Bir öğretmen düşünün, sınıfındaki bütün öğrencilere eşit davranmayı erdemli bir davranış olarak gördüğü için kız erkek, zengin fakir, tembel çalışkan, utangaç arsız farkı gözetmeden eşit davranıyor.

Bana göre bu öğretmen öğrencilerine şunu söylüyor: “Sizin kim olduğunuz, nerede yetiştiğiniz, nasıl hissettiğiniz, ne olmak istediğiniz umurumda değil. Sizler benin için yoksunuz. Benim için bir ‘öğrenci’ kalıbı vardır ve ben bu kalıba konuşurum. O kalıp içinde herkes birbirine eşittir.”

Bu öğretmen annesi babası okuyup yazması olmayan Ayşe ile ana babası üniversite mezunu olan Zehra’yı eşit görecektir. Ayşe okula başlayıncaya kadar hiç kitap görmediği halde, Zehra’ya küçük yaşta hikâye kitapları okunmuş ve daha beş yaşındayken Zehra kendi kitaplarını okumaya başlamış biridir. Bir ev ödevi için Zehra’ya 15 dakika yeterken Ayşe iki saat uğraşmıştır; hem de bütün dikkatini vererek.

Zehra’nın evde kendi odası vardır, odasında masası vardır, kitaplarını koyacağı kitaplığı vardır ve misafir geldiğinde veya salonda annesi ya da babası televizyon seyrederken kendi odasında istediği gibi, istediği kadar çalışabilir.

Ayşe tek göz bir odada tüm aileyle birlikte iken bir köşede çalışmak zorundadır. Misafir geldiği zaman onlara çay götürmek Ayşe’nin işidir. Çayları verdikten sonra mutfak dedikleri o küçücük ortamda ödevlerini yapmak için kendine bir yer bulmakta ona kimse yardım etmemektedir. Ama çok gayretli, çok şevklidir. Öğretmenini can kulağıyla dinleyerek, derslerine çok çalışarak, kendinden beklenenin en iyisini yapmaya gayret ederek öğrenciliğini sürdürmektedir.

Ayşe ve Zehra’ya eşit davranan öğretmen bence adil değildir. Adil davranmaya önem veren öğretmen öğrencilerinin aile ortamıyla ilgili bilgi edinmeye çabalar. Ana babalarıyla tanışmaya çabalar. Öğrencinin içinde büyüdüğü büyük resmi öğrenmek için çabalar. Çabalar. Yapabileceği budur; elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışarak çabalamak.

Peki, üstün zekâlı ve vasat zekâlı bir öğrenciye eşit davrandığı zaman öğretmen adil oluyor mu? Bence hayır. Öğretmen her bir öğrenci neredeyse orada o haliyle öğrenciye kabul edip değerlendirmeli. Üstün zekalıya üç, vasat zekalı bir öğrenciye on dakikasını veren öğretmen eşit davranmıyor, ama daha adil davranmış oluyor.

Bu öğretmen başarıyı John Wooden’ın gözüyle tanımlarsa, davranışlarını ona göre ayarlar: “Başarı bir iç huzurudur; elinden gelenin en iyisini yapmaya tüm benliğiyle, tüm içtenliğiyle gayret etmiş olmayı bilmekten gelen bir iç huzuru.”

Öğretmenin hedefi tüm öğrencilerinin kendilerini başarılı hissetmesine çabalamaktır.

Aynı şekilde bir okul müdürünün hedefi tüm öğretmenlerinin kendilerini başarılı hissetmelerine çalışmak olmalıdır.

Bir okul müdürü düşünün: bütün öğretmenlerine eşit davranmaktadır. Onun gözünde işini mış gibi yapan ‘yüz öğretmen’ ile işini gönülden yapan ‘can öğretmen’ birdir. ‘Öğretmen öğretmenliğini yapsın, başka şeye burnunu sokmasın,’ diyen müdür öğretmenlere, “Sizin kim olduğunuz, nerede yetiştiğiniz, nasıl hissettiğiniz, ne olmak istediğiniz umurumda değil. Sizler benin için yoksunuz. Benim için bir ‘öğretmen’ kalıbı vardır ve ben bu kalıba konuşurum. O kalıp içinde herkes birbirine eşittir,” demektedir.

Peki, bir kişinin –öğretmen, müdür, doktor, yazar, polis, anne, baba, şoför, vb- adil ya da eşit davrandığını nereden bileceğiz?

Adil ya da eşit davrandığını bilemeyiz. Ama adil davranmak niyeti içinde  çabaladığını görebiliriz.

Nasıl mı?

Onunla sohbet ederek. Öğretmenle sohbet ettiğimizde dikkat edeceğimiz şey, büyük resmi işin içine katıyor mu öğrencisini değerlendirirken? Sadece sosyal roller içinde, ‘öğrenci’ kalıbı içinde mi görüyor, yoksa resmi büyütüp onunla ilgili diğer boyutları da – ana babanın eğitimi, mesleği, çevresi, öğrencinin gayreti, çabası, ilerde ne olmak istediği – hesaba katıyor mu?

Okul müdürünün umurunda mı büyük resim?

Büyük resim hesaba katılarak adil davranmak garantisi yok, ama o yönde çaba göstermek uzun vadede daha adil bir ortam yaratabilir.

Ana babaların, öğretmenlerin, yöneticilerin, adil olmayı umursamadan eşit davrandığı bir toplum zalim bir toplumdur. Bu toplumda yasalar vardır, ama adalet yoktur.

Doğan Cüceloğlu (14/07/2013)