Öğretmenliği, Öğretmenlerimden Öğrendim -1

Öğretmenlerimiz hepimiz üzerinde olumlu ya da olumsuz derin izler bırakmıştır. Bir eğitimci olarak ben de kendi öğretmenlerimden, öğretmenlik adına çok şey öğrendim. Hani öğretmenliği öğretmenlerimden öğrendim, desem yeridir.

Mesela ilkokul öğretmenimden çok şey öğrendim.

İlkokula başladığımda sesleri öğrenmiş ve bazı kelimeleri yazabiliyordum, öğretmenim bu durumu fark etmedi.

Fark etsin isterdim.

Çocuklara isimleriyle hiç hitap etmezdi. Bu yüzden bir birey olarak onun gözünde varlığımı hiç hissetmedim.

Hissetmek isterdim.

Sınıfta gözdesi birkaç kız öğrenci vardı. Onlar değerliydi. Diğerleri önemsizdi.

Onlar gibi değer görmek isterdim.

Sınıfta kimseye dokunmaz, başını okşamaz, sarılmazdı. Oysa o kadar terbiyeli, uslu, çalışkan bir çocuktum ki.

Bir kez olsun başımı okşasın isterdim.

Dedim ya ondan çok şey öğrendim. Tabi ki onun yaptıklarını yaparak değil! Yaptıklarını yapmayarak.

Öğretmen olduğumda, tüm çocuklarıma ismiyle hitap ettim, adlarını sesimden duysunlar, var olduklarını hissetsinler diye.

Minicik birlerimi kucağıma alıp havaya attım, üst sınıftaki öğrencilerin başlarını okşadım, tüm öğrencilerimin gözlerinin ta içine baktım sevildiklerini hissetsinler diye.

Aralarında ayrım yapmadım. Hiçbirine daha az kıymetli olduğunu düşündürtmedim. Her birine ayrı kıymet verdim, kişilikleri gelişsin diye.

Benim de hatalarım olmuştur elbet ama her zaman onlara değer verdiğimi hissettirdim. Sadece beyinlerinin değil, kişiliklerinin gelişimini de önemsedim.

Dedim ya öğretmenlerimden çok şey öğrendim.

Sonra ortaokulda bir matematik öğretmenim vardı. Adı, Ahmet KAYA’ydı. Bir gün elinde yazılı kağıtları sınıfa geldi. Öyle heyecanlı öyle mutlu, öyle duygulu ki mutluluktan ağlayacak nerdeyse.

-Çocuklar dedi, ben ömrümde ilk kez bir öğrencime 10 üzerinden 10 verdim. O yüzden çok mutluyum. Dünyalar benim oldu. Okula sevinçten uçarak geldim.

Bekledik…

- Aferin Doğan, dedi. Aferin, seninle gurur duyuyorum.

Ben işte o gün kendimi önemli hissettim. Başaracağıma inandım.

Toplum içinde konuşmazdım, çok utangaçtım. O öğretmen ilk kez bana sınıf içinde zorla türkü söyletti. Söyleyemem, dedim. İnat etti. Zorladı. Hatta söyleyeceksin diye iki de tokat attı.

Ağlayarak ilk türkümü söyledim.

“Yarim senden ayrılalı
Hayli zaman oldu gel, gel…”

Gözyaşlarımla birlikte dilimin zincirlerini kırdı. Bana özgürlüğümü verdi.

Bu gün güvenle ve inatla hakkı haykırabiliyorsam, belki de başlangıcı odur, bu duruşun.

Dedim ya öğretmenlerimden çok şey öğrendim.

 

Öğretmenliği, Öğretmenlerimden Öğrendim -2

Yıl 1983, birçok öğrenci gibi ben de ortaokul son sınıfta yatılı okul sınavlarına giriyorum, okuldan bir öğretmen çıkıp da bizlere rehberlik etmiyor.  Hangi okulu hangi tercihime yazdım, onu bile hatırlamıyorum. Sınava gitmemiz için küçük bir otobüs bizi almak için geldi. Otobüse binerken okulun Sosyal Bilgiler öğretmeni otobüse yönelen öğrenci kalabalığına seslenerek “Sizin okul falan kazanacağınız yok, öylesine eğlence olsun diye sınava gidiyorsunuz.” dedi. Uzun bir yolculuktan sonra ilk kez Sivas’ı gördüm. Sınava o moral bozukluğu ile girip döndük.  Sosyal Bilgiler öğretmenimden, öğrencilerin motivasyonlarının nasıl bozulmaması gerektiğini öğrendim.

Sonuçlar açıklandığında Sivas Merkez İmam Hatip Lisesini kazandım. Kayıt dönemi geldiğinde  babamla birlikte  kör şafakta kasabadan hareket eden otobüse binip okula kayıt yaptırmaya gittik. Şehre ulaşıp okulu bulduğumuzda bizi bir müdür yardımcısına yönlendirdiler.  Müdür yardımcısının kapısına varınca ömrümde ilk kez babamın başındaki şapkayı çıkararak koltuğunun altına aldığına tanık oldum. Almanya’da çalışıp yurda dönerek esnaflık yapmaya başlamış, çevresince sayılan bir adam olan babamın endişelendiğini hissettim. Sıra bize gelince içeri girdik. Müdür Yardımcısı bize bakıp küçümser bir edayla “Siz nereden geldiniz?” diye sordu. Babam tedirgin bir şekilde “Gemerek” dedi.  Müdür yardımcısı sözüne devam etti “Gemerek’ten adam mı çıkar!” Haksızlığa asla tahammül edemeyen babam hiç sesini çıkarmadı.  Babamla birlikte bu ağır hakaretin altında ezildik. Daha okulun kapısından girer girmez aldığım bu hançer yarası çocuk ruhumda hiçbir zaman silinmeyecek bir yara açtı. Suratına “Gemerek’ten adam çıkıp çıkmayacağını bir gün sana göstereceğim.” diye haykıramadığım o ses yıllarca içimde çınladı durdu.

Ben o müdür yardımcısından çok şey öğrendim. Çocukların birer küçük adam olduğunu ve onlara yapılanı asla unutmayacaklarını öğrendim mesela. Ben tüm öğrencilerime yetişkin insanlar gibi saygı gösterdim.

İnsanlara karşı ön yargılı olmanın ne kadar kötü bir şey olduğunu öğrendim. Ömrüm boyunca hiç kimseye önyargılı davranmadım. Kimseyi ötekileştirmedim.

Bir çocuğun yanında babasını rencide etmenin, küçük görmenin insanlık olmadığını öğrendim. Öğrenci velilerine davranışlarıma hep dikkat ettim. Hele bir de çocuklar yanımızdaysa  tutumuma daha fazla özen gösterdim.

Bir yöneticinin odasına gelen her insanı saygı ile güler yüzle karşılaması gerektiğini, her insana değer vermesi gerektiğini, insanlara hizmet etmek için verilen bir görevin insanlara zulmetmek için kullanılmaması gerektiğini öğrendim. 

Dedim ya ben, öğretmenlerimden çok şey öğrendim. Kiminden yapılması, kimisinden yapılmaması gerekeni.   O öğretmenden sadece öğretmenliği değil nasıl adam olunması gerektiğini de öğrendim.

Doğan CEYLAN 
Maarif Müfettişi