Malum sendika başkanları 1 Mayıs’ta kalabalıklara, duymak istediklerini en yüksek tonda söyleyerek adeta açık hava konseri zevki yaşattılar, verdiler coşkuyu…
Ne var ki büyük büyük konfederasyon başkanları 1 Mayıs kutlamalarında meydanlarda kullandıkları söylemleri, talepleri ve şikayetleri Külliye’ye çıkınca, külliyen unuttular…
Külliye’ye çıkınca teşekkürlerini ve minnettarlıklarını ifade ederken keşke memur ve emeklinin içinde bulunduğu durumu ve beklentileri de ifade etselerdi…
Ancak sendika başkanları bunu yapmak yerine Külliye’deki masada memuru ve emekliyi temsil edemeyip, 1 Mayıs'ta alanlarda toplanan üyelerinin karşısına çıkınca en yüksek perdeden çığırtkanlık yaparak, sendikacılık oynamışlardır…
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü Külliye'deki toplantıya katılan Sendika Başkanlarının konuşmaları; sendikaların temsil ettiği iş kolu çalışanlarını temsil edemediğini, sergilenen sendikacılığın hükümsüz olduğunu; 1 Mayıs'a not düşürtmüştür.
Masada noter sendikacılığı yapılmıştır.
Memur ve emekli gördü ki "Biz Yetkili Sendikayız", "Biz Etkili Sendikayız" diyenler Külliye'de Sayın
Cumhurbaşkanı ile yaptıkları toplantıda emeklinin de memurun da sesi olamamıştır.
Basına ve medyaya yansıyan açıklamalar göstermiştir ki, konfederasyon başkanları memuru ve emekliyi masada TEMSİL edememiş, TESLİM etmiştir. Memurun ve emeklinin sorunlarını, beklentilerini ifade etmek yerine; minnettarlıklarını ifade ederek gerçekleri sümen altı etmişlerdir.
ZAMAN MEMURUN VE ÖĞRETMENİN KENDİNE DÖNME ZAMANIDIR!
Toplu Sözleşme Primi ile sendika yöneticileri işverenin çalışanı haline gelmişse, siyasetin gölgesine sığınılıyorsa, siyaset güdümlü konfor sendikacılığı ve işveren kontrollü noter sendikacılığı hakimse, bağımsız sendikacılık anlayışına alan tanınmıyorsa…
Memur ve emekli refahtan payını, bütçeden hakkını alamıyorsa…
Emekli, maaşlara yapılan seyyanen zamlardan faydalanamıyorsa…
Çalışırken kazanılan tazminatlar, unvanlar, mali haklar, emekli bordrolardan kazınıyorsa…
Memurun emekli ikramiyesi sembolik bir miktardan ibaret kalmışsa…
3600 Ek Gösterge yılan hikayesine dönmüşse…
Öğretmenlerin eğitim öğretim ödeneği günün koşullarına göre güncellenmiyorsa…
Öğretmenlerin Kariyer Tazminatı, emeklilikle sonlandırılıyorsa...
Öğretmenlere tuttukları her nöbet için ayrı ücret ödenmiyorsa...
ÖMK ile Eğitim Fakülteleri yok sayılıyorsa, Eğitim Fakültesi mezunları mağdur ediliyorsa, öğretmenlerin emeklilik hakları iyileştirilmiyorsa...
Kurumlarda sendikal baskılar artmışsa, mobbingler yaygınlaşmışsa, iş barışı bozulmuşsa...
Vergi Dilimi, memura vergi zulmüne dönüşmüşse...
Öğretmenlerin ek ders ücreti ile ancak bir tost alınabiliyorsa...
Mülakatla atamalarda mağduriyetler yaşanıyorsa...
Ücretli Öğretmenlikle öğretmenler emeğinin karşılığını alamıyorsa...
Proje okullardaki yönetici ve öğretmen atamalarında şikayetler yaşanıyorsa...
Daha birçok hak kayıpları yüzünden mağduriyetler memurun kaderi olmuşsa...
Bugün banka promosyonları, bankacıların insafına bırakılmışsa...
Ortada yanlış bir sendikacılık anlayışı var demektir…
Sebebi memuru ve üyesini temsil ediyormuş gibi görünen, etkili ve yetkili sendikalar değilse nedir?
Biliyoruz ki, sendikaları sendika yapan üyelerdir. Memuru ve üyesini temsil etmek yerine, iş verenle iş tutan yapılar üyelerin değil, gücün sendikasıdır, sendikacı deyimiyle, “SARI SENDİKALARDIR”!
Zaman; memurun yüzünü Sarı Sendikalara dönme zamanı değil, memurun ve öğretmenin kendine dönme zamanıdır.
Son olarak 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü toplantısında; sendika başkanlarının, Sayın
Cumhurbaşkanının bulunduğu masada icra etmiş oldukları duruş, memurun kendine dönme zamanının geldiğini ve sendika başkanlarının icra ettiği sendikacılık anlayışının sorgulanması gerektiği gerçeğinin bir uyarısıdır.
Durum itibarı ile sendikacılık oynayanlara üyelik yoluyla destek oldukça, memurun da emeklinin de kazanımlarından söz etmek bir yana kayıpları da artacaktır.
Bu bağlamda siyaset güdümlü konfor sendikacılığını, işveren kontrollü noter sendikacılığını sorgulamak ve sonlandırmak memur ve emeklinin refahı ve huzur u için artık şart olmuştur.
Aksi takdirde memur ve emeklinin payına huzur ve refah yerine; sendika başkanlarının ya meydanlardaki açık hava konserleri ya Toplu Sözleşme tiyatroları ya da halı sahadaki top çevirmeleri izleyerek ay sonunu nasıl getiririm kaygısıyla yaşamak düşer…
Bu kader değildir, insanca yaşamaya yakışır yaşam standartı memur ve emeklinin hakkıdır ve hakkı olan verilmelidir.
Kadriye Demirel
Anadolu Eğitim Sendikası Antalya İl Temsilcisi