Doğuya atanan bir öğretmenin yol güncesinden....

.....serseriliğim durağı uzak bir kentte iniyorum. Başka insanlar: başka bir dilde başka şeylere üzülüp, başka şeylere gülüyorlar. Güneş aynı yerden doğup başka yerden batıyor.

.....uçurtmasının kaçacağını bilen bir çocuk gibi üşüyor ellerim. Otobüslerden inen insanlar, binen insanlar, başka yerden gelip, başka yere giden insanlar... Bütün yüzler tanıdık, bütün yüzler yabancı.

.....otobüsün tekerine yaslanmış, bebeğini emziren utangaç anne... Yanımdan bağırarak geçen sucu çocuklar... Açılmasın diye kalın ipliklerle bağlanmış tombul bavullar... Hayır, o ben değilim, başıboş bir meteor gibi onca insan arasında yitip giden.

......yine ucuz bir otel soğuk çatlak duvarlar. Kirli perdeden sızan neon ışıkları, sigara izmaritleri, dilenen çocuklar, hüzünlü film kareleri, ekip arabaları, ağırbaşlı dinletiler, kurutulmuş çiçekler, bozuk ankesörler... Dışarıda karanlığa gömülen ayrıntıdan sadece birkaçı.

......şimdi düş kurmalıyım, kitap okumalıyım ya da yağlanan saçlarımı yıkamalıyım. Sobanın üzerinde portakal kabukları, radyoda makamını bilmediğim eski bir istanbul şarkısı, tablada unutulmuş sigara ve masamda acı mı acı, kaçak acem çayı, birazdan üşüdüğümü farkedip pencereyi kapatacağım.

......yarın köye gidip, göreve başlayacağım.

VAN- Erciş, Alpay Cavlak 
 
Not: Yazı yayın tarihi güncellenmiştir.