Kader Mi?

Yaşadığımız deprem felaketinde herkes masum, bir tek sorumlu kader mi?

Güzel olanlar bizim, güzel olmayanlar kaderin mi işidir?

Bu asil millet Kurtuluş Savaşı ruhuyla, tek yürek ve tek ses şuuruyla el ele vermeseydi, bu felaketin yaralarını kader mi saracaktı?

Türkiye; askeriyle, polisiyle, itfaiyecisiyle, madencisiyle, sağlıkçısıyla, öğretmeniyle, kurumlarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla, sivil vatandaşıyla akın akın enkazlardan gelen seslerle yek vücut olmak yerine kaderi mi bekleseydi?

Enkaz altında gelen acı çığlıklara, kader mi koştu?

Kar, kış mevsiminde yağmur altında, eksilerde seyreden hava koşullarında depremzedeleri giydirmek, yedirmek ve acılarını paylaşmak için kaderi mi çağıracaktık?

Evet, deprem kaderdir, takdiri ilahidir ancak tedbirsizlik nedir, kader midir?

Çevresindeki enkazlar arasında bir anıt gibi dimdik ayakta kalmayı başaran bina da kader mi?

Bilimi dinlememek, bilim adamlarının birikimlerinden ve öngörülerinden faydalanmamak, kader midir?

İşin ehilleriyle istişare yapmamak, onların planlama, inisiyatif, hızlı organizasyon, yönetim becerisi, problem çözme becerisi bilgilerini kullanmamak kader midir?

Yaşanmış depremlerden ders çıkarmamak bir kader midir?

Deprem coğrafyasındayız, fay hatları üzerindeyiz, bunları yok saymak kader midir?

Depremden sağ kurtulanlar için yeterli toplanma alanlarının olmaması, var olan toplanma alanlarının insanların temel ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde hazırlanmaması, su ve alt yapı ihtiyaçlarının planlanmaması kader midir?

İnsanların can ve mal güvenliğini hiçe sayıp, cüzdanlarının hesabını yapan müteahhitlerin fay hattı üzerine yüksek yüksek dayanıksız binalar yapması kader midir?

Bu binaların yapılmasına, insanların bu binalarda yaşamasına izin verilmesi kader midir?

Binalar yıkıldı, enkaz altında kalındı, canlar gitti, sevdiklerimizi kaybettik, kimsesiz, yuvasız kaldılar, tüm birikimleri gitti, sağ çıkanların düzenleri yok oldu, belki geri kalan yaşamlarını hasta ve sakat devam ettirecekler, dünyaları yıkıldı, kıyameti yaşadılar, hayatlar alt üst oldu…

Milletçe bu acıyı yaşarken basın ve medyadan müteahhitlerin kaçarken tutuklandığı haberlerini duyuyoruz.

Kaderse müteahhitlerin suçun nedir, sorusunun cevabını bilen var mı?

Yaşadıklarımız kaderse müteahhitler neden kaçıyor? Kaçan müteahhitler neden tutuklanıyor? Müteahhitler de kaderi mi yargıya teslim edecekler?

O zaman kaderi mahkemeye çıkaralım, kaderi yargılayalım. Hatta kadere müebbet hapis cezası verelim. Bir daha kimsenin canını yakamasın, yuvaları yıkamasın, çocukları anasız ve babasız koyamasın, insanları sevdiklerinden ayıramasın, tüm felaketleri unutalım…

Depremle yaşadıklarımız kader mi sorusunun cevabı her birimize göre değişir belki…

Ancak her birimize göre değişmeyen hepimizin hemfikir olduğu onurlu gerçeklerimizi de gördük hiç kuşkusuz.

Mesela sorumsuz, bencil, keyfine düşkün, maneviyattan habersiz olarak anılan Z kuşağı gençlerimizin felaket karşısında gösterdikleri duyarlılık, özveri, çaba ve yardım şuuru gibi.

Ve deprem felaketine karşın milletimizin topyekün gösterdiği milli şuur ve dayanışma ruhu gibi.

Bu şuur ve ruh hiçbir engeli tanımadı, yüce gönüllü milletimiz kaderi beklemedi, tek yürek oldu ve var gücüyle yardıma koştu. İyi ki böyle bir milletin evladıyım!

Kadriye Demirel
Eğitimci Yazar