Eğitim ve öğretim teknolojilerindeki gelişmeler ve yenilikler tamamı bizim programımızın içerisine konması gerekiyor.
2000'li yıllarda 15-20 yılda bir revize ettiğiniz müfredatlar içinde bulunduğumuz dönem itibarıyla daha sık revize edilmesi gerekiyor. Çocuklarımızın bilgiye erişmede yaşadığı kolaylıklar ve buy bilgi gündelik hayatta kullanma istekleri bu programların revize edilmesini zorunlu kılıyor. Gelişmelere ayak uydurmak çocukların taleplerine karşılık vermek için mevcutta yürütülen çalışma ile müfredatı revize etmeyi uygun bulduk.
EĞİTİMDE SADELEŞME
Haziran ayında Bakan olarak göreve başladım. Yüzlerce öğretmen odası programında öğretmen arkadaşlarla sohbet ettik. Resmi olarak her ayın ilk cumartesi günü Türkiye'nin tamamında bakanlığın e-Okul sisteminden öğretmen arkadaşlarımızla görüştük. Buradaki etkinliklerin tamamında öğretmen arkadaşlarla yapmamız gerekenleri tartıştık. Öğretmenler mevcut programın öğrencilere aksettirilmesi için bizden 2-3 saat fazla istiyorlar. Eğer bunu yaparsak çocuklarımız haftalık 60-70 saat ders yükü ile karşı karşıya kalıyor. Bunu yapmak mümkün olmadığına göre burada bir sıkıntı olduğu ortaya çıkıyor. Sadeleştirmenin mantığı burada ortaya çıkıyor. 2013 yılında beri devam eden bir çalışma süreci var. Son 1 yıl içinde dünya örnekleri ile karşılaştırmalar yapıldı. Öğretmenlerin talepleri alındı. İşte burada bir seyreltme gerekliliği ortaya çıktı. Bu bizim için çok önemli bir konu.
Sürecin aceleye getirildiği yönünde eleştiriler var. Buna cevap vermek isterim samimiyetle çünkü biz MEB'de daha önceki 5,5 yıllık çalışma dönemimde de tecrübelerimiz var ve burada atılacak adımların ortaya çıkaracağı sonuçları iyi analiz etmek gerekiyor. 2013'te başlayan müfredat değişikliği çalışma süreci aynı zamanda öğretmen kaynağı açısından da iyi bir planlama gerektiriyor. Bunun da planı yapılmalı. Herhangi bir dersin haftalık ders saatini 1 saat arttırmak ya da azaltmak beraberinde getireceği öğretmen ihtiyacı veya mevcut öğretmenlerin fazla olması anlamına geliyor.
Yurt dışında katıldığımız toplantılarda yaptığımız görüşmelerde biz programımızı çok yüklü hale getirdiğimiz gördük. Çocuklarımız kendilerine verilen kısıtlı zaman içerisinde öğrenmeleri ve bilmeleri gereken konulara yeterince vakıf olamadan sadece yüzeysel bir geçişle bunu öğrenmiş oluyorlar. Yani istediğimiz kalıcı öğrenmeyi sağlayamamış oluyoruz. Bu da başarısız sonuçlara yol açıyor. Öğretmenlerimiz de kendilerine tanımladığımız kısıtlı zaman içerisinde asla öğrencilere istedikleri şekilde sunamayacakları bilgileri kendilerinden o kısa zaman aralığına yetiştirmesini istiyoruz. Böylece öğretmen arkadaşımız da başarısız oluyor.