Kamudaki en kalabalık meslek grubu öğretmenliktir. Son alımlarla öğretmen sayısı bir milyonu aştı. Temel eğitim ve ortaöğretime devam eden öğrenci sayımız ise yaklaşık 18 milyon. Kaba bir hesapla her 18 öğrenciye bir öğretmen düşmekte ki gayet normal ve yeterli bir oran.  O zaman her sene “şu kadar öğretmen ihtiyacımız var” demeçleri hayali ve mesnetsiz mi? Tabi ki hayır, toplam öğretmen sayımız ülkemizdeki toplam öğrenci sayısı oranına göre yeterli olmasına rağmen, birçok yörede/okulda bahsi geçen öğretmen eksikliğinin birkaç nedeni var;

1.Milli Eğitim Bakanlığınca hazırlanan “Eğitim Bölgeleri ve Eğitim Kurulları Yönergesi” ne göre,  coğrafi, ulaşım, nüfus yoğunluğu, birbirine yakınlık vb. etkenlere göre oluşturulacak “Eğitim Bölgeleri”ndeki: “Kaynak Kullanımı: Eğitim bölgesi olarak belirlenen sınırlar içerisinde; insan gücünün, eğitim kurumlarının ve sosyal tesislerin fizikî kapasitesi ile eğitim araç ve gerecinin eğitim kurumu ayırımı yapılmaksızın bir program çerçevesinde etkili, verimli ve ortak kullanımı sağlanır.” Yani Eğitim Bölgesindeki her okula her branşın normu verilmez, özellikle haftalık ders saati az olan branşlarda (A) okulundaki bir öğretmen  (B) hatta (C) okullarında da ders okutur.  Bir örnekle somutlaştırırsak; bir eğitim bölgesinde 5 okul olduğunu ve bu okullarda da toplam 20 saat Görsel Sanatlar dersi olduğunu varsayalım. Bu yönergeye göre bu eğitim bölgesindeki bir okula Görsel Sanatlar dersi öğretmeni verilir ve bu öğretmen bölgedeki toplam 20 saat dersi okutur. Çok doğru, kaynaklarımızın yerinde kullanımı için çok gerekli olan bu yönergenin gereği maalesef bazı yörelerimizde doğru yapılmamış, 2-3 eğitim bölgesi olması gereken bazı yerleşim yerleri, 10-15 farklı eğitim bölgelerine ayrılmışlar, buralardaki her okula haftada asgari 6 saat ders yükü bulunan tüm branş öğretmenlerinin normunun verilmesi sağlanarak kaynaklar heba edilmektedir. Bakanlığımız çıkarttığı yönergenin uygulamasındaki sıkıntıları da dikkatle izlemeli, yanlışlıklar düzeltilmelidir.

2. Bakanlığımızın Mevcut norm kadro  yönetmeliğine (MEB Eğitim Kurumları yönetici ve öğretmenlerinin norm kadrolarına ilişkin 16/6/2014 tarih ve  2014/6459 sayılı yönetmelik) göre okul öncesi ve  ilkokullarda “10 dan aşağı olmamak üzere açılan her şube için bir  öğretmeni normu” verilmektedir.(Madde 15-16)   Yönetmelikte, ana sınıfları  hariç (ana sınıflarında şubedeki  üst sınır  20 öğrenci) şubelerdeki üst  öğrenci mevcudu sınırı belirlenmemiştir. Hal böyle olunca birçok fiziki kapasitesi yetersiz okullarda şube mevcutları 30-35’ i bulabilirken, derslik sıkıntısı bulunmayan bazı okullarda da her 10-12 öğrenci için ayrı şubeler açılabilmektedir. 10-12 kişilik şubeler ülke gerçekleri ile pek bağdaşmamakta, aynı bölgedeki bazı okullarda 30-35 kişilik, bazı okullarda da 10-12 kişilik şubelerin varlığı öğretmenler ve veliler arasında huzursuzluğa neden olabilmektedir.

Branş öğretmenliği normunda da haklı olarak haftalık ders saati belirlenmiş, haftalık toplam ders yükü a) 6-31 saate kadar 1, b) 31-42 saate kadar 2, c) 42’den fazla olması hâlinde her 21 saat için 1, branş öğretmeni normu verileceği yönetmelikte belirtilmiştir.(Madde:18) Burada da durum okul müdürünün inisiyatifinde gibidir. 32-33 kişilik bir sınıf tek şube de olabilir, 2-3 şubeye de ayrılabilir. 2-3 şubeye ayrılması demek okuldaki her branş için öğretmen normunu sanal olarak 2-3 karta çıkartmak demektir.

Görüldüğü gibi ülkemizde reel değil sanal bir öğretmen açığı bulunmakta, bunun sebebi de “Eğitim Bölgelerinin doğru oluşturulamaması, Norm kadro yönetmeliğinde, ikinci şubelerin oluşturulmasında makul sınır belirlenememiş olması nedeniyle bazı okul idarelerinin keyfi olarak şube sayılarını (dolayısıyla haftalık ders saatleri ve normlarını) çoğaltmaları sanal öğretmen açığına neden olmaktadır.

Neler Yapılmalı?

Ülkemiz zengin ve çok gelişmiş bir ülke değildir. Avrupa Birliği ülkelerinin ortalama GSMG 40 bin Dolar civarında iken bu rakam ülkemizde son yıllarda daha yeni yeni 11 bin dolar seviyelerini görmüştür. Kıt ve sınırlı kaynaklarımızı en verimli ve en tasarruflu şekilde kullanmamız gerekir. Bu bağlamda;

1.”Eğitim Bölgeleri ve Eğitim Kurulları  Yönergesinde,” Eğitim bölgesi olarak belirlenen sınırlar içerisinde; insan gücünün, eğitim kurumlarının ve sosyal tesislerin fizikî kapasitesi ile eğitim araç ve gerecinin eğitim kurumu ayırımı yapılmaksızın bir program çerçevesinde etkili, verimli ve ortak kullanımı sağlanır”  ifadesine  ülke çapında işlerlik kazandırılmalı, eğitim bölgelerinin doğru tespit edilip edilmediği sürekli kontrol edilmeli, şartları uygun, birbirine yakın, ulaşım imkanına sahip mahalle ve köyler  ayrı ayrı değil tek bir eğitim bölgesi olarak belirlenmeli, haftada 6 saat ders  yüküne  bir öğretmen normu verilmemelidir.

2.Norm kadro yönetmeliği tekrar gözden geçirilmeli,  bir okuldaki normun azaltılıp çoğaltılması okul müdürünün inisiyatifinden alınmalı” ana sınıfları hariç, tüm okullarda öğrenci mevcudu 30’u geçmeyen sınıflarda 2.şubenin açılamayacağı” yönetmeliğe konulmalı ülke genelinde uygulama birliği oluşturulmalıdır.

Bunlar yapılabildiğinde, ülkemizde öğretmen eksikliğinin olmadığı görülecek, öğretmenler arası iş barışı sağlanmış, veliler arası şube mevcutları polemikleri asgariye indirilmiş olacaktır.