha izlemedi. O büyük kitlenin yüz binlercesi üniversite mezunuydu oysa. Belki yüzlercesi tarih lisansına sahipti. Amma velâkin hiç birisi sorgulamadı, “böyle bir şey mümkün olabilir mi?” demedi ve her birisi, “o dizi izlenmeyecek, izleme!” emrine sessizce itaat etti.. Birkaç internet geyiği dışında, basın da meselenin üzerine gitmedi.. Kimse tashih etmedi, kimse özür dilemedi..

Oysa o kanaat önderinin ağzından çıkanlar, ne tarihsel gerçeklere uyuyordu, ne akla, ne de izana.. İktisaden de mümkün değildi, politik olarak da.. Bir insanın neredeyse aralıksız kırk dört yıl at sırtında cepheden cepheye koşması, olacak iş miydi? Kaldı ki hiçbir ordu, sadece insan gücüne dayalı bir savaşı, o günün şartlarında o kadar yıl sürdüremezdi..

O topluluk içerisinden herhangi birisine, “erenler bu ne iş?” diye sorarsanız, alacağınız muhtemel cevap, “Sen, .....efendi hazretlerinden daha mı iyi biliyorsun?” olacaktır..

Çok sıradan bir tarih araştırması yaparak bile, Sultan Süleyman’ın ne kadar süre savaştığını, İstanbul’da kaç yıl kaldığını öğrenebilirdiniz oysa. İnternetin çöplüğü bile size o bilgiyi sunabilirdi, o derece yani..

Peki ama, milyonlarca insan nasıl inanmıştı böyle bir yalana? İçlerinden birisi bile, basit bir mantık yürütemedi mi? Böyle bir yanılsama, kitlesel akıl tutulması, bütün bir Anadolu medeniyetlerinin üzerinde oturan bizim gibi modern bir toplum için normal miydi?

Anadolu’da en az dört bin yıldır özgür düşünce tartışılıyor.. Senatolarında, meclis salonlarında, kütüphanelerinde yükselen münazaraları, isterseniz eğer bugün bile duyabilir, Asos’un yamaçlarında oturup Aristo’yu, Efes’in mermer aydınlığında Heraklitos’u, Miletos’un doğal güzellikleri içerisinde Thales’i dinleyebilirsiniz..

Sahi, bizi nereye götürüyorlar böyle?

Birkaç ay öncesiydi.. Sanırım aynı gurubun televizyonu.. Boşanmaları konu edinen bir dizi, öylesine bakıyorum.. Duruşma hâkimi salondakilere ders vermeye başlıyor.. Nereden icap etti belli değil.. “Sevgili Can dostlarım!” diye başlıyor. “Bu vatan öyle kolay kazanılmadı.. Çanakkale’yi geçmek için tam kırk iki milyon insan getirdiler, gemileriyle, toplarıyla, tüfekleriyle…”

Duyduklarıma inanamadım ve daha dikkatle dinlemeye başladım.. Sonrasında tam üç kez daha aynı cümle tekrarlandı.. Düşmanlar Çanakkale’yi geçmek için tam kırk iki milyon insan getirmişlermiş.. Peki ama neyle, nasıl? Gemilerle gelmemişler miydi? Bir gemi kaç insan getirebilirdi ki, kaç gemi getirmişti onca insanı?

Tamam, insan hata yapabilir.. Senaryoyu yazan hata yapmıştır diyebilirsiniz. Sorun bu değil.

Lakin oyuncusu, kameramanı, ışıkçısı, montajcısı derken, kısa da olsa bir film yüzlerce insanın emeği ile ortaya çıkmıyor muydu?.. Çoğunluğu üniversite mezunu o insanlardan hiç birisi mi fark edemedi bu cümlenin bir saçmalık olduğunu?.

Hani adamın biri bilge bir kişinin yanına giderek; "Üstadım!" demiş. "Ben bir masal biliyorum.. Ancak bir yerinde yanlışlık var. Neresi olduğunu tam olarak çıkaramıyorum. Anlatırsam, benim için düzeltir misiniz?"

Bilge kişi; "Hadi anlat bakalım!" demiş. Adam başlamış anlatmaya; "Efendim, Musa adında bir evliya varmış. Bu evliya deniz kenarına götürdüğü kızını tam asmak üzereyken, suyun içinden bir deve çıkmış. Adam da kızını asmaktan vazgeçip deveyi asmış."

Bilge kişi önce bir "La Havle" çekmiş, sonra da; "Bak evladım!" demiş. "Ben bunun neresini düzelteyim ki! Bir kere anlattığın şey masal değil kıssa. O bahsettiğin zat evliya değil peygamber. Adı Musa değil İbrahim. Deniz kenarı değil dağ başı. Kızı değil oğlu. Deve değil koç. Denizden çıkmamış gökten inmiş. Asmamış kesmiş..."

Sözün özü şudur, birey olmayı değil de herhangi bir gurubun içinde bulunmayı olumlayan toplumsal yönelişler bütün sistemleri çürütür..

Eğitim bakanlığına itirazımız, tam da bu noktadadır..

Kendilerinden olanların hiçbir kusurunu görmeyip, ötekilere yapmadığını bırakmayan gurupların yarattığı tahribatı hepimiz hemen her gün bir şekilde görüp yaşamaktayız. Konu sadece yağmalanan kamu kaynakları değil elbette, sosyal hayatın hemen her alanında hakları tarumar edilenler, genelde gurup dışı kalanlardır. Bir yanda devlet tarafından yaratılmış çıkar alanları, öte yanda dinsel istismar, ideolojik sapkınlıklar, etnik milliyetçilik, ulusalcılık ve laiklik gibi çeşitli mevziler üzerinden yürütülen çatışmalar, en çok da birey olmaya çalışan mazlum azınlığa zarar veriyor. Neylersiniz ki, gücü eline geçirenin yağmaladığı, toplumu şekillendirmeye ve ötekini sindirmeye çalıştığı korsan bir Ortadoğu ülkesi gibidir Türkiye.

O nedenledir ki, sistem değiştirme ayaklarının her birisi, birer trajikomik hikâyedir.


Mehmet VURAL

DİĞER YAZILARI ''Çocuklar sınav stresi yaşıyor, sınav kalkacak'' denildi. Ama! 01-01-1970 03:00 18 Yıllık Araştırma: 20. Yüzyılın En Büyük Lideri Atatürk (Ümit ZİLELİ) 01-01-1970 03:00 TEOG Sonrası Sisteme Geçerken… 01-01-1970 03:00 Hastalık raporu olan öğretmene soruşturma açılır mı? 01-01-1970 03:00 Destek Eğitim Odası Hakkında Her şey 01-01-1970 03:00 Üç Buçuktan, Dört Kazanım... 01-01-1970 03:00 ABİDE mi? FERİDE mi? 01-01-1970 03:00 Eğitim Kurumlarında Mescit Zorunluluğu Anayasaya Aykırıdır! (Mehmet BALIK) 01-01-1970 03:00 Çocuğunuzun davranışlarını nasıl değiştirirsiniz? (Özgür BOLAT) 01-01-1970 03:00 Deniz Seki 01-01-1970 03:00 Yaz okulları kaldırılsın! (Uğur Altunay) 01-01-1970 03:00 Liselere giriş İçin İçin Uyarılar, Önlemler ve Tavsiyeler 01-01-1970 03:00 Öğretmenlerin Seminer Dönemi İçin Etkili Bir Proje 01-01-1970 03:00 Üstün Yetenekli Çocuğum, Beyaz Kargam 01-01-1970 03:00 Mülakatta Mağduriyetlere Son Verecek Proje 01-01-1970 03:00 Okuduklarını Anlamayan Öğrenciler Neden Artıyor? 01-01-1970 03:00 Sarı Işık Sendromu 01-01-1970 03:00 Bana Bir Masal Anlat Baba 01-01-1970 03:00 Kırmızı Başlıklı Kızın Kaderi 01-01-1970 03:00 Mülakat, Müfredat, Rotasyon, Sözleşme (Talat Yavuz-Eğitim Bir Sen) 01-01-1970 03:00 Suriyeliler Vatanlarına Dönmelidir 01-01-1970 03:00 İzmir'de Sapık Müdür ve Cesur Öğretmen 01-01-1970 03:00 Çocuğun karnesini sosyal medyadan paylaşmak (Serhat YABANCI) 01-01-1970 03:00 Öğretmenlerin Hakkından Gelecek Bir ''Bakan'' Aranıyor (Oğuz Eminoğlu) 01-01-1970 03:00 Karşı Devrimin Anti-Laik Mevzisi: 'Eğitim Sistemi' (Önder Yılmaz yazdı) 01-01-1970 03:00 Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenine Sahip Çıkmalıdır (Özcan ŞAHMAN) 01-01-1970 03:00 9 Başlıkta MEB sınav görevlendirmelerinde aksayan yönler 01-01-1970 03:00 Eğitimde Sınıf, Fetret ve Devri (Önder YILMAZ yazdı) 01-01-1970 03:00 Kazanın Doğurduğuna İnananlar (Emrah Mutluer yazdı) 01-01-1970 03:00 MEB'de Okul Yöneticisi Olmak (Aytaç ÇAPKIN yazdı) 01-01-1970 03:00 MEB'de Branşlara Göre Yöneticilik Durumu 01-01-1970 03:00 Eğitim Ordusu Neden Yerinde Değil (Turgay Polat) 01-01-1970 03:00 Bitişik Eğik Yazı Üzerine 01-01-1970 03:00 Yan Alan Saçmalık, Alan Değişikliği Haktır! 01-01-1970 03:00 MEB'de, müdür yardımcısı görevlendirmeleri nasıl olacak? 01-01-1970 03:00 ​Eğitimli Gençler Cezalandırılıyor mu? (Abbas Güçlü) 01-01-1970 03:00 Devlet Okullarındakiler 'Şişirme Puanlar'a Çözüm Bekliyor 01-01-1970 03:00 Eğitimde neler oluyor? Okulları satan satana! (Abbas Güçlü) 01-01-1970 03:00 Sınavda Hedefe Doğru Emin Adımlar 01-01-1970 03:00 Üniversitelerin misyonu ve geleceğin liderleri? (Abbas Güçlü) 01-01-1970 03:00 Eğitim sistemimiz, A’Dan Z’ye neden değişmelidir (Abbas Güçlü) 01-01-1970 03:00 Uzlaşma Kültüründe Okulların Rolü 01-01-1970 03:00 Cumhuriyet ve Biz 01-01-1970 03:00 Sınav odaklı eğitim sistemimiz 01-01-1970 03:00 MEB yönetici atamada, yeniden atama neden yok? 01-01-1970 03:00 23 Nisan'da Türkiye'de Çocuk Gerçeği (Tuba KAAN) 01-01-1970 03:00 Liselerde sınıf mevcudu 40'ı aşamayacak 01-01-1970 03:00 Devlet okulları üvey evlat mı? ( İlhan Sevin ) 01-01-1970 03:00 Çocuklar Okulda Neden Öğrenemiyor? (Özgür BOLAT) 01-01-1970 03:00 Üniversite Öğrencilerinin Yabancılaşması 01-01-1970 03:00 İyi notlar, küçük kardeşler ve ayak parmakları (Meltem Gürle) 01-01-1970 03:00 Öğretmenlerin feryadı dinmiyor (Metin ÖZYÜREK) 01-01-1970 03:00 MEB Yönetici Görevlendirme Taslak Yönetmeliğinin Değerlendirilmesi 01-01-1970 03:00 Öğretmenlerin norm kadro sorunu 01-01-1970 03:00 Eğitimde 'Doz Aşımı' 01-01-1970 03:00 İlkokulda müdür yardımcısı kadrosuna tepki 01-01-1970 03:00 MEB norm güncellemesini neden mart ayında yapıyor? 01-01-1970 03:00 Televizyonun çocuklar açısından olumsuz yönleri 01-01-1970 03:00 Öğretmenlik işte böyle bir şey!.. (Abbas GÜÇLÜ) 01-01-1970 03:00 Yarıyıl Tatil(i) Mi ? 01-01-1970 03:00 Yeni Moda: Atama Bekleyen Öğretmenleri Küçümsemek 01-01-1970 03:00 Sendika Neden Önemlidir? (Mehmet Alper ÖĞRETİCİ) 01-01-1970 03:00 Kimliksiz Millet 01-01-1970 03:00 Öğretmenler, hangi okullara yönetici olarak atanabilir? 01-01-1970 03:00 Anne Yoksunluğu Ve Eğitim Açısından Sonuçları 01-01-1970 03:00 Rotasyon Sendromu (Mesut Kaymakçı) 01-01-1970 03:00 Velilerin Eğitimdeki Yeri (Abdurrahman Ünal) 01-01-1970 03:00 Kadın Öğretmen Olmak Zor 01-01-1970 03:00 MEB, il içi özür sorununu böyle çözemez 01-01-1970 03:00 Mağdur olmayan var mı? (M. Alper ÖĞRETİCİ) 01-01-1970 03:00 Nasıl Bilirdiniz? 01-01-1970 03:00 Eğitim-Öğretim Sarmalı (Özlem RÜSTEM) 01-01-1970 03:00 Liselerde performans ödevi değerlendirme belirsizliği 01-01-1970 03:00 ″Bitişik Eğik Yazıyla Yazarak″ Neyi Öğretmiyor? / Mahiye MORGÜL 01-01-1970 03:00 Öğretmen neden isyan eder? 01-01-1970 03:00 Ölmeyi Emretmek! ( Ebru Sungar) 01-01-1970 03:00 Öğretmenler üzgünlüğünüz kutlu olsun! 01-01-1970 03:00 Öğretmensiz reform mümkün değil (Abbas Güçlü) 01-01-1970 03:00 Türk Gençliği ve Geleceği Nereye Gidiyor? (Kenan AKDOĞAN) 01-01-1970 03:00 Öğretmeni Emekli Eden Manzara ( Doğan Cüceloğlu ) 01-01-1970 03:00 Öğretmenim canım benim (Yılmaz ÖZDİL) 01-01-1970 03:00