Eğitimde kaliteyi yakalamak için sahadan uzak olmamak, öğrenciye öğretmene dokunmak gerekir… Eğitim sistemimizin sacayaklarının sorunlarını görmezden gelmek ya da çeşitli nedenlerle ötelemek günü kurtarmaktan başka bir şey değildir…

Sahada olan, hatta sahada aynı anda hem öğretmen hem de öğrenci olarak yer alan biri olarak gözlemlediğim; herkesçe bilinen en belirgin sorunlardan biri; öğretmenlerin kendilerini zamanın getirilerine paralel olarak geliştirememeleridir.

Sorun gayet net...

Milli Eğitim Bakanlığımızda; var olan bu soruna artık gerçekçi çözümler aramaya başladı. Bakanlıktan gelen bilgiler oldukça olumlu…

Performans Değerlendirme Sistemi… Birçok kişi geliştirilmeye çalışılan bu sisteme karşı gelebilir, ama gayet olumlu bir adım… Çünkü her geçen gün önemi artan öğretmenin; bilgi beceri ve gelişiminin sağlanması demek, eğitim sistemimizin sınıf atlaması demektir.

Bunun yanı sıra bakanlık; her yıl öğretmenlerin gelişimi için milyarlarca lira para harcayarak hizmet içi eğitimlerle öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimlerini sağlamaya çalışmaktadır…

Peki ya kadrolu atanmış bir öğretmenken; kendi kişisel ve mesleki gelişimi için, atama bekleyen binlerce kişi gibi YGS ve LYS sınavlarına girip, maddi manevi onlarca zorluğa katlanarak bir 4 yıl daha üniversite okuyup ikinci üniversite diplomasına sahip öğretmenleri ödüllendirmesi gerekmez mi?

Gerekmiyor olmalı ki bakanlık ikinci üniversite okuyan, diplomaya dayalı alan değişikliği bekleyen öğretmenlere ; “ halinize şükredin, kendinizi geliştirmek adına onca emek ve zaman harcamayın”  diyor…

Bir tarafta; öğretmenlerinin performansından şikâyetçi olan ve öğretmenlerin gelişimi için hizmet içi eğitimlere milyarlarca lira para harcayan bakanlığımız var diğer tarafta; kendi cebinden para harcayıp kendi gelişimlerini sağlamaya çalışan öğretmenler var…

Ne yazık ki bakanlıkta ya da sendikalarda hiç kimse bu realiteyi görmüyor.

Sanırım “sallabaşını al maaşını” anlayışı hâkim hala ülkemizde… Kimse kendini geliştirenleri istemiyor… “Devlete kapağı atmışsın, daha ne istiyorsun, şükret…” zihniyeti acaba ne zaman son bulacak…

Şunu da belirtmeliyim ki hemen hemen her il de, her ilçe de binlerce norm fazlası öğretmen varken, yapılacak olan bir alan değişikliği ile hem öğretmenlerin kendilerini geliştirmelerinin önü açılacak hem de bakanlıkta sadece norm fazlası olarak maaş alan binlerce öğretmenin önüne geçilmiş olacak…

Günümüz de ekonominin bu denli önemi varken bakanlık KAZAN KAZAN prensibini önemsemeli ve alan değişikliğine gitmelidir. Böylelikle hizmet içi eğitimler için harcadığı onca maddi ve mali kaynağa ek hiçbir maliyet getirmeden, öğretmenler kendileri daha mutlu daha huzurlu olabilecekleri alanlar için emek, zaman ve para harcama şartıyla alan değiştirebileceklerdir.

Atanamayan öğretmenler ne yaptıysa; YGS-LYS ve yetenek sınavları; hepsini kadrolu personeliyken yapan bu öğretmenler unutulmamalıdır. Yazıktır…
                    
Murat Mehmet Güler
Eğitimci –Yazar