''Eğitim alanındaki sorunlar, her geçen gün artarak devam etmektedir'' diyen Oya Adıyaman eğitim camiasında kimin mutlu olduğuna cevap arıyor.


Eğitim alanındaki sorunlar, her geçen gün artarak devam etmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı en zor bakanlıklardan biri.

Cumhuriyet döneminde Milli Eğitim’de 98 yılda 78 bakan değişti. Her yeni bakan giden bakanı arattı. Son 16 yılda sadece liselere girişte 5 farklı sistem denendi ve bir türlü çözüme kavuşulamadı.

Bu kargaşanın içinde kim mutlu diye düşündüğümüzde…

Eskiden baş tacı öğretmenler bugün kendini bilmez veliler tarafından fiziksel şiddetten mobinge, hatta cinayetlere varan bir ortamın içindeler. Peki biz bu noktaya tesadüfen mi geldik yoksa hedef mi gösterildik?

Bakanlar, başarısızlıkları öğretmenlerin yetersizliklerine, tatillerinin fazlalığına, boş oturmalarına, yarım gün çalışmalarına, velilerle iletişim kurmamalarına bağlamadı mı?

En üst kademelerden böyle söylemler olunca ve veliye yaranmak adına öğretmenin elinden tüm yetkileri alırsanız bunlar kaçınılmaz bir hal alır. İlköğretimde bir öğrenci 7 zayıfı olsa bile sınıf geçmektedir. Velinin izni olmadan sınıf tekrarı yaptırılmamaktadır. Ondan sonra öğretmeni okulda ne veli ne öğrenci ciddiye almaktadır. En ufak bir konuda bile veli okula gelip öğretmene kafa tutabilmekte, şikayet etmekle tehdit etmektedir. Böyle bir ortamın içinde öğretmenin nasıl mutlu olması beklenebilir ki!

Okullarımızda kadrolu öğretmenler dışında bir de ücretli öğretmenler görev yapıyor. Sanırım en mutsuz olanlar da onlar. Yıllarca okuyorsun, mezun oluyorsun ve KPSS diye bir de sınava giriyorsun ama yeterli kadro açılmadığı için atanmayıp, okullarda 15 gün sigorta yapılıp ek ders karşılığı çalışıyorsun.

Ülkemizde ataması yapılmayan öğretmen sayısı yarım milyona yaklaşmıştır. Her geçen gün bu sayı artmaktadır. Ataması yapılmadığı için 45 öğretmen arkadaşımız hayatını sonlandırmıştır.

Türk Eğitim Sendikası’nın yaptığı araştırmalarda, okullarda 70 bin civarında ücretli öğretmen görev yapmaktadır. Ama 70 bin öğretmenin hepsi eğitim fakültesi mezunu değildir. Bunların 28 bini eğitim fakültesi, 30 bini lisans mezunu, 12 bini ise ön lisans (yani iki yıllık üniversite) mezunudur. “Yarım milyona yakın öğretmen atanmayı beklerken eğitim fakültesinden mezun olmayan kişilere neden öğretmenlik yaptırılmaktadır?” diye sormadan da edemiyorum.

Eğitimde tasarrufa gidilemez. Bu ülkenin geleceği eğitimden geçmektedir. Taşa betona yatırım yapmak, geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklar yaratmaz. Oysa ki biz eğitime yatırım yapmadıkça hep başkalarına bağımlı yaşamaya mahkum oluyoruz.

“Çocuklarımız mutlu mu” diye baktığımızda ise onları da mutlu göremiyorum. Nasıl mutlu olsunlar? Daha gün doğmadan karanlıkta evlerinden okula gitmek için çıkıyorlar ya da akşamın karanlığında evlerine dönüyorlar. Durmadan değişen eğitim ve sınav sisteminin içinde her geçen gün kayboluyorlar.

Velilere baktığımızda ise onların da mutlu olmadığını, kafalarının karışık olduğunu yaşıyor ve görüyoruz. Çocuklarının geleceğinden derin şüphe duyuyorlar. Sınavı kaldırıyoruz diye başlayan bir söylemin ardından daha zor bir sınav ve nitelikli ve niteliksiz okullarla karşı karşıya kaldılar. Çocukları nitelikli okulu kazanamayan velilerin çocukları imam hatip liselerine ya da meslek liselerine yerleştirildiler. Hatta hiç yerleşemediler ve açıkta kaldılar. Bunu istemeyen velilerin birçoğu özel okullara yöneldiler. Her geçen gün artan özel okul sayısı da bunu bize kanıtlamaktadır.

Bu durumda eğitim camiasında mutlu olan bir kısım var her gün hızla sayıları artan özel okullar.