Türkiye'de öğretmenlik mesleği söz konusu olduğunda akla ilk atanamayan öğretmenler gelir. Sorunun nedeni de bakanlığın az sayıda öğretmen ataması olarak görülür. Bu yüzden her yıl daha fazla öğretmen ataması talep edilir. Bu yıl da 20 bin atamaya karşılık 60 bin atama istenmesi gibi.

Ancak sorun az sayıda öğretmen ataması değil, ihtiyacın çok üzerinde öğretmen yetiştirilmesi. Türkiye'de bugün itibariyle 1 milyondan fazla öğretmen adayı var. Öğretmen ihtiyacı ise yaklaşık 100 bin.

Elbette bu durum, Bakanlığın ihtiyacı olan öğretmenleri atamasına engel değil. Bakanlığın, öğretmen ihtiyacını atama yerine ücretli öğretmenlerle karşılaması en büyük yanlışlardan biri. Hatta bu konuda o kadar ileri gidildi ki, birkaç gün önce Antalya köy okullarında imam eşlerinin derse girdiğini gördük. Hem de çarşaflarıyla! Finike İlçe Milli Eğitim Müdürü, 'çocuklar mağdur olmasın diye' bu yola başvurduklarını söyledi. Eğitimde tasarruf olmaz, Bakanlığın acilen ihtiyaç duyulan öğretmen sayısı kadar atama yapması gerekiyor.

Ancak iktidarın atanamayan öğretmenlere nasıl baktığını, 10 yıl önce dönemin Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer bizlere göstermişti. Dinçer, atanamayan öğretmenleri cami önünde yem bekleyen güvercinlere benzetmiş, başka bir iş bulmalarını önermişti. Bu nedenledir ki her yıl öğretmen ataması 'müjde' olarak veriliyor. İnsanların eğitimini gördükleri işe sahip olma ihtimali neden müjde olsun ki... Onların hakları zaten. Devletin yapması gereken de bu değil mi zaten?

İşin acı yanı ise 10 yıl önce bu sözleri söyleyen Sayın Dinçer de öğretmen fazlası olduğunu kabul etmiş ve bunun sistem sorunu olduğunu, değiştireceklerini söylemişti. Tespit doğruydu...

Peki son 10 yılda ne mi oldu? O dönem 264 bin olan öğretmen fazlası, bugün 1 milyonu geçti. Her ile bir üniversite açılarak, eğitim fakültelerinin sayısı hızla arttı. 2014'e gelindiğinde ülkedeki 40 olan eğitim fakültesi iki katını geçerek 90'a yükseldi. Bugün itibariyle de toplam 101 eğitim ve eğitim bilimleri fakültesi bulunuyor.

Üniversiteli işsiz nasıl yetiştirilir sorusunun cevabı bu aynı zamanda.

Peki ne yapılmalı?

Öncelikle eğitim fakülteleri sınırlı sayıda öğrenci kabul etmeli. Öğretmen eğitimi daha kaliteli bir hale getirmeli, bunun için yüksek lisans programlarına ağırlık verilmeli.

Öğretmen açığı acilen kapatılmalı. Ve öğretmenleri kadrolu, sözleşmeli, ücretli olarak ayırmaktan vazgeçerek, eşit işe eşit hak ve ücret ödemeli.

Bunun yanında, her yıl binlerce atama bekleyen öğretmen ya da işsiz ziraat, makine vs. mühendisi yetiştirmek yerine, üniversitelerde çağa uygun, geleceğe yönelik bölümler açılmalı.

Mesela profesyonel sosyal iş ağı olan LinkedIn'in dünya genelinde en hızlı büyüyen meslekleri araştığı 2018 Emerging Jobs Report'a göre, Blockchain (blok zinciri) developer (geliştirici) pozisyonu, ABD’de en hızlı büyüyen iş kolu arasında yer alıyor. Yeni para birimi Bitcoin'in yükselişiyle bu iş kolundaki artış, geçmiş döneme göre tam 33 kat olmuş. Yine aynı kurumun 2008-2013 yıllarında en çok artış gösteren işleri arasında mobil uygulama işleri bulunuyor. Yapay zeka, veri bilimciliği bugün ve önümüzdeki dönemin öne çıkan favori işlerinden.

Ancak dünyada bu iş kolları öne çıkarken, bizim üniversitelerimizde bu bölümler neredeyse yok. Sadece İTÜ ve Ankara Üniversitesi'nde yapay zeka ve veri mühendisliği bölümü var. Yapay zeka mühendisliği bölümü ise üç üniversitede mevcut; Hacettepe, TOBB Ekonomi ve Teknoloji ve Bahçeşehir Üniversitesi. Veri bilimi, veri mühendisliği ve iş analitiği bölümleri ise hiç yok...

Geleceğin en önemli iş modeli arasında yer alan girişimcilik ise Özyeğin, Kültür Üniversitesi ve Karabük Üniversitesi'nde bulunuyor. Üniversitelere bakıldığında geleceğin işlerine yatırım yapan devlet üniversitesi sayısı çok az.

Hasılı, biz yönümüzü bilime, geleceğe yönmek yerine, dini eğitime ve unutulmaya yüz tutmuş ya da işsizlikle anılan meslekleri yetiştirmeye devam ediyoruz. Bugün, 64 ilahiyat, 40 islami ilimler fakültesiyle her yıl 30 binin üzerinde din insanı yetiştiriyoruz. Buna gerçekten ihtiyacımız var mı? Elbette yok...

YÖK; hazır bugünlerde üniversitelerdeki sorunlara el atmışken, bu konuyu öncelikli olarak masaya yatırmalı ve yeni bölümler açılmasını sağlamalı.

Çünkü; üniversite eğitimi geleceği görmeden, bugünü anlamadan ve bilimin ışığında planlanıp, yapılmadığı sürece daha çok işsiz yetiştirir ve o güzelim gençlerimizin geleceklerini elinden almaya devam ederiz. Hem gençliğimize hem de ülkemize kıymayın...

Kaynak: Gerçek Gündem