Bu hafta yazıma başımdan geçen ilginç bir hadiseyi paylaşarak başlamak istiyorum. Zira bu ara eğitim sistemimizde yapılan olumlu reform haberleri ile yakından alakalı ve insana hakikaten de nereden nereye dedirtir cinsten.

 

Son seçim arifesinde aday vekillerden birinin mahalle toplantılarından birine katılma fırsatı bulmuştum. Tabi eğitim ile alakalı bir vaatte bulunulacak mı diye de merak etmiyor değildim hani. Neyse en samimi ve içten dilek ve temennilerde bulunuldu karşılıklı vatan ve millet meselelerine değinildi, baştakiler tembellikle suçlandı, her daim yanınızdayız denildi ve son olarak da gelen konukların dertleri dinlenmeye ve notlar alınmaya başlandı.

 

Tam kalkmak üzereyken öğrenci velisi olduğunu söyleyen bir mahalle sakini çocuğunun sınıfta bırakılmış olmasından yakınıp, pek tabi suçlu gördüğü öğretmenleri topa tutmaya başladı, dert yandı, yardım istedi. Söylediği kadarıyla çocuğu son derece zeki, çalışkan ve gayretliydi. Birtakım haylazlıkları olmamış değil ama ona göre bunlar göz ardı edilebilmeliymiş. Neyse, ben tabi veliden ziyade vekil adayının ne diyeceğini daha çok merak ediyordum ki çıkıp " Vay efendim bakın eskiden öğretmenler öğrencilere neler yaparlardı şimdi bakın ellerini bile kaldıramıyorlar, seslerini bile yükseltemiyorlar sayemizde" diye başlayan yaklaşık 15 dakikalık bir konuşma yapmasın mı? Belli ki o kalabalık içinde bir tanede olsa öğretmen olabileceğini tahmin etmemiş olmalı. Öğrenci bilgileri hemen not edildi, veli teselli edilerek diğer bir soruya geçinildi sonrasında. Tabi ben hayretler içerisinde ortamın şartlarından da ötürü cevap dahi veremeden kalkmak durumunda kaldım.

 

Düne kadar sürekli öğretmenin sorumlu tutulduğu, hatalı görülüp suçlandığı, velilerce ve sorumsuz idarelerce yüklenildiği ve baskılara, mobbinge maruz kaldığı bir pozisyondan bugün öğretmenine sahip çıkan " Bırakın Öğretmenleri işini yapsınlar." denilen bir noktaya gelindi. Bu kesinlikle göz ardı edilemeyecek kadar önemli bir şey. Öğretmeni küstürmekle, eğitimden el etek çektirilip motivasyonunu düşürmekle bu işlerin yürütülemeyeceğinin farkına varıldı. Öğretmen hedef tahtasından indirilmeye başlandı. Umarız bu tüm bölge ve okullara aynı hassasiyetle etki eder. Zira birçok yerde hala aynı bakış açısı geçerliliğini korumakta. Falanca vekilin bir telefonu ile sınıf geçirilen öğrenciler, rencide edilip ayar çekilen öğretmenlere rastlamak maalesef bolca mümkün. Bu şekilde öğretmen mesleğinden küstürülüyor hem de eğitim sistemimizin kan kaybetmesine sebep olunuyor. Bazen hakikaten kimi dinlememiz gerektiğini şaşırabiliyoruz. Gelen talimatı mı yoksa üzerine yemin ettiğimiz değerlere göre mi hareket edeceğiz. Aksi bir durum ile mücadele etmeye varsa gücünüz buyurun.

 

Peki sonuç ne dört işlem becerisi kazanamamış öğrencileri bir tarafa bırakın okuma yazma bilmeden lise sıralarına kadar gelebilen, sayıları hiç de azımsanmayacak öğrenciler. Öğretmenin tüm çabasına rağmen velinin onayı ile sınıf geçen öğrenciler bir tarafta, eli kolu bağlı öğretmenler öteki tarafta. Yeterince kalabalık sınıflarda okuma yazmayı sökmesi için bireysel eğitim verilmeye çalışılsa da kabul edilmeli ki yetişkin bir öğrenci bu yaşa kadar öğrenememiş olmanın da vermiş olduğu psikolojik durumdan dolayı öğrenmemek üzere bir direnç geliştirmiş oluyor adeta. Aslında bizlerin durumundan çok daha zor bir pozisyonda bırakıyoruz öğrenciyi. Onun açısından katlanılması çok daha zor bir durum. Kağıda sadece adını yazabilmek ve bununla yetinmesini istemek hiç adil değil.  Bunu çocuklarımıza yapmaya kimsenin hakkı olmamalı. Değiştirilmesi planlanan sınıf geçme sisteminde mutlaka bu durumuyla liseye gelmiş öğrenciler içinde acilen çözüm üretilmeli. Hem onlar için zaman kaybedilmemiş olunur, hem de bu durumda geliştirilecek çözüm ile sınıfta öğretmeninde kontrol gücüne katkı sağlanır. Böyle bir durumda öğretmenin kararı esas kabul edilmeli, öğrencinin koca bir sene sınıfta kalması beklenmemelidir.  

 

Getirilmesi planlanan yeni sistemde devamsızlığın sınıfta kalma noktasında esas kabul edinilecek olması öğrenci ve velilerce devamsızlık konusunda daha hassas davranılmasına da sebep olacaktır şüphesiz.  Okulun ilk haftaları ders olmaz düşüncesiyle gelenek haline getirilen devamsızlık yapmak da ortadan kalkarak bu süre daha verimli bir şekilde eğitime kazandırılacaktır.

 

Sınıfta kalma sistemi yerine getirilmesi planlanan dersten sorumlu geçme sistemi öğretmene yapılan mevcut baskıyı bir nebzede olsa hafifletecektir. Öğrencinin de işleri daha ciddiye almasına sebep olacaktır.  Çünkü 6 zayıfla ortalamanın tutturulup sınıf geçilebilindiği bir sistem de öğrencideki rahatlık zaten ders çalışmamasına, yeterli çaba da göstermemesine sebep olmaktadır. Temel dersleri yetersiz bir şekilde öğrenemeden bir üst sınıfa atlayan öğrenciye temelini alamadan aynı derslerin daha ayrıntılı ve ağır şekli nasıl öğretilebilinir ki.

 

Umuyoruz ki bu sistem gerekli ön hazırlıklar ve bilimsel altyapısı oturtularak sistemli bir şekilde uygulanır ve etkili olur. Öğretmeninde değerli ve önemli olduğu, baskıdan uzak motivasyonu yüksek, kendini gerçekten güvende hissedebildiği bir yarınımız olur. Unutulmamalıdır ki öğretmene verilen değer öğrenciyi de veliyi de değerli kılacaktır.

Ömer Dinler
guncelegitim.com