Ülkede meydana gelen meseleleri şöyle bir zihnimizden geçirdiğimizde, bir çok konuya takılmıyor değiliz. Düşünmeden de edemiyoruz tabi. Memleketin meselelerini büyüklerimiz bilir bilmesine de, bildiğimiz ile iş yapıyor muyuz? İşte oradan çıkamıyoruz. Ülkenin her zaman iyiliğini düşünen siyasilerimizin insanı için doğruyu bilebileceğini, hiç olmazsa; bilineni hayata geçirmek için çaba harcayacağını her zaman umuyoruz…

Türkiye büyük bir ülke. 75 milyonu bulan büyük bir nüfusla uğraşmayalım. Bu büyüklükteki bir nüfusun meselelerine kafa yorunca düzelmiyor zaten. Herkes kendi alanına baksın, belki o zaman çok şey bilmek zorunda da kalmayız. Hem az şey bilince, elimizden işte gelir. Artık insanların huzurunu bozan sorunları da algılarız belki...

Meselelerin ele alınış biçimi şu an birkaç ölçütü geçmeyince ülkemizde, bizim de  üzerimizdeki sorumluluk ölçüt kadar diye düşünebiliriz. Ancak durum öyle değil. Doğru olanın bilinmesine rağmen, üzerinde bulunulan bir sorumlulukla yapılmayan işler, insanımıza huzur vermiyor. Ülkeyi güllük gülistanlık gösterme çabaları ile de huzur yerine gelmiyor.

Neden bu şekilde başladığımızı ve neyi eleştirdiğimize geliyorum. Alanımızı biraz daraltalım. Peki ne mi yapalım? Diyoruz ki;  herkesin her şeyi bilmesine gerek yok. Herkes her şeyi bilince uzmanlaşma da olmuyor zaten. Uzmanlaşmayı bırakın, iş yapılmıyor. Herkes siyaseten bir yerleri işgal etmiş gibi duruyor. Kendi alanında, çalıştığı bakanlıkta hiç olmazsa, doğrulara kafa yorsun ve uygulasın. İnsan çalıştığının zekatını vermeli, zekat her zaman para ile olmaz, yaptığın işi doğru yapmakla da verilir.
Yazımızı farklı bir noktadan başlatmadık. Algılamamız gereken durumlar var. Milli Eğitim Bakanlığı’nın algılaması gereken durumlar var. Anlaşılmak istiyoruz, Türkçe yazıyor ve konuşuyoruz. Artık kangren olmuş bir sorunu dile getirmek istiyoruz. Öğretmenin belli bir bölgede yıllarca çalıştıktan sonra, yer değiştirmesini yani tayininin sağlanmasını istiyoruz. Bir daha anlatmak gerekirse; öğretmenin bir köyde 3 yıl, 5 yıl çalıştıktan sonra tayininin yapılmasını istiyoruz. Tekrar dile getirmek istiyorum. Doğuda bir mezrada, bir köyde, bir kasabada çakılı bıraktığınız öğretmen, adil bir tayin sistemi istiyor. İl dışı atamaların yapılamamasını gördük hep birlikte. Öğretmene yapılan haksızlığı gördük.

Bu işin doğru düzgün yapılması için insana ne lazım? Düşünce, vicdan, sorumluluk, empati… Hangisini isterseniz onu alın…

Sistemimiz adil bir şekilde hazır. Sendika olarak daha önce de dile getirdiğimiz sistemin uygulanması, vicdani bir sorumluluğun gereğidir. Aksi halde haksızlığın sürmesi, bu yaranın kanamasını devam ettirecektir…
Öğretmenlerden;
1.    a) 3.hizmet bölgesinde 3 yıl çalışanın, 2.hizmet bölgesine tayin hakkının il emri ile olması sağlanmalıdır.
b) 3.hizmet bölgesinde 5 yıl çalışanın, 1.hizmet bölgesine tayin hakkının il emri ile olması sağlanmalıdır.
2.    a)  2.hizmet bölgesinde çalışanın,  3.hizmet bölgesine tayin hakkının süre sınırlaması olmadan yapılması sağlanmalıdır. (atama döneminde)
b) 2.hizmet bölgesinde 7 yıl çalışanın, 1.hizmet bölgesine tayin hakkının il emri ile olması sağlanmalıdır.
3.    a) 1.hizmet bölgesinde zorunlu hizmet kapsamına giren okullarda 8 yıl bir fiil çalışan eğitimciler, diğer hizmet alanlarına zorunlu olarak gönderilmekten muaf sayılmalıdır.
b) 1.hizmet bölgesinde halen çalışmakta olup, 2.veya 3. hizmet bölgelerinde daha önce hiç çalışmamış olan eğitimcilerin, bulunduğu ilin veya ilçenin zorunlu hizmet kapsamına giren okullarında; yok ise c veya b tipi okullarında 8 yılda tamamlanması sağlanmalıdır.
c) 1. hizmet bölgesinde halen çalışmakta olup, daha önce 2.veya 3. hizmet bölgelerinde hiç çalışmamış, ancak 1. hizmet bölgesinde 2006 ve 2010 yönetmeliğine göre zorunlu hizmet bölgelerinde veya okullarında 8 yıldan az çalışmış olan eğitimcilerin, kalan süreyi bulunduğu ilin veya ilçenin zorunlu hizmete kapsamına giren okullarında; yok ise c veya b tipi okullarında tamamlaması sağlanmalıdır.
d) 1.hizmet bölgesinde halen çalışmakta olup, 2.hizmet bölgesinde 7 yıl, 3.hizmet bölgesinde 5 yıl veya 2 bölgede de toplam 6 yıldan az çalışmış olan eğitimcilerin, kalan süreyi bulunduğu ilin veya ilçenin zorunlu hizmete giren okullarında; yok ise c veya b tipi okullarında tamamlaması sağlanmalıdır.

Aklımıza geldi, “Görmek İçin Göz Şart Değil” adlı bir hikaye ile bitirelim…

Adamın biri, ilk defa gittiği bir kasabada şaşkın şaşkın gezindikten sonra yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa:
- Buraların yabancısıyım, demiş. Parkın hemen yanı başındaki fırını arıyorum. Çok yakın olduğunu söylediler.
Çocuk arabanın penceresini iyice açtıktan sonra:
- Ben de buraya ilk defa geliyorum, demiş. Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde.
Adam, çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş ister istemez.
Çocuk:
- Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? diye gülümsemiş. Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten.
- İyi ama, demiş adam. Bunların parktan değil de bir tek ağaçtan gelmediği ne malum?
- Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez, diye atılmış çocuk. Üstelik manolyalar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsınız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu da duyarsınız.
Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, cebinden bir kağıt para çıkartıp teşekkür ederken fark etmiş onun kör olduğunu.
Çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış, adamın kendisini fark ettiğini.
Işığa hasret gözlerini ondan saklamayı çalışırken:
- Üç yıl önce kaza geçirmiştim, demiş. Görmeyi o kadar çok özledim ki... Sizinkiler sağlam, öyle değil mi?
Adam çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına doğru yönelirken:
- Artik emin değilim, demiş. Emin olduğum tek şey, benden daha iyi gördüğün...

maligezici@aes.org.tr