Dört duvar, dört oda hayatın daha iyi olacağını düşündüğümüz kendimizi dış dünya ile duvarlar ördüğümüz mutlu yuvamız. Önce bir işimiz olsun diye uğraşırız yıllarca sonra o iş olur ardından evlendiğimiz de hayatın daha iyi olacağına inanırız, sonra bir çocuğumuz ve hatta bir çocuğumuz daha…

Sonra o çocuklar büyürken kızar sinirlenir ve hatta çıldırırız ve onlar büyüdüğünde her şeyin daha iyi olacağına inanmaya başlarız. Tabii bu evre de kolay geçmez ergenliktir, kız arkadaştır, erkek arkadaştır, sınavdır…

Çocuklar büyür başka şehirlerde başka hayatlar yaşamaya başlarlar. Siz yeni bir arabanın ve gidilmemiş tatillerin mutlu edeceğinizi düşünür ve hayaller kurarsınız. Ama gerçek şudur ki şu andan daha iyi bir zaman yoktur. Bir düşünün, şimdi değilse ne zaman daha ne kadar erteleyeceksiniz yaşamı hayatımız hep mücadeleler ile dolu olacak ve biz bunu kabul etmezsek asla ve asla mutlu olamayacağız. En iyisi her şeyi kabul edip ne olursa olsun mutlu olmaya çalışmak…

Metrekare eşittir mutluluk ipotek altına alınmış değerler ve ilişkiler. Mutlu olduğunu sanan yâda buna inanan hayatı satın alınmış insanlar. Yolda hep bir engel özgürlük desen çoktan unutulmuş. Öncelikler hep başkaları üzerine bitirilmemiş işler, hizmet edilecek zamanlar ve sonra hayat başlayacak öylemi… Bunlar sadece engel… Mutluluğa giden tek bir şey var o da yolun kendisi zaman hiç kimseyi beklemez hele ki korkakları hiç beklemez…

Öyleyse ne yapıyoruz sahip olduğumuz her anın değerini ve kıymetini bilip bize bu zamanların değerini bilen kendimizi bize özel hissettiren insanlarla zamanımızı paylaşıyor ve onlara vaktimizi harcıyoruz. Küçük hesapların kölesi olmuş duygu yoksunu bencil insanlardan uzak duruyor ve mümkünse onları hayatımızdan çıkarıyoruz.

Şunu unutmamalıyız ki zaman hiç kimse için beklemez yani çocuklarınızın okulunu bitmesini, çocuklarınızın evden ayrılmasını, işe başlamasını, evlenmesini, hafta sonunun olmasını, yeni bir araba, yeni bir ev, ilkbahardan yaza, yazdan sonbahara, sonbahardan kışa, emekli olana kadar yani nerdeyse ölene kadar…

O kadar ama o kadar çok şey sayabiliriz ki mutluluğu ertelemek için, oysaki tek bir gerçek var o da şuan, andan ötesi yok, sonrası yok, öncesi yok beklemekten vazgeçip kaybettiğimiz yılların üzerine bir çizgi çekip bir yerlere varma hedeflerini bırakıp yola devam etmeliyiz tüm gücümüzle mutluluk bir varış değil bir yolculuk olmalıdır bizim için. Mutluluk ne çok yükseklerde ne çok alçakta mutluluk gitmeyi istediğimiz yolda bizi bekliyor. Bilmiyoruz ki yarın ne olacak, hadi elinizi çabuk tutun…