40’ında Bir Lotus
"Sen neye hazırsan, o da senin için hazırdır." (Mar Victor Hansen ) Bütün kadınlara…
"Kırkıma bastım ya artık her şeyin daha fazlasına sahibim. Yaşlanıyorum farkındayım ama ruhum her zamankinden daha genç, kalbim yirmili yaşların başında. Daha bilgili, daha olgun, sağduyulu ve güçlüyüm .’’ Ben değiştim her şey değişti .’’Belki yüzümde daha fazla kırışıklık var. Saçım da daha fazla beyaz, belki kırgınım ve daha yorgun…
Ama hiçbir şey moralimi bozmuyor. Küllerimden doğuyorum her gün kendimi yeniden inşa ediyorum. Kırk yaşında insan hayat karşısında bambaşka bir hal alıyor. Olaylara bakışımız, enerjimiz, psikolojimiz her şeyimiz değişiyor. 40 ihtimallere, tesadüflere açık bir yaş. Tesadüfen yeni insanlarla tanışıyor. Bilmediğim kapılar önüme sıra sıra açılıyor. Tesadüflerin, tesadüf olmadığını düşünüyorum. Yaşlanmaya gelince onu da dert etmemek lazım. 40 öyle kudretli bir sayı ki yüzümde ki kırışıklıklar, saçımda aklar hiç de canımı sıkmıyor…
Hayata "Kırk"ında Başlamak!
Aslında 40 rakamı benim için, hiçbir şey ifade etmiyor. Sadece bu yaşa kadar ne kadar çok şey yaşarsan, o kadar tecrübeleniyorsun. Acıyı öğreniyorsun, sevinci öğreniyorsun, üzüntüyü, eğlenmeyi öğreniyorsun. Hepsini daha hazmederek öğreniyorsun. 40 yaşımda şunu öğrendim beni mutsuz eden, beraber olmaktan keyif almadığım, bana hiçbir şey katmayan, birde üzerine huzursuzluk veren insanları hayatıma sokmuyorum. Hayatım çok kıymetli ve çok değerli. Lüzumsuz şeylere vakit harcamak istemiyorum. Biraz egoistlik mi bilmiyorum ama benim zamanım çok kıymetli. Birilerini mutlu etmek, birilerine iyi görünmek için yaşamak istemiyorum. Nasıl mutluysam öyle, ne yapmaktan keyif alıyorsam, onu yapıyorum artık. Kimse beni hiçbir şeye zorlayamaz. İçimden nasıl geliyorsa öyle…
Hayatın tam içindeyim artık, tam istediğim yerdeyim ve tam istediğim şekilde akıyorum. Her şeyin farkındayım hem de çok farkında iyi niyetin saflık anlamına geldiği bu dünyada mütevazılık diye bir şey var aslında. Ayaklarım daha da sağlam basıyor yere attığım her adımda yeni yerler keşfediyorum. Öğrenmeye doyman beynim ve ruhum geminin kaptanı sensin artık diyor. Gemiyi başkaları yönetmiyor artık, tamam diyorum. Durak burada ve dümenin başına geçmem lazım. Ve tekrar dümenin başına geçiyorum. İşte 40 yaş bu bence…
Ne istediğimi çok iyi biliyorum artık. 40'la gelen olgunlukla biraz daha seçiciyim, ben ne yapmak istiyorum beni ne mutlu ediyor. Şimdi her şeyi daha iyi biliyorum. Beni mutlu edecek, bana huzur verecek ve kendimi en iyi ifade edeceğim işi yapmak istiyorum. Kişiliğimi ve karakterimi sınırlayan kurallar örgüsü içinde çalışmaya tahammüllüm yok artık.
Öyle çok para kazanmak gibi bir derdim yok onurlu bir hayat sürecek kadar olsun yeter. Evet, itiraf ediyorum yeni bir iş istiyorum. Daha fazla üretebildiğim kendimi tekrarlamadığım sınırların, kuralların olmadığı yapmaktan zevk aldığım yeni bir iş. Biliyorum ki 40 ‘ lı yaşlar insanın en üretken olduğu zamanlar. O yüzden zaman kaybetmemek gerek. Kendine güvenmek… Hayata büyük büyük hedefler koyup beşer yıllık kalkınma projeleri mantığıyla değil de, içinden geldiği gibi ama tutarlılıkla yaşamak… Bunlar insanın arada tökezlese bile yürümeye devam etmesini sağlıyor. Hayata tutunduktan sonra hiçbir şey için geç değil…
Yavaş yavaş kabukları atmak gibi düşünebilir, yani portakal gibi zannediyorum öyle bir saflaşma da gerekiyor. Biraz gelip geçiciliği kabul etmek yaşı oluyor 40 yaş. Yirmilerde bunları hiç düşünmüyorsunuz. Sanki hayat hep öyle devam edecek gibi geliyor, hâlbuki yaşanan tecrübeler bunun bir bitişinin de olacağını gösteriyor.
Hayat bir yolculuksa eğer, insan kendine şu soruyu soruyor :"Buradan nereye gidiyorum?" Bunu cevaplamak için önce burada olmak gerekiyor; ‘’ şimdi ve burada ‘’ .Hayatımı bugüne kadar neye kime, kimlere göre yaşadığımı hep sorguladım, sorguluyorum ve sorgulamaya devam edeceğim de biliyorum. Yola devam etmek için önce olanı olduğu gibi kabul etmek lazım. Artık nereye varacağımın bir önemi olmadığını, allanın yolun tadını çıkarmak olduğunun farkındayım. Bunun içinde geçmişin ve geleceğin beklentilerinden kurtulman gerekiyor. Arınmak, en büyük isteğim. Bir gün yepyeni bir insan olarak uyanmanın hayali ne kadar hoşsa da sadece küçük adımlarla değişebildiğimi biliyorum. Hatta bazen geriye giden adımlarla ‘’ iyi kız ‘’ olmak değil, gerçek biri olmak, kendi gerçeklerimi cesurca söylemek istiyorum.
Tökezleyip düşmenin de önemi yok, korkularla yaşanmıyor; kalkıp silkelenip, devam etmek önemli. Ne alacağımın hesabını tutmam imkânsız, ne verebileceğime odaklanmak istiyorum.
Gelelim şimdi Lotus meselesine; öncelikle ismimin başka bir adı sayılır, temel olarak zihnin duruluğunu ve ruhun saflığını temsil eden lotus çiçeği, Budizm ve HİNDUİZM ‘ de mükemmelliğin somut sembolü olarak kabul edilmektedir. Sadakati ve ruhsal uyanışı temsil eder. Sembolik olarak manevi aydınlanmaya ulaşmanın anahtarı olarak kabul edilir. İnsanın ışığa doğru yükselmesine benzer bir şekilde çamurlu su üstünde yukarı doğru büyür. Yani ne kadar dibe çökerse çöksün çoğu zaman çamurlu sularda yüzse de lotus bitkisi tertemizdir. Üzerine en ufak toz parçası geldiğinde hemen yapraklarını sallar ve tozu ileriye atar. Hayat da böyle değil mi… çoğu zaman istemediğiniz insanlar etrafında döner.
Ama şu bir gerçek ki hayat paylaşmaktan ibaret, bildiğini anlatmaktan ibaret, sevgini vermek ve almaktan ibaret. Karşılıksız sevginin verildiği ve alındığı tek bir şey var o da aile bana katlanan eşim ve çocuklarım iyi ki varsınız ve benim hayatımdasınız.
İYİKİ DOĞMUŞUM İYİKİ BEN OLMUŞUM…