Okullarımız, öğrencilerimiz… Adeta bir devlet büyüklüğünde çok geniş eğitim kitlesi.

O kadar zor ki bu kitleyi yönlendirmek, sıkıntılarına çare olmak çünkü merkezinde insanın, bireyin esas olduğu ve hataya müsait olmayan bir alan.

Eğitim sistemimiz birçok sıkıntıyla boğuşuyor, herkes çözüm arayışında. En temel sıkıntılardan biri de LGS ve üniversite sınavı, daha temelinde ise aslında büyük hız kazanan çaba ve protokollerle çözüm sürecine girmiş olan mesleki ve teknik eğitim.

Eğitimimiz önemli ve değerlidir, eğitim sistemimiz bireyi ve yeteneklerini doğru değerlendirmeye dönük olmalıdır. Bu noktada MEB Bakanımız Sayın Ziya Selçuk’un “Spor yapan her çocuk derste sayılacak.” Açıklaması çok değerlidir. Bu yönde bakanlığımızın ciddi emek ve çabası olduğunu takdirle izlemekteyiz ancak LGS’de çok dar bantta öğrenci yerleştiği halde bu kadar geniş talep olmasının ve üniversite sınavına , akabinde üniversitelere bu kadar yığılmanın ve üniversite mezunu bu kadar işsiz güçsüz gençliğin önüne nasıl geçilebilir? Bu konuda tüm eğitimciler kafa yormak durumundadır.

Gençlerimiz, çocuklarımız, pırlantalarımız, geleceğimiz. Onlar bizim en değerlilerimiz. Biz ilkokul çağından başlayarak sağlam olarak değerler eğitimini yaşayarak ve yaşatarak vermek durumundayız. Ardından ilkokul dörde kadar temel becerilerini verdiğimiz çocuklarımızı 4,5 ve 6. sınıflarda belli değerlendirmelere tabi tutmak durumundayız. Bu noktada akademik becerileri, spora yatkınlık, resim, müzik, bale gibi sanatlara yatkınlık, el becerilerinin gelişmişliği ve o konuda farklılıkları olan çocuklarımızın belirlenmesi gerekmektedir. Bu noktada mesela bir beden eğitimi öğretmeni bazen 15 sınıfın dersine girmektedir, tüm öğrencilere yetişememekte, onları tanıyamayabilmektedir. Alan daraltılarak her öğretmene belli sayıda öğrenci verilerek onların spora yatkınlığı, el becerileri, yazma becerileri tespit edilmelidir; temel yatkınlık eğiliminin yüksek olduğu alana doğru 7. Sınıftan itibaren yönlendirme yapılmalı, spora yatkınlığı olan çocuklar bir araya, akademik yatkınlığı olan çocuklar bir araya, sanatsal yatkınlığı olan çocuklar bir araya, el becerileri, iş yapma ve organizasyon yetileri olan çocuklar bir araya getirilip bu yönde eğitilmelidir.( Çin'de bir okul kameralarla tüm çocukların yüz ifadelerini eğitim süresince kaydediyor ve ifadelerinde okuduğu duyguları yapay zeka ile işliyorlar, böylece her bir çocuğun hangi alanlarda heyecanlandığı, mutlu olduğu, derse aktif katılım sağladığı ölçülüyor. Bu sonuçlara göre her bir çocuk  yeteneğine göre yönlendiriliyor.

Batılı ülkelerde ve özellikle de Uzak Doğu ülkelerinde ilkokuldan itibaren çocuklara algoritma yazacak ve sorun çözecek düşünme sistemi öğretiliyor, algoritmalar yazdırılıyor, programlama öğretiliyor.  Şu an yapmamız  gereken her çocuğa bu yaklaşımı vermek,  bu yaklaşıma sahip çocukları ayırıp, büyük desteklerle eğitmek. )

8. Sınıfa geldiğinde çocuklar yetkinlikleri doğrultusunda uygulama veya akademik bir ayrıştırmaya tabi tutulmalı ve liselere yönlendirilmelidir. Nasıl? Akademik yeterlilik noktasında üst seviyede olan öğrenciler devletimizin yapılandırması ile kurulabilecek olan Akademi ve Bilim Liseleri’ne; resim, müzik, yazma becerileri noktasında iyi olan öğrencilerimiz hali hazırda eğitim veren Sosyal Bilimler ve Güzel Sanatlar Liselerine; sportif becerileri ön planda olan çocuklar bu alanda kurulacak olan Spor Liselerine; mesleki yeterlilik noktasında üst performans sergileyen çocuklarımız Meslek Liselerine yönlendirilmelidir. Ayrıca özel statüdeki özel okullar ya bağımsız olarak ya da tüm özel okullar bir araya gelerek kendi giriş sınavlarını yapabilirler.

Kuaföre gittiğimizde çırak yokluğundan yakınılmakta, fırıncı, ayakkabıcı, tornacı ,elektrikçiye  çırak bulunamamakta. Oysa ekmeğimizi kazanmanın yolu her zaman devlet kapısı değildir. Her sektörde kaliteli işgücüne ihtiyacımız vardır.

Meslek liselerine yönlendirilen çocuklarımız iki  gün teorik, üç gün pratik eğitimlerle işletmelerde işi çekirdeğinden öğrenerek yetiştirilebilirler ki bu konuda Bakanlığımızın ciddi adımlar attığını görmekteyiz. Çekirdekten yetiştirilen bu çocuklara cüzi harçlıklar verilebilir ve eğitim, okul bitiminde işletmeler bu gençlerden memnun olduklarıyla çalışmaya devam edebilirler ki bu durum teşvik edilmelidir.

Sportif anlamda başarılı çocuklarımız spor liselerinde ehil hocalarımız eşliğinde muhteşem hale gelecek, futbol, basketbol, voleybol milli takımızın alt yapısı da aslında doğru yetiştirilen çocuklarımızla güçlenecek, değişik spor dallarındaki takımlarımıza kendi çocuklarımız güç vererek hem takımlar yerli kaynaktan beslenecek hem de kendi çocuklarımız istihdam edilecektir. Bu da hem ülkemizin kaynaklarının doğru kullanımını sağlayacak hem de sistem çocuklarımıza yarayacaktır.

Güzel sanatlar ve sosyal bilimler liseleri sayesinde yetenekler heba olmayacak, geleceğin ünlü kalemleri, ressamları, sanatçıları yetişecektir.

Sosyal medyada sıkça gördüğümüz bir karikatürdür; fil, yılan, zürafa, kaplumbağa… Bütün hayvanlara ağaca tırmanma yarışı yaptıran bir eğitim sistemimiz var. Oysa çocuklarımızı ilgi, yetenek ve sevdikleri alanlar konusunda doğru yönlendirirsek aslında çocuklarımız da, bir matematiği yapamadığında yetersizlik duygusuna kapılmayacak, fenden bir konuyu anlamadığına kendini eksik hissetmeyecek veya kompozisyon yazamadığında üzülmeyecektir. Çünkü biz onun güçlü yanına vurgu yaparak özgüvenini üste taşıyıp, daha mutlu bireyler yetişmesini sağlayabiliriz.

Çocuk mesleki eğitimi aldıktan sonra kuaför dükkanı açabilir, bir kuaförle çalışabilir, tornacı olur, ayakkabıcı olur, milli sporcu olur, antrenör olur, piyanist olur, güzel sanatlar eğitmeni olur .İstihdam edilebileceği alan genişler, sonuçta herkes avukat, doktor, mühendis olmak zorunda değil. Bu alana eğilim ve yatkınlığı olanlar buralara gitse ve diğer çocuklar hayal kırıklığına uğramasa…

Üniversite kapılarında bu kadar yığılma olmasa ki böyle bir sistemle üniversite kapılarında, üniversitelerde yığılma azaltılabilir. Mezun işsizler ordusu azaltılabilir. Devletten atama bekleyenlerin sayısı azaltılabilir.

Sonuçta devletin kaynakları heba olmaz, gençler sosyal ve duygusal yönden daha sağlıklı olur, her yere yetişmeye çalışan devletimiz rahatlar. Kuaför rahatlar, fırıncı rahatlar, tornacı rahatlar,elektrikçi rahatlar…Serbest girişimciler çoğalır, çocuklarımızın, gençlerimizin hayata dair farkındalıkları artar, sanki hepimiz daha rahat soluk alırız.