Levent Kuruoğlu'nun açıklamaları şöyle;
2013 yılında bir Öğretmen maaşı, asgari ücretin 3,1 katı, memur maaşı ise asgari ücretin 2,5 katıydı. Bugün artırılan asgari ücrete göre oranladığımızda bile, Ocak 2024 itibarıyla öğretmen maaşının 52 bin 706 TL, ortalama memur maaşının ise 42 bin 505 TL olması gerekir.
Aksi takdirde 2013 yılındaki alım gücüne ulaşılması dahi mümkün olmayacaktır. Bu durumda, refah payı uygulamasının hayata geçmesinin, ne kadar önemli olduğu, bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
"Bunun Sebebi Sarı Sendikacılıktır"
Memur, 2013'den bu yana, aradan geçen 10 yıl sonunda, bir arpa boyu yol almamış, hatta pastadan payı geriye gitmişse, sorgulanması gereken, temsil makamında olan, SARI sendikacılıktır.
Bu gidiş ve bu sendikal anlayışla, ekonomik ve sosyal anlamda, daha iyi olmayacağımız açıktır.
"Enflasyon farkının zam diyerek sunulması tam bir rezalettir"
Memur ve emeklisine yüzde 50 zam yapılacağını söyleyenlerin, yüzü kızarmadan enflasyon farkını zam diyerek sunması tam bir rezalettir. Kaldı ki, son 3 yılda bir çok kalemde %500-600'lük artışları görmezden gelenler bilsin ki, memurlar da, emekliler de, yüzde 15 zam + yüzde 35 enflasyon farkı verilse de, alım gücümüzde elle tutulur bir artış olmayacağını bilmektedirler.
"Bu sebeple, refah payı uygulaması çok daha önemli hale gelmiştir"
Daha da somutlaştırırsak, refah payının en düşük devlet memuru maaşını, yoksulluk sınırına yükseltecek oranda olması gerekmektedir. Bununla birlikte, ek gösterge düzenlemesinin de, geneli kapsayacak şekilde yeniden ele alınması, hem kamuda bozulan hiyerarşik yapının bozulmaması hem de emeklilikte yaşanan adaletsizliğin düzeltilmesi açısından, büyük öneme haizdir.
Hür-Sen olarak, devleti somutlaştıran en önemli unsurun devlet memuru olduğu gerçeğinden hareketle, ekonomik ve sosyal olarak güçlü kamu çalışanının, güçlü devlet ile eş değer olduğunu biliyoruz.