İnsan kazanmak varken insan harcamak, günümüzün en yaygın hastalığı.  Egoları ve çıkarları uğruna hedefe ulaşmak adına insan harcamak; başarıya giden yolda mubah nede olsa.  Çünkü para harcamaktan çok daha kolay olan bir eylem…

      Tek kullanımlık olmuş her şey tıpkı bir kâğıt bir mendil gibi.   Kullan at, bir nesil yetişiyor böyle kıymet bilmeyen. Bazıları harcadıkça çoğaldığını zanneder harcadıklarının, aslında harcanacakları çoğaltır farkında olmadan.  Siz bütün içtenliğiniz ve samimiyetinizle dost sanıp değer verirsiniz karşınızdakine, hatta dersiniz ki iyi ki hayatımda, can dostum işte o can dostum dediğiniz para harcamaya korkarken sizi öyle kolay harcar ki sırtınızda bir bıçakla buluverirsiniz kendini, kendi menfaati için arkadaşını harcamak en basitidir böyle insanlar için. Yükselmek için omuz arayan insan avcıları diyorum ben bunlara.

      Ve maalesef böyle bir toplum kültürü oluştu ülkemizde de, birbirinin yüzüne gülen ama arkasından her işi çeviren. Şu bir gerçek ki siz ne kadar iyi niyetli olursanız olun vicdanı ve ruhu olmayan insanların içinde olduğunuz sürece harcanmaya mahkûmsunuz.  Kalbimiz çok büyük çok insana yer var. Fakat çok insan taşımaya gerek var mı? Bence yok. Neden mi? Herkese emek vermek gerekiyor da ondan, hak edene emek vermek gerek, kıymet bilene, değer bilene,  az olsun öz olsun…

     İşi, parayı, mevkiyi, yaşamının en tepesine koyanlar olmaz olsun… İnsanlar sevgiden, dostlardan, hoş sohbetlerden beslenmeyi bırakalı çok olmuş ne yazık ben yeni fark ediyorum. İşin içine girince anlayabiliyorsunuz bazı şeyleri hiçbir şey dışarıdan gözüktüğü gibi değil. Yani anlayacağınız herkesin işine yaradığı kadar, iyisiniz bu hayatta gerisi faso-fiso… Makam mevki uğruna, bir yerlerde yer edinebilmek adına inanmadıkları halde inanırmış gibi yapanlar yani yine insan harcayanlar var ya her şey sanal bir öğreni, gerçekten kopuk; bir o kadar da rüya aslında. Neler için can sıkıp nelere kızıyor insan bir düşünmek gerekli o dünyanın içindeyken. Fakat bu karmaşada avucunun arasından giden ve yıllar önce ne emekler verilerek kazanılmış dostlar var ya! İşte onlar harcanmasın. Dost kolay kazanılmıyor. Ucuza gitmesin, yerine koyulamaz çünkü…

       İnsan harcamak kolay ama insan kazanmak, bir değer üretmek çok zor işte. İnsanlar, kendi sahip oldukları nitelikleriyle başarılarını ön plana çıkaracaklarına, başkalarının eksikleri ve yanlışları ile yükselmek istiyorlar. Birbirlerini çok iyi tanıyan karşı karşıya geldikleri zaman tokalaşan, öpüşen, görüşen ve daha sonra büyük bir samimiyetsizlikle birbirlerinin arkasından çok rahatlıkla konuşabilen insanlar maalesef her zaman geçerli oluyor.

     Yaşam, her alanda sınırlı sayıdaki insanın doldurduğu kırılmaz, aşılmaz, çıkışı olmayan bir labirentin içinde dönüp duruyor. Labirentin içine giren, bir başka deyişle dama çıkan, merdiveni hemen çekiyor ki, arkadan kimse yetişmesin, gelmesin. Düzen öyle bir duruma gelmiş ki yetişeni şuursuzca harcıyor ve yok ediyor. Basit bir eşyaya verdiğimiz değeri insana veremiyoruz. Yazık çok yazık…

     İnsanı harcayanların, insana harcayanlardan daha çok olduğu günümüzde insan olalım, insan kalalım.

     İNSANA HARCAYALIM, İNSANI HARCAMAYALIM