http://www.guncelegitim.com/files/uploads/news/thumb/eskitilen-ve-eksilti-d4e119521429797ae0aa.jpg

Sosyal medyada hızla dolaşan bir video… Öğretmeni ile olmadık ve izahı olmayacak şekilde alay eden sözde bir öğrenci… Çaresizce öğrencilerine söz geçirmeye çalışan bir öğretmen… Yaşanılanları bir tiyatroymuş gibi izleyen ve alkışlayan bir nesil… İzleyici konumunda olup; her an hüküm vermek için bekleyen bizler… Kısaca betimlemesi zor bir dram...  

Öğretmenler söz konusu dramı izledikçe meslektaşlarına ve mesleklerine yapılanlar için kahroluyor. Üstekiler görüntüleri gördükçe bu nasıl olur diye suçlu aramaya başlıyor. Toplumun bir kesimi bu ne biçim bir öğretmen derken; diğer kesimi ise bu ne biçim öğrenci diyerek söylenmeye başlıyor.

Oysaki kimse bu duruma düşürülen öğretmenin ruh halini düşünmüyor. Kimse benim öğretmenim diye meslektaşımıza sahip çıkmıyor. Kimse öğretmenimize yapılanlar karşında hesap sormuyor. Ne yazık ki her zaman olduğu gibi yine hesap sorulmayacak. ‘’Öğretmenlik fedakârlıktır.’’ denilip öğretmenimize karşı yapılanlar unutulup gidilecek. En acısı da hiçbir şey değişmeyecek.

Büyüklerimizin ‘’Bizim zamanımızda böyle miydi? Biz öğretmenimizin gözlerinin içine bakmaktan hem utanır hem de korkardık.’’ demelerini işitir gibiyiz. Sahi büyüklerimizin öğretmene verdiği değer eskilerde mi kaldı? Eskitilen ve eksiltilen öğretmenlik artık bir kavramdan mı ibaret? ‘’Öğretmenlik kutsal bir meslektir.’’ sözü tarihin tozlu sayfalarında mı kaldı? Eskilerin öğretmen gördüğünde hürmetten dolayı yaşa bakmadan ayağa kalktığı zaman geride mi kaldı? Eskiden öğretmen eve konuk olduğunda öğretmenimizi başköşeye oturttuğumuz günleri hangi oda da unuttuk? Düşündükçe soruların ardı kesilmiyor.

Bir de günümüz de öğretmene verilen değer: Gazeteleri okuduğumuzda öğrencinin bıçakladığı öğretmen… Haberleri izlediğimizde velinin beğenmeyip psikologa gider gibi rahatlayıncaya kadar dövdüğü öğretmen… Soruşturmaları incelediğimizde amirlerini memnun etmediği için her defasında soruşturma geçiren öğretmen… Bilgi çağında öğretmenliğin tanımı ne kadar da çok değişti?

Öğretmen kavramını hep dar çerçevede gördüğümüz için; öğretmenin kim olduğunu ve görevini bir türlü öğrenemedik. Eskilerin öğretmene verdiği değeri bir miras olarak sahiplenmedik. Korumak ve yaşatmak kültürümüzde var iken bizler batının verdiği ölçüt çerçevesinde öğretmenliği yıprattık.

Toplumda yaşayan bir birey olarak düşünüyorum da; toplum olarak her defasında hıncımızı ve günahımızı balta haline getirip öğretmenlere vurduk. Farkına varmadık ama aslında toplum olarak kendimizi baltaladık. Kestiğimiz dal tutunduğumuz daldı. Yok ettiğimiz ağaç dibinde oturup dinlendiğimiz ağaçtı. İyiliğin kökünü baltalamaktan hiç geri durmadık.

Bir de öğretmen olarak düşünüyorum. İnsanlığın ve medeniyetin neferleri bizler iken bizlere verilen değer sadece aldığımız maaş olmamalıydı. Mahallemizdekiler bize ilim ve ahlak konusunda ihtiyaç duymalı iken; bize verdiği kiralık ev için sağlam bir müşteri gözü ile  bakmamalıydı. Ya da yakınlarımız bizi sadece kredi çekerken güvenilir biri olarak görmemeliydi. Yahut velilerimiz, bize çocuğunu bırakacak bakıcı gibi davranmamalıydı. Evet bütün bunlara rağmen bizlerden hesap sorulmalıydı ama toplumumuz bizlere hesap sorar iken ‘’verdiğim vergilerle maaş alıyorsun’’ değil de; ilke edindiğimiz vicdanımız ve vazifemiz ile bizlere hesap sormalıydı. Çünkü bizim vicdanımız toplumun vicdanı; vazifemiz ise insanlığın vazife idi.

Olsun biz maaşımız az ya da çok diye işimize sarılmayı ahlaksızlık olarak gördük. Maaşımız ya da bize verilen değer ile değil de; Muallimlik yolunda ter döken, gecesini gündüzüne katan, bizden önceki fedakâr neferleri düşünerek bir adım önde olmayı hep ilke edindik. Biz hep birbirimizle ahlak ve ilim yolunda yarış halinde olduk. Biliriz ki bu yarışta eğitim meşalesi söner ise medeniyetin kendisi de sönecektir. Medeniyetin ışığı sönmesin diye kendini tüketen olmaktan hiçbir zaman vazgeçmedik.

Hani masallar bir varmış bir yokmuş diye başlar ya işte öğretmenliğin; güzelliğini, büyüsünü, saygınlığını anlatmaya başladığımız an birileri bizim masal anlattığımızı sanacak. Gerçeğe dönmemiz için bize hep bu görüntüler yaşatılacak…
 
Muhammet Musab GÜMÜŞ
mmgumus@hotmail.com.tr