LGS sonuçlarının açıklanmasının ardından 1 Temmuz’da başlayan tercih işlemleri 12 Temmuz’da sona erecek. Tüm öğrencilerin ve velilerin nasıl tercih yapacakları konusunda kafaları tamamen karışmış durumda. İki yıl geriye dönelim.

LGS sistemi nasıl ortaya çıktı, bir hatırlayalım istiyorum.

15 Eylül 2017 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ATV- A Haber ortak yayınında TEOG ile ilgili şu sözleri dile getirdi: “Ben TEOG olayını istemiyorum ve bunu da yanlış buluyorum. TEOG’un kaldırılması lazım. Biz TEOG ile mi geldik. Ne TEOG vardı nede başka bir şey vardı.” Canlı yayında bu sözleri söylemesinin üzerinden 4 gün geçmişti ki 19 Eylül 2017 tarihinde o dönemin Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz şöyle bir açıklamada bulundu: "TEOG'un kaldırılması da Türkiye'nin önünün açılması. Evlatlarımızı yarış atı konumuna koyduk yani. İnanın evlatlarımız büyüyor, büyüdüğünü fark edemiyorsunuz. Etüt merkezleri ne kadar artmıştı değil mi? Niye arttı? TEOG yüzünden arttı. Evladının yarış atı konumuna girmesini hangi aile ister? Biraz sevin, biraz sayın... Son sözümüz şu. Bize güvenin. Niyetimiz halis, Türkiye'yi hep beraber 21'nci yüzyıla taşıyacağız.”

Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım ise; “Zaman içerisinde TEOG'un bir yarışa döndüğünü, üniversite imtihanı gibi olduğunu ve öğrencilerin stresini artırdığını "Acaba girebilecek miyiz, giremeyecek miyiz? Ortaokuldan sonra ne yapacağız' diye uykularınızı kaçırdı değil mi? Biz sizin uykularınızın kaçmasına razı olur muyuz? Onun için sizi stresten kurtaracak, rahat rahat istediğiniz okula gidecek şekilde gereken çalışmaları, düzenlemeleri yapacağız” diye açıklamalarda bulundu.
Peki böyle mi oldu? Çocuklar istedikleri okullara mı gitti? Dershaneye gitmez mi oldular? Sınav kaygısı, stresi ortadan kalktı mı?

Öyle olmadığını sanırım hepimiz yaşayıp gördük. Yerine gelecek sistemin ne olacağı bile belli olmadan kaldırılan TEOG’un ardından yerine çok daha zor bir sınav sistemi getirilerek çocukların kaygısı daha büyük düzeye çıkarıldı. Sadece çocuklar mı? Velilerin kaygısı çocuklardan daha fazla durumda olduğundan çocuklarıyla çatışma halinde bir dönem geçirir oldular. Bu dönemde bir de nitelikli okul kavramıyla da tanışmış olduk. (Bu konuyla ilgili daha önce yazmıştım 02.06.2019)Bu dönemde benim gözlediğim en iç acıtıcı sonuç ise; derslerinde başarılı olan bir öğrencinin sınav sonucu ile yüzde 10’luk dilimin dışında kaldığında kendini başarısız ve emeklerinin tüm çalışmalarının boşa gitmiş olduğunu düşünmesi.

Bugüne dönersek eğer;

Bu yıl, Liseye Geçiş Sınavı’na giren 1 milyon 29 bin 555 öğrenci yaklaşık 140 bin kontenjan için yarıştı. Anadolu, fen ve sosyal bilimler liselerinin kontenjanı sadece 87 bin 636. Yaklaşık 11 öğrenciden 1’i bu kontenjanlara yerleşebilecek. Sınavla öğrenci alacak okul sayısı 1526, toplam kontenjanları da 139 bin 120. Okulların yaklaşık yüzde 56’sını Anadolu mesleki ve teknik liseler ile Anadolu İmam Hatip liseleri oluşturuyor. Kılavuza göre 22 ilde Anadolu, 14 ilde de sosyal bilimler lisesi sınavla öğrenci almayacak. Bu illerde yaşayan çocukların günahı ne? Tercihine yerleşemeyen çocuklar ne olacak?

Eylül ayına kadar herhangi bir tercihine yerleşemeyen çocuklar MEB tarafından otomatik olarak Açık Liseye kaydedilecek. Yani 14 yaşında çocuklar okullardan koparılmış olacaklar.

Sizlerden şu sözü duyar gibi oluyorum. Hani kimse açıkta kalmayacaktı?

Kâğıt üzerinde sistem kimsenin açıkta kalmayacağını bize gösteriyor. Ama gerçekler maalesef öyle göründüğü gibi değil. Ancak yerel yerleştirmede okul dayatması olduğundan tıpkı geçen yıl olduğu gibi bu yılda çocuklarının imam hatip ya da meslek lisesine gitmesini istemeyen veliler Anadolu Lisesi kontenjanı yetmeyeceğinden açıkta kalacak. Bu durumda çocuklarının açıkta kalmasını (Açık Lise) istemeyen veliler istemedikleri halde imam hatip veya meslek liselerini tercih edecekler yada özel okula gönderecekler.

Böyle bir sistemde en karlı çıkan özel okullar oluyor. 4 yıl önce sayıları 6 binlerde olan özel okul sayısı yaklaşık 12 bine ulaştı. Öğrenci sayısı da 1.4 milyonu aştı. Özel okulların eğitimdeki payı yüzde 8’in üzerine çıktı.

Açık öğretimdeki öğrenci sayısı ise 1.5 milyonu aştı. Çözümü yok mu?

30 Temmuz 2018 tarihinde MEB basın açıklaması yaparak hangi okulların tercih edildiğini hangi okullarda boş kontenjan kaldığını açıklamıştır.

Yerel yerleştirme ile alan Anadolu liselerinde 434.886 kontenjanın 21.070’i boş kalırken Anadolu İmam Hatip Liselerinde 224.950 kontenjanı 107.228’i, Anadolu Meslek Programı Liselerde 481.482 kontenjanın 214.034’ü boş kalmıştır.

Buna göre; velilerin ve çocukların hangi okul türlerini tercih ettiğine bakılarak o okul türünün kontenjanını arttırma yoluna gidilmelidir. Çünkü biz veliler çocuklarımızın geleceği için çabalıyoruz. Çocuklarımızı üniversite sınavları için akademik eğitim veren bu liselerde okumalarını istiyoruz. Ancak bu liselerin kontenjanları ile öğrenci sayısı arasında uçurum var. Elinizde somut veriler varken neden hala okul türü dayatma yoluna gidiyoruz.

Bırakın kendi çocuklarımızın eğitimi ve geleceği hakkında kararı sizler değil, bizler verelim…