Eğitim Sen'den yapılan açıklama:

Türkiye’de uzunca bir süredir başta eğitim sistemi olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanları, siyasi iktidarın hedefleri doğrultusunda baskıcı, otoriter ve dayatmacı bir anlayışla yeniden düzenlenmektedir. Bir taraftan eğitimin ve toplumsal yaşamın bütün alanları dini kurallara göre biçimlendirilmek istenirken, diğer taraftan iş güvencemiz başta olmak üzere, en temel hak ve kazanımlarımız gasp edilmekte, üyelerimiz baskı, sürgün ve soruşturmalarla sindirilmek istenmektedir.

Eğitim başta olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanlarında uygulanan baskı, şiddet ve dayatmacı uygulamalar, üyelerimize yönelik soruşturma, sürgün ve cezalandırma girişimleri, sendikamızın kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim mücadelesinden bağımsız değildir. Türkiye’de okul öncesi eğitimden yükseköğretime kadar bütün kademelerdeki eğitim kurumları, iktidarın ırkçı, mezhepçi ve ayrımcı uygulamaları nedeniyle gerçek işlevlerinden hızla uzaklaştırılmıştır.

Eğitimin Dinselleştirilmesi Tehlikeli Boyutlardadır

12 Eylül ürünü zorunlu din dersi dayatmasına ek olarak getirilen zorunlu seçmeli din dersi dayatması, son yıllarda karma eğitimin hedef haline getirilerek, sınıfların cinsiyete göre ayrılması, sıbyan mektebi uygulamaları, okullarda ‘değerler eğitimi’ adı altında ‘tek din, tek mezhep’ propagandası yapılması, ders kitaplarının içeriğinin dinselleştirilmesi, dini vakıf ve cemaatlerin MEB onayı ile okullarda dini propaganda faaliyetleri içine girmesi yapması, kütüphane ve laboratuvarların kapatılarak mescide dönüştürülmesi vb. gibi laik-bilimsel eğitim anlayışıyla çelişen uygulamalar hepimizi tedirgin etmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı, iktidarın ideolojik yönelimleri doğrultusunda çalışmalar yapan Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere aralarında TÜRGEV, İHH, Ensar Vakfı, Hayrat Vakfı, Hizmet Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti gibi dini vakıf ve derneklerle yapmış olduğu protokoller ile eğitimi ve okul iklimini dinselleştirme sürecinde bu vakıflara özel görevler vermekte, okullarda faaliyet yürütmelerini sağlamaktadır. Özellikle son yıllarda belirgin bir artış kaydeden ve 3-5 yaş grubundaki çocukları hedef alan “sıbyan mektepleri” uygulaması ile bütün imkanlarını dindar nesil yetiştirmek için kullanan bir iktidar ve Milli Eğitim Bakanlığı ile karşı karşıya olduğumuz açıktır.

İnanç İstismarına Karşı, Laik Eğitim ve Laik Yaşamı Savunuyoruz

Değişik din, mezhep, inanç ve dünya görüşünden insanların gerçek anlamda “eşit yurttaş” olarak kabul edilmesi, devletin bütün inançlara eşit mesafede ve tarafsız olmasına, günlük yaşamın her alanında okulda, işyerinde, üniversitede, sokakta, farklı kimlik, inanç ve dünya görüşleri arasında ayrım yapılmamasına bağlıdır. Laik olmayan bir eğitim sisteminin demokratik ve bilimsel olması, demokrasiye ve eşitlik mücadelesine hizmet etmesi, bireylerin inançlarını hiçbir baskı altında kalmadan gerçek anlamda özgürce yaşaması mümkün değildir. Gerçek demokrasinin, eşit yurttaşlığın, temel hak ve özgürlüklerin genişlemesinin tek yolu “Laik Eğitim, Laik Yaşam” mücadelesini güçlendirmekten geçmektedir.

81 İlin Katılımıyla, 9 Bölgede Alanlarda Olacağız

İktidarın kendileri gibi düşünmeyen herkesi hedef haline getirdiği bir dönemde laik eğitim ve laik yaşam mücadelesini yükseltmek, iş güvencemize sahip çıkmak, artan baskılara, soruşturma, sürgün ve cezalandırma girişimlerine boyun eğmeyeceğimizi göstermek için, KESK öncülüğünde 28-29 Mayıs’ta bölge mitingleri yapılacaktır. 81 ilin katılımıyla 9 merkezde yapılacak olan bölge mitinglerine eğitimin ve ülkenin gidişatından rahatsız olan tüm toplum kesimlerini katılmaya, gidişattan rahatsızlık duyan herkesi geleceğine sahip çıkmaya çağırıyoruz.

28-29 Mayıs Bölge Mitingleri Taleplerimiz:

Siyasi iktidar eğitim sistemini siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirmeye son vermeli, eğitim biliminin evrensel ilkelerine saygılı olmalıdır.
Kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkının önündeki engeller kaldırılmalıdır.

Eğitimde “tek din, tek mezhep” dayatmasına, eğitimi dinselleştirme uygulamalarına son verilmelidir.

Zorunlu din dersi dayatmasına, farklı inanç ve kültürlerin dışlanmasına, eğitimde her türlü ırkçı, gerici ve ayrımcı uygulamaya son verilmelidir.
Çocuk istismarının yaşandığı yurtları ve evleri açan dini vakıf ve derneklerin kapısına kilit vurulmalı, inanç istismarı yapan tüm kurumlar kapatılmalıdır.
Yaşanan çatışmalar nedeniyle yaşamları ve eğitim hakkı tehdit altında olan çocuklarımıza ve öğrencilerimize sahip çıkılmalı, MEB ölümü değil, yaşamı ve yaşatmayı savunmalıdır.

İktidar tarafından hedef haline getirilen iş güvencemize yönelik tüm girişimler durdurulmalı, herkese güvenceli iş, güvenli gelecek için gerekli adımlar atılmalıdır.
Kamu emekçilerinin insanca yaşam ve daha iyi çalışma koşulları talepleri dikkate alınmalı, sorunlarımıza kalıcı çözümler üretilmelidir.
Eğitimin bütün kademelerinde her türlü siyasal ve sendikal ayrımcılığa izin verilmemeli, özellikle MEB’in fişleme, cezalandırma ve sindirme uygulamaları durdurulmalıdır.
Ülkenin ve eğitimin geleceğinden endişe duyan, kötü gidişe dur demek isteyen tüm toplum kesimlerini 28-29 Mayıs tarihlerinde Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Antalya, Samsun, Trabzon, Van, Diyarbakır’da yapılacak olan bölge mitinglerine talepleriyle katılmaya davet ediyoruz!