Eylül ayı ile beraber okullarımız açılır ve beraberinde öğretmenlerimize uygulanan şiddet haberleri de gelmeye başlar. Öğretmenlerin maruz kaldığı şiddet, kamuda en yüksek sayıda olmamızdan kaynaklı sanırım bir hayli fazla olur. Çoğundan haberimiz dahi olmazken bazılarını haberlerden okuyarak öğreniriz. Ertesi gün ise eğer ölümle sonuçlanmadıysa muhtemelen unuturuz.

Yani öğretmen yediği dayakla kalıyor bile diyebiliriz. Hatta şiddete maruz kalan öğretmenlerden bazılarının canından olduğunu düşündüğümüzde sadece dayak yemesine bile çok şükür diyerek içimizi rahatlatabiliriz ne yazık ki. Çünkü öğretmenlerimiz öyle saldırılara maruz kalıyor ki yüreğimiz burnumuza geliyor. Bir kaç örnek vermek gerekirse; 2013 yılında vatani görevimi bitirmek üzere iken değerli bir Milli Eğitim Müdürü arkadaşımla telefonda konuşurken, ilçesinde bir bayan öğretmenin velisi tarafından silahla kovalandığını anlattığında şaşkınlıkla beraber cümlenin sonunda “inşallah öğretmenimizin canına bir şey olmamıştır” şeklinde içimden düşüncelere girmiştim ki öğretmenimizin canından olmadığını duyunca çok şükür diyerek rahatlamıştım. Bir başka olayda ise başka bir okulda eski öğrencisinin taşkınlık yaptığı gerekçesi ile uyaran okulun müdürü bıçaklı saldırıya maruz kalıyor, araya giren diğer öğretmenlerin sayesinde okul müdürü kurtulmuştu.

Ama birde uğradığı saldırı/şiddet sonucu canından olan öğretmenlerimiz de var ne yazık ki. Kız öğrencisini öldürmeye çalışan eski erkek arkadaşından korumaya çalışan Kartal Endüstri Meslek Lisesi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni Hüseyin Ağırman’ın silahla vurularak öldürülmesi. İzmir’in Karabağlar İlçesinde dersin ortasında öğrencisi tarafından bıçaklanarak öldürülen 4 aylık hamile Rabia Sevilay Durukan öğretmenimiz. Kayseri’de lise son sınıf öğrencisinin yumruklu saldırısı sonucu başını kaldırıma çarpan okulun müdür yardımcısı Mehmet Aktaş’ın ölümü. Bu anekdotları çoğaltabiliriz. Belki de bu olaylardan çoğunu unuttuk hatta bu olayları ilk kez duyanlarımız bile vardır.

Her yıl bu şiddet olaylara, öğretmenlerimizin dayak yemesine hatta ne yazık ki öldürülmesine şahit oluyoruz. Öğretmenlerimize yönelen bu şiddet olaylarının önüne geçilmesi adına bazı araştırmaların ve önlemlerin alınması gerekiyor. Kanunlarda öngörülen cezaların niteliğinin öncelikli hedefi ve amacı olası suçların ve olaylara caydırıcı olması itibari ile önleyici olmasıdır. Bu yüzden Milli Eğitim Bakanlığımızın Sağlık bakanlığında olduğu gibi caydırıcı ve önleyici nitelikte bir kanun en kötü ihtimal genelge hazırlayarak yürürlüğe koyması artık ihtiyaçtan öteye geçmiştir. Çünkü öğretmenlere yönelen şiddet olaylarının karşılığı ceza, yaptırımlar veya işleyen adli soruşturma süreci yetersiz kaldığı için şiddete başvuranlar gerisini düşünmeden kolaylıkla öğretmene saldırabiliyor. Fakat caydırıcı,ayrıca özel öğretmene şiddeti önleme kanun ve hükümleri olursa ve işlerliği toplumca bilinirse öğretmenlere şiddet olayları da doğu orantılı olarak azalacaktır.

Bu yüzden Milli Eğitim Bakanlığımız da fazla zaman kaybetmeden “ Öğretmene Şiddeti Önlemi” komisyonu/birimi ve kanunu hazırlanmalıdır. Kanun çalışmasında ise Türk Ceza Kanununda uygulanan şiddet veya yaralayıcı/ölümlü olaylara öngörülen cezaların karşılığı olan hükümlere eğitim çalışanlarına uygulanmasına karşılık olarak artırımlı cezaların düzenlenmesi de yapılabilir. Böyle bir çalışmada eğitim ve tüm eğitimcilerin geleceği için her türlü katkıyı da bireysel olarak sunmaya hazırım. Yeterki eğitim kurumlarımızda öğretmenlerimiz şiddete maruz kalmasın canından olmasın…

Saygılar

Sedat DEGER
Eğitimci Yazar