Öğretmen rotasyonuyla ilgili yönetmelik değişikliği, ardından gelen SMS ile öğretmen bilgilendirmesi derken eğitimcilerin yaz tatili ve ramazanı belirsizlikler arasında kâbusa dönmüş durumda. Bakanlığın yangından mal kaçırırcasına uygulamakta ısrar ettiği rotasyonun mantığını anlamak mümkün görünmüyor.

Hükümetin henüz kurulmadığı ve Bakanlığın şu andaki yönetim üzerinde emanet olduğu düşünüldüğünde bu tür uygulamaların acele ile yürütülmeye çalışılması siyaseten ve toplumsal olarak da etik olarak görülemez. Hem Bakanlığın hem de siyaseten saygınlığın korunması bakımından bu uygulamanın revize edilmesi değil yeni hükümet kurulana kadar ertelenmesi en doğru ve etik yaklaşım olacaktır.

Amaç doğru dahi olsa uygulamanın hatalı olacağı ve hukuki sorunlara yol açacağını defalarca raporlarımızda dile getirmemize rağmen öğretmen rotasyonu konusunda Milli Eğitim Bakanlığı ısrarını sürdürmekle kalmayıp sebebi çok da anlaşılamayan bir biçimde yönetmelikte değişiklik yoluna giderek ilk uygulama için 12 yıl olan hizmet süresini 15 yıla çıkardı. Bunun yanı sıra, kadrosu okulda bulunmasına rağmen Bakanlık ile il/ilçe Milli Eğitim Müdürlükleri veya diğer kamu kurumlarında görevlendirme ile çalışmış olan öğretmenlerin görevlendirme süreleri de okulda fiilen görev yapmış gibi değerlendirilmekte ve rotasyona esas süre buna göre hesaplanmaktadır. Bu sürelerin fiili öğretmenlik görevinden sayılması ve bu doğrultuda bir hesaplama mantıken de etik olarak da doğru değildir.

Temelde öğretmen hareketliliği ile hem mesleki körleşmenin önlenmesi hem de gerek eğitimci gerek öğrenci açısından fırsat eşitliğinin sağlanması açısından rotasyon uygulaması bir gereklilik gibi görünse de mevcut yönetmelik doğrultusunda doğabilecek sıkıntılar faydadan çok zarar getireceğini göstermektedir.

Yönetmelik uyarınca yapılacak bir rotasyon aslında başarılı kabul edilen okullarda görev yapan öğretmenler arasında gayri resmi becayişe dönüşecektir. Daha zor koşullara sahip okullarda çalışan ve görece daha düşük hizmet puanına sahip öğretmenler ise bu durumun yeni mağdurları olacaktır.
Sendikamızın defalarca dile getirdiği ve rapor olarak Bakanlığa sunduğu çözüm önerilerini bir kez daha ifade etmek gerekirse, sağlıklı bir öğretmen hareketliliği sağlamak için zorunlu uygulamalar yerine özendirici, teşvik edici unsurlar üzerine kurgulanmış bir model izlenmelidir.

Öncelikle: bölge türleri ve okul tiplerimizin mevcut değerlendirmesinde tutarsızlık bulunduğundan tüm bölge ve okullar yeniden sınıflandırılmalıdır. Aynı bölge hatta mahalledeki iki okul arasında fiziki ortam ve çalışma koşulları açısından uçurumlar görülebilmektedir. Bu nedenle okullar ulaşım, fiziki koşullar, bölgenin sosyo-ekonomik şartları, dezavantajlı nüfus gibi kriterler açısından değerlendirilerek her okul için “çalışma güçlüğü” sınıflaması yapılmalıdır.

Yeni sınıflama için her ilçede şube müdürü, okul müdürleri, sendika temsilcileri, okul aile birliği başkanları ve muhtarlardan oluşan heyetler oluşturulmalı, anılan kriterler üzerinden geliştirilecek ölçek doğrultusunda okulun koşulları değerlendirilmelidir. Okul şartlarında bir değişiklik olup olmadığı her yıl denetlenmeli, gerektiğinde güncellenmelidir. Çalışma zorluğu yüksek bölge ve kurumlarda puan ve maaşların daha yüksek takdir edilmesi ile tecrübeli öğretmenlerin istihdamı ve çalışma yılının artması mümkün olacaktır.

Okul donanımı ile sosyo-ekonomik koşulların yetersiz olduğu bölgelerdeki öğretmenlere öğretim yılında verilen normal eğitime hazırlık ödeneği dışında iki dönem başında ayrı ayrı yarım maaşlık ödenek tahsis edilmelidir.
 
Standart olarak ödenmesini önerdiğimiz minimum net (aylık) bölge-okul tazminatları ise aşağıdadır: *

a) 3.bölge c tipi okulda çalışan eğitimcilerimize 550 TL.
b) 3.bölge b tipi okulda çalışan eğitimcilerimize 450 TL.
c) 3.bölge a tipi okulda çalışan eğitimcilerimize 350 TL.
d) 2.bölge c tipi okulda çalışan eğitimcilerimize 350 TL:
e) 2.bölge b tipi okulda çalışan eğitimcilerimize 250 TL.
f) 2.bölge a tipi okulda çalışan eğitimcilerimize 150 TL.

* Tazminatlar Emekliliğe yansıtılacak ve vergilerden sonra net olarak önerilmiş olup, Maliye Bakanlığı ile işbirliği kapsamında kanun değişikliği gerektirmektedir. Böyle bir değişiklikte tazminatların toplu sözleşmelerde güncellenmesi hususu göz ardı edilmemelidir.

Tüm eğitim camiası olarak Bakanlıktan beklentimiz telafisi güç mağduriyetler yaratmak yerine uygulamanın ertelenmesi ve yeni hükümet kurulmasının ardından sendikaların görüşlerinin ve taleplerinin de dikkate alındığı bir revizyona gidilmesidir.

Tatilimiz ve ramazanımız zehir oldu, bari bayramımız bayram olsun .