Milli eğitim sistemimizin kanayan yaralarından biridir birleştirilmiş sınıflar. Azımsanmayacak sayıda bulunan birleştirilmiş sınıflı okullar  “unutulmuş” ya da “arka plana itilmiş” durumdadır. Milli Eğitim Bakanlığının 2012 yılı verilerine göre Türkiye’de ilköğretim okullarının  %35 i birleştirilmiş sınıflı okullardan oluşmaktadır.

Birleştirilmiş sınıflı okulların tabi ki kendince gerekçeleri vardır… Okul durumu, öğretmen durumu ve öğrenci azlığı gibi sebepler başlıcalarıdır. Ama bu yüzyılda bu kadar mahrumiyete gerek var mı oturup bir düşünmeliyiz.

Günümüzde bu tarz eğitim veren okullar için ne ayrı bir yönetmelik ne de ayrı bir eğitim programı söz konusudur. 8 yıllık zorunlu eğitime geçilmesiyle birlikte bağımsız ilkokullar için hazırlanan programların bire bir uygulanması istenmektedir. Özellikle programda belirtildiği gibi  “ifade ve beceri dersleri”, bağımsız ilkokullardaki sınıfların programlarıyla tamamen aynıdır. Burada şunu da ilave etmeli ki durumun önemi daha da ortaya çıksın, mevcut durumda birleştirilmiş sınıfla eğitim vermeye çalışan okulların çok büyük bölümü TEK ÖĞRETMENLİ okullardır. Yani bağımsız ilkokullarda 4 farklı sınıf için hazırlanan programı tek öğretmenin yine aynı sürede ve oldukça kısıtlı imkânlarla uygulaması beklenmektedir.

Birleştirilmiş sınıflı okulların önemli öğelerinden olan; kendi kendine çalışma, seviye grupları ve küme çalışmaları uygulamalarını hayata geçirmek öğrenci azlığı nedeniyle oldukça zorlaşmaktadır. Çünkü her sınıf seviyesinde 3 -4 öğrencinin olması ve bunların dönem içerisinde çeşitli nedenlerle devamsızlıklarının olduğunun da göz önüne alınmasıyla birlikte beklenen uygulamaları ortaya çıkması imkânsıza yakın bir hal almaktadır.

Bunun yanı sıra birleştirilmiş sınıflı okullarda görev alan öğretmen arkadaşlarımızın yüzde 90’nı yetersiz durumdadır. Çünkü kendine has şartları olan ve yine kendine has eğitimli bir öğretmen taraftan ancak idare edilebilecek bu okullarda ya ÜCRETLİ öğretmenler ya da “geçici” kadrolu öğretmenler görev almaktadır.”Geçici “dedim çünkü gerek pedagojik açıdan gerek donanımsal açıdan gerekse psikolojik açıdan zor şartlara sahip bu okullarda çalışmaya hazırlıklı olmayan arkadaşlarımız ilk fırsatta bu kurumlarımızdan ayrılıyorlar. Bu da, zaten her açıdan mahrum durumda olan bu kurumlarımızın sürekli öğretmen değiştirmesiyle iyice olumsuzluğa saplanmasına neden oluyor. Ayrıca öğretmenlerin;  bu okullara sadece sabah gelip öğleden sonra köyden ayrılmaları ve ilçe merkezlerinde sürekli yapılan toplantı, seminer, kurs vb etkinlikleri de düşündüğümüzde beklenen katkıyı sağlamada çok geride kalacağı aşikârdır.

Bu kurumların bütçelerini sorgulamak gerekirse; 222 sayılı ilköğretim ve eğitim kanununa göre köy bütçelerinden en az %10 lük bir dilim aktarılması gerekmektedir. Bu ayrılan dilim ile okulun küçük onarım ve ihtiyaçları karşılanması hedeflenmiştir. Ama bu kurumların büyük oranda çok kırsal alanlardaki köylerde bulunması ve doğal olarak köyün maddi gelirinin olmaması ya da oldukça az olmasından kaynaklı ve ya köy muhtarının okula ayrılması gereken dilimi vermemesi nedeniyle sıfır bütçeyle yol almaya devam ediyorlar. Vurun abalıya gibi bir durum söz konusu yani…

Çözüm önerim:

Öneri olarak üstte saydığım sorunlara cevap üretmek de sunulabilir. Ama ben bulunacak çözümlerin de beklenen verimi sağlamaya yeteceğini düşünmüyorum.

O nedenle birleştirilmiş sınıflı eğitim yapan okullarımız acilen kapatılmalıdır. Burada eğitim öğretim gören çocuklarımız;  29116 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliğine uygun olarak en yakın okula taşınmalıdır. Böylelikle çok kısıtlı imkânlarda 3-4 sınıf bir arada eğitim-öğretim görme garabeti ortadan kalkmış olacaktır.

Murat Mehmet Güler
Eğitimci - Yazar