BEN GÜLÜYOR MUYUM? 

■ “Hayat kısa”. Çok kısa… Halen yiyebiliyorsanız, anne reçeli yiyin. 
■ Lütfen yanlış anlamayın; emir cümleleriyle konuşmam; emir verenlerden de, biat edenlerden de hoşlanmam: Yazdıklarım, deliliğe direniştir. Hiçkimse okumayacak olsa bile, kendime iki çift lâf olsun diye yazıyorum. 
■ “Hiç şiir okumamış kadar kötüsünüz”* cümlesinde geçen, altı çizili olmayan insanlığı bulun… Halen okuyabiliyorsanız, o güzel şairlere ve yazarlara kulak vermeye devam edin: Onların hümanist metinleri sayesinde ayaktayız. 
■ Evet… “Kuşlar uçuyor”**. Halen öpebiliyorken, kuş boynu öpün. 
■ Henüz hepsi yasaklanmamışken, mizah dergilerini ısrarla okuyun: En kötü günümüzde bile bizleri güldürmek için çabalayan, yaşama iştahını yitirmemiş birileri halen var. Düşünün: Bu büyülü bir gerçeğin ta kendisi…
■ “İyi insan, gülüşünü sevdiğiniz kişidir” demiş Dostoyevski; bana kalırsa en sevdiğimiz kişiler, fotoğrafını çekerken en çok özen gösterdiğimiz kişilerdir: Fırsatınız varken, gülüşünü sevdiğiniz o insanlara sarılın. Bu, en güzel şeydir. 
■ Sarıldığınızda size kendinizi güçlü ve iyi hissettirenlerle mutlaka fotoğrafınız olsun: Gün gelir, bir fotoğraf karesidir insana yaşama gücü veren asıl şeyin elde kalan tek kopyası. 
■ Fotoğraf çektirirken “peynir” gibi kelimelerle zorla gülümsemeye de lüzum yok: Şiddete karşı bile “şiddetle kınıyorum”culuk yapanların tarihinde, geriye bir ince gülümseme bırakmak kâfidir. 
■ Nikos Kazancakis’in Zorba romanında geçer: “Dünyada çiçek, çocuk ve kuş olduğu sürece korkma; her şey yolunda demektir.” Sadece bunu düşünürken bile gülümsemek mümkündür. 
■ Kirazdan küpe yapmayı 90 yaşına gelse bile hatırlayan insanlar tanıyorum: Oyun oynamaktan hiç vazgeçmemeli çünkü oyun, kurtuluşa giden yoldur. 
■ “Yaşarken ölümü düşünmemeli”. Söylemesi kolay. Ama ölümü düşünerek yaşamak, zaten ölüm değil midir? Bahçe filozofu Samoslu Epiküros’tan bu da: “Ölüm varsa biz yokuz; biz varsak, ölüm yoktur.” 
■ Kayıtsızlık, elbette sevimsiz bir huydur; demiyorum ki mahalle yanarken saçınızı tarayın… Fakat mahalle bazen defalarca yanar ve küllerin üstünde oyun oynamak, yaşama gücü bulmak için ilk ve tek koşul olur. 
■ Mahalle yanarken, çamaşır makinesini çalıştırabilirsiniz. Denedim; işe yarıyor. 
■ Çamaşır makinesinin önüne oturarak, çalışan çamaşır makinesini dakikalarca film izler gibi izleyen çocukların, sıkınıtılarından nasıl bir oyun geliştirdiklerini düşünmek, iyi gelir: Bu, bir tür ‘öze dönüş’tür. Bazen dünya öylesine sıkıcı bir yer olur ki eli silahlı adamlar sokakları doldurmuşken, bir çamaşır makinesinin önünde birkaç dakika oturmak, hayat kurtarabilir: Çünkü çalışan çamaşır makinesi demek, “hayat devam ediyor” demektir. 
■ Mucize beklemeye hiç gerek yok: Alıp-verdiğimiz her nefes, bir yaşamak, bir de ölmektir ve bu, hayattaki en hakiki mucizedir. 
■ Herkes birbirini eziyorken dahi karıncaları ezmemeli. Unutma: Sen de bir karıncasın. Ben de bir karıncayım. 
■ “Olursa olur, olmazsa rakı içeriz.” ***

Ozan Önen
guncelegitim.com