Bu karar teoride doğru görünmekle beraber uygulama yönüne bakıldığında çeşitli zorluklarla karşılaşılması muhtemeldir. Bunlardan ilki öğrenci sayısı ile süre arasındaki orantısızlıktır. Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğünün web sayfasının “Yazılı ve Uygulamalı Sınavlara Yönelik Sıkça Sorulan Sorular” kısmında yer alan “Türkçe, Türk dili ve edebiyatı ve yabancı dil sınavları nasıl yapılacak?” sorusuna karşılık olarak “Türkçe, Türk dili ve edebiyatı ve yabancı dil derslerinin sınavları yazılı ve uygulamalı olarak iki aşamada yapılacaktır. Her öğrenci için yeteri zaman ayrılarak ders öğretmeni tarafından dinleme ve konuşma becerilerini ölçen uygulama sınavları yapılacaktır.” cevabı verilmiştir.

Sınıflarımızda öğrenci sayısının ortalamaya bakıldığında otuzun altında olmadığı realitesi önümüzde durmaktadır. İlgili branş öğretmenlerinin ortak kanısı, yalnızca konuşma sınavı özelinde her bir öğrenci için en az beş dakika (Konuşma konusunun verilmesinin akabinde öğrencilere bir dakikalık düşünme süresi tanınması, öğrencilerin söz konusu sınava teker teker alınması gibi faktörler düşünüldüğünde bu sürenin uzaması da muhtemeldir.) süre verilmesi yönündedir.

Bu durum da her bir sınıfta yalnızca konuşma sınavı için 150 dakikalık bir süreye ihtiyaç duyulacağını göstermektedir. Zikredilen mevcutta yalnızca dört şubeye sahip bir öğretmenin bu sınavı uygulamak için 600 dakika, bir başka deyişle 15 ders saatini kullanması gerekmektedir ki bu da ikinci sınavlar kapsamındaki kazanımların yetiştirilebilmesi açısından sıkıntılar doğuracaktır. Bunun üzerine dinleme sınavının bireysel değil de sınıf düzeyinde yapılacağı düşünülse bile bu süreye bir 40 dakika daha eklenmesi elzemdir. Dinleme ve konuşma sınavlarının değerlendirme süreçleri de düşünüldüğünde durum içinden çıkılmaz bir hâl almaktadır.

Söz konusu sorunlardan ikincisi, dinleme ve konuşma sınavlarına dair detaylı bir kılavuzun veya en azından bir çerçevenin eksikliğidir. Bakanlığımız tarafından 11 Ekim 2023 tarihinde yayımlanan “Millî Eğitim Bakanlığı Yazılı ve Uygulamalı Sınavlar Yönergesi”nin “Sınav Değerlendirme Süreci”ni ele alan 3. Bölümü’nün j bendinde “Yazılı ve uygulamalı sınavlarla ilgili diğer hususlar kılavuzla belirlenir.” ibaresi bulunmakla beraber, bu ifadenin muhatabı tam olarak anlaşılamamaktadır. Aynı yönergenin “Sınav Uygulama Esasları”nı ele alan 2. Bölümü’nün ğ bendinde “Uygulamalı sınavların süresi ve hangi kazanımlara göre yapılacağı ders öğretmenlerince belirlenir.” şeklinde bir ifade bulunmaktadır. Yine Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğünün web sayfasında yayınlanan “Ortak Yazılı Konu Soru Dağılım Tablosu ve Örnek Senaryolar” metinlerinin dipnotlarında “Sözlü iletişim becerisine yönelik uygulama sınavları MEB Ölçme ve Değerlendirme Yönetmeliği uyarınca eğitim kurumu sınıf/alan zümreleri tarafından hazırlanacak ve uygulanacaktır.” ifadesi yer almaktadır. Bu ifadelerin yazılı ve dinleme sınavlarında ülke genelinde büyük uygulama farklılıklarına sebep olması, bunun da öğrenci ve veliler üzerinde olumsuz bir intiba yaratması kaçınılmazdır. Elbette ki yazılı sınavlar da okuldan okula değişiklikler gösterecektir. Ancak bu sınavlarda, il sınıf/alan zümrelerinin “Konu Soru Dağılım Tabloları”nda yer alanlar arasından seçtiği kazanımlara yönelik sorular sorulacağından bir uygulama birliği mümkün olacaktır.

İkinci “sorun”un uygulama birlikteliğine engel teşkil etmesinden başka bir boyutu da ilgili branş öğretmenleri üzerinde yarattığı kafa karışıklığıdır. Dinleme ve konuşma sınavlarına dair öğretmenlerimizin kafasında çeşitli soru işaretleri vardır.

Bunlardan bazılarını şu şekilde sıralamak mümkündür:

  • Dinleme metinlerinde aranan herhangi bir özellik var mıdır?
  • Dinleme sınavında kaç soru sorulmalıdır?
  • Konuşma sınavının konusu öğrencilere önceden mi yoksa sınav anında mı söylenmelidir?
  • Konuşma sınavında her öğrenciye aynı konu mu verilmeli veya öğrenciler kura yöntemiyle farklı konularda mı konuşturulmalıdır?

Tüm bunlar, dinleme ve konuşma sınavlarının uygulanmasına dair bir alt yapı eksikliğine işaret etmektedir. Bu haliyle uygulanacak olan sınav sistemi, maksada hizmet etmekten ziyade öğretmenlere angarya olarak geri dönecek ilaveten ölçme değerlendirme açısından öğretmen-öğrenci-veli üçgeninde sıkıntılı sonuçlara gebedir.

Sonuç olarak Sayın Bakanımızı eğitim-öğretimde kaos yaratacak alt yapısız uygulamalar gerçekleştirmek yerine eğitimin öncelikli ve asli problemlerini çözmeye davet ediyoruz

L.KURUOĞLU