Nobetciyim, öğle arası(45 dk) katımda, sınıflarda dolaşıyorum...

Teneffüslerde koridorlarda koşan, top oynayan!, birbirinin tepesine zıplayan, tekerlekli öğretmen sandalyesinde birbirini iten öğrencilerimiz, sınıftalar. Dışarı çıkmamış çoğu.

Telefonu sarjdayken kullanabilmek için, bi de daha rahatmış, öğretmen sandalyesine oturmuş, ayaklarını da masaya uzatmış bir tanesi. Sigorta atıyor bende...

Kimisi yemek! yiyor. Yemek dediysem, kantinden aldığı, zar kalınlığında kaşarı olan tost, köfte! - ekmek, tavuk!- ekmek...şekerli bir takım içecekler, bitmeden almayı başardıysa simit...( stimiti az getiriyorlar ki, diğer sandviçler! satılsın.) "Oğlum, kızım evden getirin yiyeceğinizi, eliniz boş, karnınız aç."

"Dışarı çıkın, hava alın, okulun etrafında bi koşun veya yürüyün" diyorum. Çıkartamıyorum. Ellerinde telefon, oyun oynuyorlar. " "Hocam yaa, üçüncü kattan kim inecek!?" Obez diyebileceğim kadar şişman bir tanesi ben on yıldır inmedim daha diyor. "İyi ya, hareket olur işte." Sınıf gülüyor. İkna edebildiklerimi çıkartıyorum, tabi..mış gibi yapıp, geri dönmüyorlarsa.

Yemek yiyenlerin çok azı çöpünü, kapı yanındaki kovaya atıyor. Üçüncü kattan inmeye üşenen ögrencilerimiz, her şeye uşeniyor tabii. Bazıları çöpünü oturduğu yerden fırlatıyor. Çöp düştüğü yerde kalıyor. Ne kendisi, ne başkaları rahatsız olmuyor. Kimisinin çöpü henüz sıranın üstünde, veya gözünde. " Oğlum al şu çöpü yerden, kızım temizle sıranın gözünü, gelip bakacağım çöp kalmayacak bir tane bile.." "Sonra atacağım hocam!, benim çöpüm değil hocam, siz de taktınız çöpe hocam.." (Genel olarak sonraya bırakılan bu çöpler, atılmadan yerlere dökülüyor.)

Koridorda dolaşırken kulağım onlarca kere duyduğu küfür ve kaba konuşmalara inanamamakta ve hayret etmekte ısrar ediyor.

Kız ve oğlan çocukları arasında el şakaları olağanmış gibi davranıyorlar.

En kötüsü, hiç bir şeyden utanmıyorlar, pişkinlikte yüzsüzlükte sınır tanımıyorlar.

Günün sonunda ilk kez görmediğim bu manzaralarla mücadele etmekten yıpranmış, yorulmuşum, sesim kısılmış...

Yorgunluk geçer de, gerçekten üzülüyorum, bunlar bizim geleceğimiz. Bu çocukları biz büyüttük, bunların büyüteceği çocuklar nasıl olacak?

68 kuşağı denen, ülke ve dünya sorunlarıyla ilgili, okuyan, gururlu, olgun lise kuşağından, gençliğin evrildiği yer burası.

Ha, siz öğretmensiniz eğitin diyeceksiniz. Uzmanlar diyor ki; eğitim ailede başlar, ilk üç yaş çok önemlidir. Altı yaşına kadar çocuk alacağı karakter eğitiminin çoğunu almıştır. İlkokulu bilmem de, 15 yaşından sonra davranış eğitimi olmuyor.

Lütfen herkes çocuğu ile, davranışı, beslenmesi ile ilgilensin. Telefon kullanma konusunda bilinçlendirsin. Çocuğunun yanında küfürlü, kaba konuşmasın...televizyondan, özellikle siyasilerden uzak tutsun bi de.

Hiç mi iyi örnek yok..?

Elbette var. Allah'a şükür, pırlanta gibi çocuklarda var. Ama diğerleri enerjimizin çoğunu alıp, götürüyor.

Gülden Seymen Hoca