Tütün ya da tekstil fabrikasında çalışan bir işçi olsaydı… İşten atıldığında (belli koşullar altında) ihbar-kıdem tazminatı alma hakkı olacaktı… Hatta (belli sayının üzerinde işçi çalıştıran işyerinde çalışırken) haksız yere işine son verildiği iddiasındaysa, “işe iade” davası da açabilecekti… Ama “o” özel sektör işyerinde (okul, kurs vb) çalışan bir öğretmen… Ve bu hakların hiçbirine sahip değil…

Sözünü ettiğim “o” öğretmeni tanıyorsunuz aslında… Tek başına değil o, tam 150 bin kişiler… Ve siz bu satırları okurken, o 150 bin öğretmen Türkiye’nin çeşitli kentlerindeki özel okullarda, kurslarda, iş güvencesine sahip olmaksızın göreve devam etmek zorundalar. Herhangi bir sektördeki özel işyerinde çalışıyor olsalar iş güvencesine sahip olacaklardı, ama onlar öğretmen… Ve tam da bu nedenle, “öğretmen oldukları için”, çağdaş köle olmaya zorlanıyorlar…

Sizce de bu işte bir adaletsizlik yok mu?

***

Konuyu 2016’da gündeme taşıyan, dönemin CHP Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil olmuştu. Özel okullarda görev yapan yönetici ve öğretmenlerin en az dengi resmi okullarda görev yapan yönetici ve öğretmenler kadar maaş almalarına ilişkin TBMM’ye kanun teklifi veren İrgil’in sözleri, sorunu anlamak (ve daha iyi değerlendirmek) için aydınlatıcı olacaktır:

“…Şu anda adaletsiz bir durum var; özel öğretim kurumlarında bir hak mağduriyeti var. 2014’te aylık ve sosyal yardım ek ödemelerine ilişkin düzenleme kaldırılınca bazı özel okullardaki yönetici ve öğretmenler dengi resmi okullarda ödenen aylık ve sosyal yardım kapsamındaki ek ödeme tutarlarından daha azına tabii oldu. Bu durum sosyal devlet anlayışıyla örtüşmüyor. Öğretmenin çaresizliği ve yüksek işsizlik oranı fırsatçılığı ile bazı özel okulların devlette çalışan öğretmenlerin aldıkları ücretlerin çok altında ücretler ödediği hatta bazı okulların asgari ücret bile vermedikleri biliniyor. Bu kabul edilemez.”

İrgil’in kanun teklifiyle 5580 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nda; “Okullarda yöneticilik ve eğitim-öğretim hizmeti yapanlara, kıdemlerine göre (emekliler hariç) dengi resmi okullarda ödenen aylık ve sosyal yardım kapsamındaki ek ödeme tutarlarından az ücret verilemez” düzenlemesinin getirilmesi istendi ama…
Kolaylıkla tahmin edersiniz… Sonuç alınamadı.

***

Özel sektörde çalışan öğretmenlerin sorunları ağırlıklı olarak gündeme çok gelmedi… Zaman zaman üzerinde konuşulduğunu ama çözümün sadece lafta kaldığını, arşiv taramasında Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un bir açıklamasına rastlayınca fark ettim.

Bakan Selçuk özel öğretim kurumlarından gelme bir Milli Eğitim Bakanı… Dolayısıyla özel sektör okullarının hem “işveren” hem de “personel” tarafını çok iyi bildiğine hiç kuşku yok…
30 Ekim 2018’de Hürriyet‘te yayınlanan röportajın sunuş bölümü, Bakan Ziya Selçuk‘un değerlendirmesi şöyle:
“…Özel okullar, kolejler ve dershanelerden dönüştürülen temel liselerde çok ölçüde öğretmen sömürüsü yaşanıyor. Öğretmenler asgari ücretle, hatta daha düşük maaşlarla standartların üzerinde saatlerde çalıştırılıyor. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, özel sektörde öğretmenlerin özlük hakları ve maaşları konusunda düzenleme yapılacağını açıkladı… “Ücrette (özel okullarda) asgari sınır belirlenmeli. Bu sınırın TL olarak hangi düzeyde olacağı henüz netleşmedi. Özel öğretimle ilgili geçtiğimiz yıllarda hızlı süreçten dolayı öğretmenlerin özlük hakları ve aldıkları ücretler konusunda bazı sıkıntılar yaşandığını biliyoruz. Bunun için de asgari standart anlamında bir tebligat olacak. Çalışmalar sürüyor. Önümüzdeki öğretim yılı geçerli olacak. Asgari ücrete kadar varan öğretmen ücretlerinden söz ediliyor. Öğretmenin bir yaşama standardı, hizmet edebilmesi için gereken şartlar var.”

***

Tüm bunlar “sadece” konuşulurken, daha ciddi bir gelişme oldu…

Özel okullar ile öğretmenler arasındaki sözleşmelerin “belirli süreli” ya da “belirsiz süreli” sayılacağına ilişkin farklı hukuk daire kararları, farklı hukuki sonuçlara yol açtığı için, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu konuyu ele aldı. Çünkü özel okullarda görev yapan öğretmenler, Özel Öğretim Kurumları Kanunu’na tabi olarak “süreli sözleşme” ile çalışıyorlardı. Bir öğretmen ile özel okul arasında zincirleme olarak birden fazla süreli sözleşme yapılması halinde, bu sözleşmenin “süresiz sözleşmeye” dönüp dönmediği konusunda Yargıtay 7. 9. ve 22. Hukuk Daireleri tarafından önceki yıllarda farklı kararlar verilmişti. Zincirleme sözleşmenin süresiz sözleşmeye dönmesi halinde, haklı bir nedene dayanmadan sözleşmesi yenilenmeyenler “işe iade davası” açabiliyor, ihbar ve kıdem tazminatı alabiliyordu. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun “oy çokluğuyla” aldığı 2018/2 sayılı karar nedeniyle, artık özel okullar bu kararı gerekçe göstererek, sözleşmesi yenilenmeyen öğretmenlere kıdem tazminatı ödemiyor.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun özel okul öğretmenlerini aleyhindeki kararı, “İş Kanunu’nda öngörülen iş güvence hükümlerinden yararlanabilmek için genel kuralın, ‘belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçi’ olmak” gerektiği hükmüne dayanıyor. Yani işçi (öğretmen) belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışıyorsa, iş güvencesinden yararlanamıyor.

Ve bu görüş çerçevesinde, özel okul kurumu eğitim elemanları iş güvencesinden mahrum kalmış bulunuyor. Asgari süre sonunda işverenin feshinden dolayı ihbar tazminatı talep edemiyorlar. Zincirleme yapıldıkları ve “belirli süreli olma” özelliklerini korudukları için süre bitiminde (örneğin 10’uncu yılın sonunda) kendiliğinden sona erdiği için kıdem tazminatı talep etmeleri tartışmalı hale geliyor.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu kararındaki karşı oy yazısında yazılanlar, bize özetle şu gerçeği gösteriyor:
“…Karar, Özel Öğretim Kurumları Kanunu’na tabi okul öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim, özel eğitim okulları ile çeşitli kursları, özel öğretim kurslarını, uzaktan öğretim yapan kuruluşları, motorlu taşıt sürücüleri kurslarını, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri, sosyal etkinlik merkezleri ile benzeri özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenleri etkiliyor. Sayıları 150 bin kişiye ulaşan öğretmenlerin iş güvencesi, ihbar ve kıdem tazminatı haklarının sağlanabilmesi için 5580 sayılı Kanun’un 9. maddesinde değişiklik yapılması ve özel okullarla imzalanacak sözleşmenin “belirli süreli” değil, “asgari süreli” olduğunun açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Asgari süre ifadesi konulduğu takdirde zincirleme sözleşme yapanlar haklarına kavuşabilecek.”
Ve yasal değişiklik yapılmadığı takdirde, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uygulanmak zorunda.

***

Geldik çözüm önerimize…
Sorun aslına iki kalem…
Birincisi… Kamuda çalışan öğretmenlerle özel sektörde çalışan öğretmenler arasında oluşan gelir farkı…
İkincisi de… Özel sektörde çalışan öğretmenlerim iş güvencesine kavuşturulması…

Siyasi iradenin yasal düzenleme yapması, bu sorunu çözümüne giden yolu açar ama… Siyasi irade kendiliğinden çözüm odaklı davranır mı, orası 5 bilinmeyenli denklem…

Örgütlenip lobi oluşturarak, yasa değişikliği için TBMM nezdinde girişimlerde bulunmak tek çıkar yol gibi görünüyor…

Tayfun ÇAVUŞOĞLU / Eğitim Radyosu