Türk Milli Eğitim Sistemi son yıllarda yapılan değişiklikler ile adeta yazboz tahtasına dönüşmüştür. Aslında eğitim sistemindeki dejenerasyon 1940’lı yılların sonunda başlamıştır. Şimdi sürece bir göz atalım.

1945 yılında Sovyet lideri Stalin’in Kars, Ardahan ve Artvin’i istemesi üzerine ABD’den yardım istendi. ABD ise aynı yıl Truman Doktrini ile ülkemize yardım sözü veriyordu. Ama çok partili seçimlere gidilmesi, 5 yıllık kalkınma planlarının kaldırılması ve KÖY ENSTİTÜLERİNİN kaldırılması şartıyla. Bu istekler bir yıl içinde gerçekleştirildi. 1946’da ABD ile yapılan Kahire Antlaşması ve 1947 yılında buna ek yapılan antlaşma sonucunda 1949 yılında eğitim sistemimizi kontrol etmek için FULBRIGHT burs programı devreye sokuldu. Aynı yıl antlaşma gereği dört Türk ve dört Amerikalıdan oluşan eğitim komisyonu kuruldu. Bu komisyon çalışmaya başladıktan sonra Türklüğü ve milliliği içeren ders ve programlar yavaş yavaş erozyona uğratıldı.  

İlkokul programlarında laik eğitimin ortadan kaldırılması ile başlayan bu çalışmalar, bağımsızlık, devrimcilik, reform, halkın aydınlatılması, ulusal ekonomi, devletin vatandaşlara karşı görevleri yerine Unesco, Nato, demokrasi, dinsel bayramlar, önemli günler gibi kavramlar getirilmiştir. Ayrıca üretici toplum yerine tüketici toplum dayatması getirilmiş, okullarda ABD kaynaklı ve sağlıklı olup olmadığı tartışmalı gıda maddeleri dağıtılmaya başlanmıştır. İşlemler dokumacı kuşunun yaptığı işin inceliğinde fark ettirilmeden yürütülmüştür.

Gelelim bunların yakın tarihlerdeki yansımalarına. 2002 yılı kasımından beri aynı siyasi irade ülkemizi yönetmektedir. Bu dönemde Milli Eğitim’de değişmeyen ne kaldı diye sorarsanız, cevabımız kocaman bir hiç olacaktır. Liselerde öğrenim süresi değişmiş, haftalık ders sayıları neredeyse her yıl değişmiş, 8 yıllık kesintisiz ilköğretim ikiye bölünmüş. Okula başlama yaşı değişmiş, okul türleri değişmiş, kısaca eğitim adına ne varsa değiştirmişiz.

Milli Eğitimde 2003’ten itibaren 46 yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır. Bunların yerine 2003’ten itibaren 60 yeni yönetmelik yayınlanmıştır. 07/09/2013 tarihinde yürürlüğe giren Orta Öğretim Kurumları Yönetmeliği 2014 yılında dört defa, 2015 yılında bir defa değiştirilmiştir. 2003’ten itibaren 45 yönerge yürürlükten kalkmış, bunların yerine 63 yeni yönerge yayınlanmıştır. Ayrıca bu süre zarfında eğitimle ilgili 5 Bakanlar Kurulu Kararı, 4 Tebliğ, 14 Usul ve Esas ve 294 genelge yayınlanmıştır. Bu kadar değişikliğe ayak uydurabilmek için Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı, 2015 yılı hariç olmak üzere tam 3294 Karar yayınlamıştır.

Bu kadar müdahaleye ve değişikliğe eğitim sistemimiz nasıl dayansın ki? Eğitimimizin Türklüğü mü kalır? Milliliği mi kalır? Sistemi mi kalır? Düzgün bir eğitimi mi kalır? Bu süreçten kaç evladımız zarar görmüştür? Üniversitelerimiz yeterince gelişebilmiş midir? Yüzlerce soru yazabiliriz. Ama görünen o ki doğrudan ve dolaylı olarak milletimiz zarar görmüştür. İsterim ki ülkemin tüm çocukları okusun, iyi bir eğitim alsın. Bu çocuklar bizim, bu memleket bizim.