Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın fazla detaya girmeksizin sadece ana hatları ortaya koyan takviye kursu açıklaması, eğitim gündeminde ağırlıklı yer tutmadı. Çünkü “ne yapılmaya çalışıldığı” konusu, basında detaylı irdelenmeden ve üstünkörü bir değerlendirmeyle kaleme alınınca, “Takviye kurslarını başka okulun öğretmenleri verecek” başlığıyla kamuoyuna aktarılan haberin pek de anlamı yok gibi görünüyordu…

Ama -bence- işin perde arkası hiç öyle değil…

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerini hatırlayarak başlayalım:

“Milli Eğitim Bakanlığımız yeni bir düzenleme yapacak. A okulundaki öğrenci, B veya C okulunda hafta sonu takviye kursuna gidecek. Oradaki öğretmenler onlara ders verecek. Kendi öğretmeni ona ders, takviye kursu vermeyecek. Bunun hazırlıkları yapılıyor.”

Yaklaşım çok net… Bu durumda şu temel soruya cevap arayalım:

“Milli Eğitim Bakanlığı, öğrencinin kendi okulunda takviye dersi almasını neden öngörmüyor?”
A okulundaki öğrenci, kendi okulunda değil de B veya C okulunda hafta sonu takviye kursuna gidecekse, MEB’i bu karara götüren “etken”, öğrencilerle mi ilgili, öğretmenlerle mi?
Tek doğru yanıtı var… Konu -bana göre- kesinlikle öğretmenlerle ilgili…

Maddeler halinde açıklayayım:

Öncelikle… Bu eğitim-öğretim yılının sonunda özel öğretim kurslarının kapatılacağı açıklandı… Yani özel öğretim kursları da (temel liseler gibi) 2019-2020 eğitim-öğretim yılında (ve sonrasında) hayatımızda olmayacak…

Özel öğretim kursları fiilen kapanıyor ama KPSS, kişisel gelişim kursu gibi prosedürleri kullanarak özel öğretim kursu modelini yaşatmayı planlayan girişimcilere göz açtırmama yolunda irade konacağı yine MEB tarafından çok açık ifade edildi. Hatta Kaçak kurs açanlara hapis cezası getirecek yasal düzenlemelerin yapılacağı kamuoyuna duyuruldu. Bununla da yetinilmedi, ilave olarak, yasal düzenlemelerle kaçak kursları denetleme işinde adliye ve polise doğrudan görev ve yetki verileceği aktarıldı. (MEB üst yönetiminin, kendi teftiş sisteminden umudunu kestiği nasıl belli oluyor.)

Özel öğretim kurslarının kapatılmasıyla takviye dersleri sadece MEB’e bağlı okulların sınırları içine hapsedilmiş olacak. Dışarıda “örgün eğitim” veren kurum-kuruluş kalmayacak…

Asıl önemlisi; MEB öğretmenlerinin ticari kaygıyla davranma ihtimali (ve imkanı) kesin olarak ortadan kalkacak. Artık hiçbir MEB öğretmeni, görev yaptığı MEB okulundan özel öğretim kurslarına öğrenci taşıyamayacak.

Yasal boşluktan yararlanmak suretiyle sermaye şirketi yoluyla özel öğretim kursu açmalarına “göz yumulan” tacir MEB öğretmenleri dahil, özel sektörle ilişkiliyken bağı koparılmış olan branş öğretmenleri dahil, özel sektörle ilişkisi olsun olmasın tüm MEB öğretmenleri ancak ve sadece okulunun takviye kursunda görev alabilecek. Bu durumun okullardaki takviye kurslarının kalitesinin artmasına olumlu tesir edeceğini düşünenlerin haklı çıkma olasılığı oldukça yüksek.

Bakanlığın attığı adımları yan yana getirip, açıklamaları ve ipuçlarını değerlendirdiğimde benim gördüğüm tablo budur…

***

Yukarıdaki tablo gerçekten de tahmin ettiğim gibi gerçekleşirse…

Merakımı mucip bir konu da kendiliğinden turnusol testine tabi tutulmuş olacak…

Yasal tehlikeleri bertaraf için sermaye şirketi halinde özel kurs açan tüccar MEB öğretmenlerinin meramını çoook net anlamış olacağız mesela…

Bakalım görevli oldukları MEB okullarında takviye kurslarında görev alıp, gerçekten de “eğitim neferi” ruhuyla davranacaklar mı? Memlekete, çocuklara hizmet sunacaklar mı?

Gerçekten de bu kurslarda görev alır, çocuklara, ülkeye, millete hizmet ederlerse… Sonuç… Mavi, mavi, masmavi… Onlara “Tüccar MEB öğretmeni” diyerek haksızlık ettiğimi kabul, mahçubiyetimi ilan edeceğimi bugünden peşin peşin duyuruyorum…

Aksi durumda benim bir değerlendirme yapmam gerekmiyor. MEB öğretmenlerinin açıkça kaleme alınmış yasağa rağmen yasayı delerek kurs açıp çocukların sırtından nemalanmasına göz yuman liyakatsiz ve etkisiz il-ilçe-bakanlık bürokrasisinden, girişimci öğretmenleri koruyup-kollamayı görev kabul eden kimi sendika ağalarından özeleştiri bekleriz…

***

Sonuca gelelim…

Peki… MEB’in ipuçlarını-açıklamalarını değerlendirdiğimiz bu yeni sistemi başarılı olur mu?

Buna yanıt vermeden önce; Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un yapacağı sıklıkla dillendirilen ayrıntılı açıklamayı ve bu konudaki yol haritasını görmek şart…

Bir itirazımı ve son bir tespitimi daha dile getirip, konuyu bağlayayım…

Eğer öğrencinin mutlaka başka okul öğretmeninden ders alması öngörülüyorsa, A okulundaki öğrencinin B veya C okuluna gitmesi yerine kendi okulunda kalması (dolayısıyla ev-okul-ulaşım-yemek vb düzeninin korunması) sağlansa… B veya C okulunun öğretmenleri A okuluna gelip ders verse olmaz mı? Çünkü sonuç değişmeyecek… A okulunun öğrencisi öngörüldüğü üzere B veya C okulunun öğretmeninden ders almış olacak… Böylelikle öğrencileri farklı binalar-mahalleler (belki ilçeler) arasında oradan oraya sürüklememiş olmak önemli bir kazanım..

Ayrıca…
Bu uygulama kendi içinde bir çapraz denetim ihtimali barındırıyor…

Çünkü MEB’in böylesine önem verdiği bir konuda “sonuç ölçmeyeceği” düşünülemez.
Ve sonuçların ölçülmesi, öğretmen başarısının da ölçülmesi anlamına gelecek ki…
Alın size yeni bir öğretmen performans kriteri…

Tayfun ÇAVUŞOĞLU
Gazeteci -Yazar