Sizlerle öğretmenlere acı veren, okul yöneticilerini irkiltecek,  velileri ise düşündüreceğini umduğum bir konuyu, bir durumu paylaşmak istiyorum.

“Öğretmenlerimiz sınıflarında ne kadar özgürce hareket edebiliyorlar?”

“Öğretmenlerimiz sınıflarında istedikleri ortamları oluşturabiliyorlar mı?” yoksa onları engelleyen, bu konuda hareketlerini kısıtlayan etmenler mi bulunmaktadır?

Son zamanlarda bu sorular kafamda dönüp durmaktaydı. Ancak yakın zamanlarda gözlemlediğim olaylar ve durumlar maalesef bende, öğretmenlerin sınıflarında rahat hareket edemedikleri, özgür olamadıkları yönünde fikirler oluşturdu.

Keşke gerçeklikten uzak olsa diye temennide bulunacağı geliyor insanın ama ne yazık ki, oldukça gerçek!

Bu öyle bir durum ki, günümüzde öğretmenler artık ne yazık ki özgürce ders anlatamıyor.

Bu kadar mı peki?
Maalesef değil!

“ÖĞRETMENLER, DERSLERDE artık ÖZGÜRCE HAREKET te EDEMİYOR.”
Nedeni mi?
BASKI…”

Birçok meslektaşım, ya velilerinin tepkilerinden ya da yöneticilerinin tepkilerinden çekindiklerinden, ne rahat ders anlatımını gerçekleştirebiliyor ne de derste rahat hareket edebiliyorlar.

Sanmayınız ki bu durum sadece özel eğitim kurumlarda geçerlidir. Malumunuz ki; özel eğitim kurumlarında iş güvenceleri yok! Devlette ise,
Hemen de aklınıza geldi değil mi?
Evet!
Aynen! …
CİMER!

Günümüzde o kadar yazılır çizilir. Yüksek rakımlı ifadelerde, ” EĞİTİMDE ÖĞRETMENİ ANA ÇERÇEVEDE GÖSTERECEĞİZ.” denir ama ne yazık ki, sahada durum bir türlü bu çerçevede resmedilemiyor ne yazık ki!
Çünkü eğitim, öğretmenlerin elinde değil, VELİLER in elinde!

Öğretmenin sınıf yönetimden tutunda, neyi - nasıl öğretmesi gerektiğine kadar karışan sayın velilerimizin karşısında durabilen bir Allah’ın kulu bile yok! Veli, öğretmeni kendi istediği şekilde ve hızda çocuğunu eğitmediğinde, okula gelerek rahatlıkla yöneticilere şikâyette bulunabiliyor.

Peki, bu şikâyet durumunda, yöneticiler ne yapıyor dersiniz?
Velilerden yana gardını alıp, öğretmeni suçlamakta sakınca görmeyebiliyorlar. “Hocam neden velinin istediğini yapmadınız? Biliyorsunuz bu çocuklar bizim. Her şeyi ile biz ilgilenmeliyiz.” şeklinde öğretmene baskı uygulamaktan da geri durmayarak üstelik!

Düşünüyorum da…
“Neden eğitim, sadece öğretmenin tekelinde olduğu düşünülüyor?

Bir sacayağı düşünün ki, 3 ayaktan oluşmaktadır değil mi?  Eğitimde de bu geçerlidir.
Okul-Öğretmen-Aile…

Öğretmenin rolü belli; eğitim.

Peki, velinin ve okul yöneticilerin rolü?

Bir yöneticinin rolü; öğretmene emir vererek, onu kukla gibi yönetmeye çalışmak mıdır? Ya da öğretmeni susturmak mıdır?

Ya veli? Bir velinin üzerine düşen sorumluluklar nedir eğitim boyutunda? Sadece iyi bir okul ve öğretmen bulmaya çalışmak mı? Ya da eğitim uzmanı olan öğretmeni tamamen hiçe sayarak kendi bildiklerini öğretmene yapması için baskı uygulamak mıdır?

Eğitim gibi ciddi bir konuda, bu rollerin neler olduğunun bilinmesi, eğitimin sacayağındaki temel sorunların çözülmesinde, her taraf açısından da tarafsızca bakılabildiğinde, ciddi kazanımlar sağlayacağı muhakkaktır!

Bu öyle bir sorun ki, bir veli tarafından şikâyet edilen öğretmenin, ne yazık ki fikirlerinin bir önemi olmuyor veli karşısında. Üstelik idarenin gözünde öğretmen, bir öneme de sahip olamıyor ne yazık ki bir veli ile karşılaştırıldığında!

Bir veli şikâyeti anında, neden öğretmenlerinin uzman görüşlerini dikkate almaz ki bir idare?

Motivasyonu bozulmuş bir öğretmen kalır böyle bir durum neticesinde.

Ve bir de,  çocuklarımız.
Göz ardı ediyoruz ama asıl ve en çok zarar gören kimlik ise böyle bir durumda karşımıza çıkıyor!

Evet, doğru okudunuz!

Çocuklarımız!

Çocuklarınız!

Hani her şey onlar içindi!

Onların o hayalini kurduğumuz muhteşem gelecekleri içindi?

Bir konuya daha altını çize çize özellikle değinmek istiyorum izninizle. Eğitim boyutunun ilk ve en önemli basamaklarından biri dediğimiz ilkokul evresindeki ebeveynlerin, biz öğretmenlerden beklentileri oldukça yüksek. Çok değerli velilerimiz, çocuklarının bazen oyun yaşında olduğunu unutup, sürekli ve de farklı türlerde önce öğretmenlerine kendi istekleri doğrultusunda direktifler dayatmakta iken, eğer isteklerini gerçekleştirme noktasında başarılı olamamışlarsa da, eğitim kurumlarına yönelerek, idarecilere farklı türlerde baskılar uygulayabilmektedirler. Özel kurumlarındaki idareler ise, böyle bir şikâyet durumlarında ne yazık ki, müşteri kaybetme endişesi ile veliye geçit vererek, öğretmenleri zor durumda bırakabilmektedirler. Neden öğretmen; sınıfına, sınıfındaki ortamına ve ya kendi eğitim
 anlayışına bırakılmamaktadır?

O öğretmen eğer yetersiz ise, zaten orada bulunmaz değil mi?

Belirli pek çok basamakları aşmış ki, o sınıfta!

Yanlış mıyım?

Üstelikte, bütün uzmanlar tarafından sıklıkça söylenmektedir!

“Çocuklar, özgür, kendilerini ifade edebilecek ortamlarda en iyi öğrenebilirler diye…”

Oysa bizim sınıflarımızda istenen ise ( hala inatla ) eski sistem!

Sınıfında öğrencilerine, özgürce ve de eğlenerek öğrenme ortamı yaratmaya çalışmaya izin verilmesi şöyle dursun, sürekli olarak öğretmenin eğitim anlayışına karşı çıkıldığına, öğretmenlere, normal- düz, sınıfa gir- çık sisteminin dayatılmaya çalışıldığına, “Sadece ne isteniliyorsa, onu yap. Fazlasına gerek yok anlayışı ile hareket et “ düsturunun dayatılması, sizce de ironik bir durum değil midir?

Şimdilerde öğretmenler, çocukları milli eğitimin belirlediği kazanımlar, değerler doğrultusunda değil; anne- babanın doğruları ve değerleri doğrultusunda eğitim vermek zorunda kalıyor! Oyun oynamaları gerekirken, sürekli ders ve sınavlarla öğrencilere baskı oluşturup, zamanla yapabileceklerini diğer çocuklardan önce yapmalarını sağlamak için çocuğu zorlamak durumunda kalıyorlar.

Bir zaman sonra “Bu çocuklar okula neden gitmek istemiyor? “ diye soruyoruz. Bu da ayrı bir ironik durum değil mi dir sizce de?

Bu durumun bir diğer trajikomik tarafı da, bir kılıf bulma,  bir ceza kesme boyutu!…

Kime kesilecek ceza?

Cevap, hazır!

Suçlu: Öğretmen!

Baskı oluşturan, sorunun kaynağı veli iken, çözümü çözümsüzlüğe sürükleyip, ikinci suçlu sacayağı idare de buna destek verince işte sorun iki büklüm halde ve ihale direk, öğretmende!

Neden hep eğitim ile ilgili bütün sorunları öğretmenlerde aramaktayız? Sorunun kaynağı öğretmen değilken bile, çözümünü de öğretmende aramak, ne kadar adaletli bir yaklaşım?!

Öğretmenlere karşı bu şekilde davranılması, bende öğretmenlik mesleğinin artık bir değeri, bir saygısı kalmadığını düşündürmektedir.

Oysa önceden gıpta edilen, saygı duyulan, hani daha ilkokul sıralarında iken, “ _Ne olacaksın? Diye sorduklarında, hiç düşünmeden, bir seferde ağızlardan çıkan meslek değil miydi Öğretmenlik Mesleği?

Özel kurumlarda yaşanılan durumlar olsun, devlet kurumlarında yaşanılan durumlar olsun, bu düşüncemi doğrular nitelikte ne yazık ki!

Evet, her veli kendi çocuğunun hayatta başarısını yakalaması için en iyisini istemek hakkı.

Peki,  bunu yaparken doğru bir şekilde mi hareket ediyoruz acaba? Sorunun gerçek kaynağını doğru bir şekilde bulabiliyor muyuz? Hayatın acımasız olduğu, bir yarıştan ibaret olduğunu düşünerek, çocuklara ve buna bağlı olarak ta öğretmenlere, sizce de haksız yere bir baskı oluşturuyor olabilir miyiz acaba?

Bu ve bunlara benzer kafamda daha bir sürü sorular var ve ben bunları sizlerle de paylaşarak yazımı noktalamak istiyorum.

Eğitimin direği eğer öğretmenler ise;

_ Neden SAYGI duyulmuyor?

_ Neden öğretmenlerin dedikleri ve yaptıkları okul yöneticileri ve veliler tarafından desteklenmiyor?

_ Öğretmenlerin, öğrencileri için daha farklı eğitim ortamları yaratarak bin bir uğraşlar vererek yaptıkları birbirinden özverili güzel faaliyetler için çırpınıp dururken, neden veli/idare sürekli olarak öğretmenlerin bir açığını yakalamaya çalışıyor?

_ Neden veliler karşısında öğretmenin bir değeri olmuyor?

_ Neden öğretmenlere uzman gözüyle bakılmıyor?

_ Neden okul yöneticileri, velileri kontrol edemeyince öğretmene yükleniyorlar?

_ Neden öğretmene karşı yanlış davranışlarda bulunan velilere karşı bir yaptırım olamıyor?

_ Neden öğretmene bu kadar haksız yere müdahale edilmektedir?

_ Neden? Neden? Neden?

Dipnot: maalesef bu sorulara şuan verecek bir net bir cevabım bulunamamaktadır.

Öğretmenler şuan resmen eğitimin şamar oğlanları gibi… Eğitimde herhangi bir sorun olsun direk öğretmenden hesap sorulmakta, sorun öğretmene yüklenmektedir. Sorunun kaynağı olup olmamaları önemli değil… Umarım 2023 Eğitim Vizyonu ile bu sorun biraz da olsa giderilir.

En kısa zamanda sorularımın cevaplarını bulmak dileğiyle…

Görüşmek Üzere..

Dilek Ilgın ÖZBEN
Lider Eğitimci Yazarlar Derneği Antalya İl Başkan Yardımcısı