12 Eylül 1980. Darbenin üzerinden tam 35 yıl geçti. Ortalama bir ömrün yarısı kadar olan bir zamanda darbenin eleştirisini yapanlar, darbenin acısını en derinden yaşamış olanlar, eleştiriye devam ederek DEMOKRASİ arayışını sürdürüyor!

Aynı cezayı alanlar, aynı koğuşta yatanlar, aynı işkenceyi görmüş olanlar, fikirlerinden dolayı aynı kaderi paylaşmak zorunda bırakılanlar, bugün o günleri yaşamamış gibi davranmaktadırlar.

Etnik kökeni farklı olsa da, ülke olarak aynı topraklarda yüzyıllardır yaşayanlar, artık kardeşliğini tartışmamamız gereken insanlar, 12 Eylül darbesinin eziyetini hep birlikte gördüler…
Görmeleri yetmedi, bugünlere miras olarak bırakıldı, korkarım ki yarınlara kalacak gibi görünüyor. Geçmişten ders almamakta direnerek, ideolojimizin bize sadistçe davranan tarafını kabullenmeye devam ediyoruz. Hak yemeye, adil olmamaya, tek taraflı kendi doğrularımızla dünyayı tanımlamaya devam ediyoruz. Yanlış bakılan veya yanlış görmek istediğimiz, fikirlerimizin şiddet tarafına yatırım yapmaya devam ediyoruz.

Bu yanlışlıkların sonucunda geldiğimiz nokta nedir?

O dönemde çocuk olan bizler darbenin travmasını yaşamış olarak, gençliğimizi geçirdik. Rahmetli babamın 80 darbesinde kitaplarını sandığa saklarken, bir gün gelip bu kitapları ve bizi de alırlar demesini an be an hatırlıyorum.

Bugün ne değişti? Bugün serbest olan kitaplardan okuduklarımızdan çıkardığımız anlamla "İNSAN" olmaya ve "SAYGI" duymaya ne kadar anlam yükledik?

Darbenin bıraktığı en büyük ölüm olan "KORKU" yu bitirdik mi?

Sahiden tüm toplumun eleştirdiği 35 yıldan sonra ülke olarak geleceğe umut, adalet, hak, eşitlik en önemlisi "İNSANLIK" taşıyabilecek miyiz?

Muhammet Ali Gezici
Anadolu Eğitim Sendikası
Basın ve Yayından Sorumlu
Genel Başkan Yardımcısı